Türk arabesk müziğinin efsanevi ismi, milyonların gönlünde taht kuran unutulmaz sesiyle bir dönemin ruhunu şekillendiren Ferdi Tayfur, hayata veda etti. Onun ölümü, sadece Türkiye’de değil, dünyanın dört bir yanında kendisini dinleyen hayranlarını derin bir yasa boğdu. Acı haberi alan sevenleri, Ferdi Tayfur’un uzun süredir tedavi gördüğü hastaneye akın etti. Ellerinde çiçekler, dillerinde onun unutulmaz şarkılarıyla toplanan kalabalık, ustaya olan vefalarını ifade ederken büyük bir hüzün hâkimdi.
O hakiki bir vatanseverdi. Her durumda Rabbine şükreden, azla yetinip isyanı aklından geçirmeyen koca bir yürek… Sinemacı olmayı hayal eden Ferdi Tayfur’a, Allah yalnızca sinemayı değil, sahneyi ve halkın gönlüne girmeyi de nasip etti. Beyninde emboli atması gibi zorlukları bile Rabbimin kendisine verdiği bir mükafat olarak görüp haline şükretti. İşte MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin samimi taziye mesajında anlattığı Ferdi Tayfur, bu yüzden hepimiz için bir değerdir..
“Şarkılarında Yaşanan Hayat Vardı”
Ferdi Tayfur, şarkılarında hayatın en saf duygularını, en gerçekçi yönlerini yansıtan bir sanatçıydı. Onun eserleri, bir dönemin dertlerine tercüman olmuş, nesiller boyunca umutların ve hayal kırıklıklarının sesi olmayı başarmıştı. “Ben de Özledim”, “Çeşme” ve “Huzurum Kalmadı” gibi ölümsüz parçaları, yalnızca birer melodi değil; bir yaşam felsefesi, bir dönemin duygusal tarihiydi. Ferdi Tayfur’un şarkıları, insanların en derin yaralarını saran birer dost gibi benimsendi.
Herkesin onun şarkılarıyla, filmleriyle ilgili bir anısı vardır illa ki. 80- 90 kuşağı onun müziğiyle büyüdü. Bir önceki kuşak konserlerinde meydanları doldurdu. Sinema salonlarında izledi bizim televizyondan izlediğimiz filmlerini. Kaset, teyp, kasetçalar kültürü bu nesli içine alıyor. Çekmeceler dolusu Ferdi, Orhan, Müslüm basta olmak üzere arabesk kaset.
Teybin kaseti sarması en büyük korkusu olan bizler, bir kalem yardımıyla kaseti tamir etmeyi de çok iyi biliriz. Kasetin içinden çıkan renkli kuşe kağıdında fotoğraflar ve şarkı sözleri olur. Ben onları okumayı çok severdim. Arabesk şarkılardaki söz, müzik ve anlam bütünlüğü son derece fazladır. Öyle olmasa bu kadar yüreklere dokunmazdı. Bu kadar yer etmezdi gönüllerde.
Dükkanlarda arabesk çalardı, dolmuşlarda da öyle. Müzik marketlerde arabesk kasetler cok satardı. Şiir defterleri vardı ve arabesk şarkıların sözleri büyük puntolarla baş sayfalarda yerini alırdı krallar gibi. Yaşam tarzı diyelim, kültür diyelim, atmosfer diyelim. Neyse onun ya tam merkezindeydik ya da kıyısından köşesinden nasiplenirdik.
Buralarda ağaçları kesmişler / yerlerine taş duvarlar dikmişler deyip köye geri dönmeye çağıran sese kulak veririz. Şehiri garip bulur, alışamadığımıza içimiz yanar ama yine yolumuza devam ederiz. Şehir ve köy arasında bir köprü olur bu şarkı.
Ben de bu dağların nesine geldim/ Meleşir kuzular sesine geldim/ Bir garip olmuş de yasına geldim deyip bir uğrak gittiğimiz memleketten, köyden dönerken açar bu şarkıyı dinleriz. İçimiz yanar ama yine şehirde yaşamaya devam ederiz.
Sen rüyalar aleminde, yeni aşklar hevesinde/ Bense yine uykusuzum, bir sabahçı kahvesinde diyerek şarkıya eşlik ederiz. Arabesk mi dinliyorsun diye hor görenlere inat ezbere biliriz çoğu şarkısını. İçimiz yanar ama yine de dinlemeye devam ederiz.
Toprak olur taş olurum, yolunda yoldaş olurum, istersen gardaş olurum, merak etme sen deyip eşe dosta güven veririz. Fedakarlık denen neyse, kitaplarda ne yazdıysa onun için, kat kat fazlasını bu şarkıda yaşar yaşatırız. Karşılık göremeyiz, içimiz yanar yine de bu şarkıyı dilimizden düşürmeyiz.
Ya hayatından çemberinden geçmeden dinlemişizdir, bu yüzden hazırızdır her zorluğa. Ya da onca acı içimizden geçmiştir öyle dinlemişizdir bu şarkıyı.
Bana sor yalnızlığı, ayrılığı bana sor
Mutluluğu bilirsin, mutsuzluğu bana sor...
İçimiz yanar, yangına su olur bu şarkılar...
Hani demişti ya, “Beni televizyonda görmezseniz, beni unutmayın” diye… Unutmayacağız, Ferdi Tayfur!