Zil zurna sarhoş olan bir adam, caminin önünden geçerken aniden kafası eser ve camiye girer. 

Oturur bir köşeye, açar ellerini yüksek sesle dua etmeye başlar. 

Ya Rabbim!

Beni cennetine koy. 

Bana köşklerini ver. 

Bol nimet ver. 

Sayarda sayar. Aklına geleni, gönlünden geçeni ister. 

Camidekilerden biri, duayı duyar. Sarhoşun yakasına yapışır. Ey gafil, akıldan yoksun adam, bu sarhoş halinle ne diliyorsun? Bu halinle camiye girmen çok ayıp.

Sarhoş üzülür, başlar ağlamaya. Hırpalanmanın üzüntüsü, söylenen sözlerin ağırlığıyla ezilir. 

Evet sarhoşum, bu benim sorunum. Yakamdan çek elini, bana bulaşma, dokunma, incitme, kırma. 

Bilmiyorsan öğren. Allah, rahmandır, rahimdir. Tövbe edeni sever. Tövbe kapısı her zaman açıktır. Allah'ın rahmetinden, mağfiretinden günahkar kulları da ümitlenir. 

Hem senden mi istiyorum? Kulların en büyük yardımcısı Allah'tır. 

Lütuf sahibidir. Onun lütfu, rahmeti büyüktür. Onun büyüklüğü yanında günahımın büyüklüğünden utanıyorum. 

Özellikle son dönemlerde sık rastladığımız bir durum. Önyargı.

Önyargı,kişi ya da olayla ilgili bilgi ve kanıt olmadan peşin bir karara varmış olma durumudur. Önyargı, insanların düşüncesizliğine bir kılıftır. Önyargı, haklı gerekçesi olmadan taraf tutma biçimidir. 

"İnsanlardaki önyargıyı parçalamak, benim atomu parçalamamdan çok daha zor" demiş Einstein. 

Hakikaten öyle! Önyargılı insanlara laf anlatmak zordur.  Hoş onlarda zaten seni dinlemez, bildiklerini okurlar. 

İlginç  milletiz vesselam!

Kimdir, nedir, işin aslı nasıldır? sormadan, etmeden yaftalamak kolayımıza geliyor sanırım. Gördüğün her çekik gözlüyü Çinli, her kürt'ü Pkk lı ve tüm Alevilerin inançsız olduğunu düşünmek gibi. 

Kabul edin, yada etmeyin. Hepimizin genlerinde az biraz Önyargı var!

İnsanın hiç zorlanmadan yapabildiği, hatta zevk alarak gerçekleştirdiği tek eylem bu olsa gerek. 

Bir başkasının inandığı değer yargıları, yaşam tarzı gibi konularda ahkam kesilirken sırf ahlaki yapısı, ideolojik görüşü kendininkinden farklı olduğu için yargılayabilir bir başkasını. Çünkü en doğrusu onun fikirleri ve davranışlarıdır. 

Karşımızdaki insanı tanıyalım, tanımayalım o an için gözümüz neyi görüyorsa ona inanır, o doğrultuda yorum yaparız. Tatlandırmak amaçlı birazda iftira serptikmi değmeyin keyfimize. 

En çok da erkek anneleri yapar bunu. Onların gözünde oğullarının sevdiği kızların hepsi kötü, hepsi benim dile getiremediğim malum kızlardır. 

Sadece düşünmekle yetinseler iyi, bir de dile getirmeleri yok mu?

Vallahide, billahide ben o kötü kızı evime gelin diye sokmam. 

Sonuç mu?

Anne namuslu bir genç kıza iftira atmanın günahını koltuk altına sıkıştırarak muhtemelen cehennemin yolunu tuttu. Orasını Allah bilir artık. 

Allah, öyle adıldir ki mazlumun hakkını er veya geç mutlaka zalimden alır. 

Başka bir örnekte, yurdum erkeğinin kadına bakış açısı ve ön yargıları. 

Bir çok erkeğe göre kendi evimin dışında olan kadınların tümü ya yolludur, ya da aranıyordur.

Bayram değil, seyran değil bu kadın bana neden selam verdi? Hımm kesin yolludur. Gibi iğrenç düşüncelerle ortalarda dolanan yığınla şeref yoksunu yaratıklarda yok değil hani. 

Sinirleniyor insan haliyle. 

Zıvanadan çıksam mı? diyor iç ses. Neyse ki mantık oturtuyorda, muhattap etmiyor. 

Önyargılarımızda sınır yok!

Mesela insanları memleketlerine göre değerlendiririz. 

Siyasi düşünceleri neyse ona göre bir kulp takar, hakaret ederiz. 

Küpe takan erkek serseri, uzun saçlı erkek madde  bağımlısı, kırmızı saçlı kadına bardan çıkmayan yakıştırması  yaparız. Bir biz sütten çıkmış ak kaşık, gerisi hep kötü. 

Önyargılar kiimilerinin direncini kırsa da, bir çok insanı inadına hayata bağlıyor. 

İşte onlardan bir tanesi. Küçük bir evladımız. Koral Berkin Kutlu.

Koral Berkin Kutlu; 2005 tarihinde İstanbul’da doğdu. Doğuştan bir kolu ve bir bacağı yok. Diğer bacağında ise kemik ve parmak eksiklikleri var. Engelinden dolayı diğer velilerin okula baskıları ile karşı karşıya kalmış, Çocuğumuzun psikolojisini bozuyor” diyerek okuldan attırmak istenmişti.

Bu süreçte  Koral Berkin Kutlu yüzme sporuna yönlendirillmiş. Bir yıl gibi kısa bir sürede ise Okullar Arası Türkiye YüzmeŞampiyonası ve Bedensel Engelliler Türkiye Şampiyonasında birincilik elde etmiştir. 2017 yılında ise yine Türkiye Şampiyonu olup Dünya ve Olimpiyat Barajını geçen en genç sporcu olmuştur.

Berkin geçtiğimiz haftalarda Avrupa Paralimpik Gençlik Oyunları 2. Ligi’nde Finlandiya ve Berlin’de 50 m. Kelebekte ikincilik madalyası almıştır. Kendisini tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. 

Aklımdan geçen soruları sormak istiyorum. 

Ya bu evladımız hayata sımsıkı sarılmak yerine, tümden hayata küsmüş olsaydı daha mı iyi olacaktı. 

Neden bu kadar bencil insanlarız biz? Neden bir tarafı inşaa ederken, başka bir  tarafı bozuyoruz? Aynı anda tüm çocukları düşünmek, yıkıcı değil de yapıcı olmak çok mu zor? 

Ah bu ne gaflettir, ne rahatlıktır anlamış değilim. 

Ne güzel demiş Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri (k.s.)

Bu nasıl bir cüret ki; bir başka hayata müdahil olma, umarsızca sorgulama, pervazsızca yargılama hakkını bulur insan kendinde. 

Oysa ki akıllı, uslu bir insan uyanık olmalıdır, her duyduğuna ve her gördüğüne hemen inanmak yerine öncelikle işin aslını araştırmalıdır. Büyüklerin hayatlarına baktığımız zaman bu konuda ne kadar hassas olduklarını görürüz. Olumsuz bir durum gördükleri zaman bile "Ben yanlış görmüşümdür" diyerek kul hakkına sebep olabilecek davranışlara daha olayın başında set çekerler. 

Ayrıca Kur-an bu konuda çok güzel bir şekilde uyarır insanı.  Hakkında kesin bligi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp bunların hepsi ondan sorumludur. (İsra/36) 

Önyargılarınızı yıkmanız dileğiyle. 

Hoşçakalın.