Gıda politikası stratejisi, bir ülkenin insanını koruyabilmesi için savunma sanayii kadar hatta belki de ondan da hayatî bir meseledir
Gıda terörü, dünyanın karşı karşıya kaldığı en sinsi ve en yok edici terör biçimi. Bir toplumun genleriyle mi oynamak istiyorsunuz, gıda terörü uygulayın kâfî.
Bir toplumun midesini kontrol edeni o toplumu kontrol eder.
Sadece zihnin sömürgeleştirilmesi değil, midenin sömürgeleştirilmesi, tecavüze uğraması da bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felâketlerden biri artık çağımızda.
Gıdaya yapılan sahtekârlıklar sınır tanımaz duruma geldi. Bu kadar da olmaz dediğimiz gün yok sanırım. Her türlü insan sağlığını kötüye kullanmak pahasına hileler yapıldı. Çocuklardan gençlere, yaşlılardan hastalara her kitleye yetişecek sahtekârlıklar yaptılar.
Et ürünlerine at ve eşek eti ekleniyor, baharat ürünlerinde yasaklı gıda boyası kullanılıyor, bala şeker şurubu ilave ediliyor, çaya boyar madde katılıyor. Neye elimizi atsak sağlığımızla ilgili bir skandal patlıyor. Sütsüz peynirden mi, kaşar olmayan kaşardan mı bahsedelim. Ülkemizde üretilen 23 milyon ton sütün yaklaşık yarısının kayıt dışı pazarlandığını söylesek ve sorsak: “tehlikenin farkında mısınız?”
Güvenle tüketme hakkımız olan gıdalar üzerinde oynanan akıl almaz oyunlar hepimizin sağlığını tehlikeye atıyor. .Üstelik bunlar sofralarımızdan eksik etmediğimiz ürünler..
Görüyoruz ki Dünya'da en ucuz şey insan sağlığı ne yazık ki. Asgari ücret ile geçim derdine düşmüş bir kişinin marketten aldığı hileyle dolu bir gıdadan daha ucuzdu insan sağlığı. Yediğimiz, içtiğimiz ne varsa her şeye el attılar. Organik adı altında hilekâr gıdalar yaptılar..
Restoranların kullandığı etin içine domuz eti, zebra eti kattılar. Peynirleri küflenmeyen peynir olarak reyonlara dizdiler. Baharatlarda plastikler, kâğıtlar, boyalar kattılar. Tavuk etlerini tarihi geçmiş bile olsa yıkayıp paklayıp reyona tekrar dizdiler. Yetmedi ve yine yetmedi ki şimdi de çocuklarımız için büyümesine katkı sağlayıcı ilk akla gelen süte su kattılar. Bunun bir yanlışlık olduğunu tabiki savunacaklardı.
Yoksa bile bile biz süte su kattık diyecek halleri yok. Yazık bu milletin haline. Bu sahtekârlığı, hileyi yapan da bizim milletimizin vatandaşı! İnsanlık freni patlamışçasına o kadar hızlı gidiyor ki ölüme kimse yetişemiyor. Kimse akıl sır erdiremiyor. Diyabet yaşı 7 ve 8 yaşlarına kadar indi. Ortaokula giden bir çocuk kalp krizi geçirir oldu. Yine 8 ve 9 yaş grubundaki çocuklarımız ergenliğe daha erken girmekte. Bunların sebebi sizin hileyle yapıp bizlerin sofralarına kadar getirdiğimiz gıdalardaki hormonlar değil de ne?
Bu milletin sağlığıyla oynamak size nasıl bir kar sağlıyor? Karşılığında kazandığınız paralar uçsuz bucaksız sanırım. Bu kadar kolay olmamalı. Sağlıktan daha önemli ne olabilir. Yaptığımız alışverişlerde daha detaylı araştırma yapmalıyız. Eskiden sadece son kullanma tarihine bakıp aldığımız ürünleri şimdi sadece tarihine değil içeriğine de bakmakla yükümlüyüz.
Gerçi insanların anlamaması için nerde absürt kelime varsa onu yazıyorlar. Bir sütün içeriğinde ne olabilir de bir ton anlamını bilmediğimiz tabirleri katıyorsunuz. Foyanız ortaya çıkmasın diye ansiklopedi tabirleri ile doldurup halka sunuyorsunuz. Bakalım yarın hangi yediğimiz ya da içtiğimiz gıda üzerindeki hileyi yazıyor ve de konuşuyor olacağız.