Bağımsızlık, adalet ve hürriyetleri temin için var olacaksın, ama kendi vatandaşlarına zulmedip başka devletlerin güdümüne gireceksin. Bugün Ortadoğu'da Batı'nın hedef aldığı devletlerin yöneticilerinin yaptıkları budur.  

Saddam içlerinde sadece en aşırı olanlarıydı (?) ama diğerlerinin de müşfik, adil olduklarını kimse söyleyemez. Ülkelerinin zenginlikleri üzerine oturmuş, dolar milyarderleri olmuş; halkını ezen, zevkte sefada bir avuç sözüm ona yönetici ve yaltakçılarından ibaret, kul hakkına riayetsizlikten, haramlarla zengin olmuş sefih takımı.  

Bunların en büyük marifetleri; kendi insanlarına küçümseyerek bakmak, üst perdeden atıp tutmak, batılılar huzuruna (!) çıkınca da emir kulu olmak, onlara yaranmaya çalışmak. Bütün yaptıkları budur Ortadoğu yöneticilerinin. Çünkü bilirler ki, kendilerinin muktedir olabilmeleri, batılı hamilerinin desteğiyle mümkündür. Ne var ki, destekçileri olan Batı, onlardan aldıklarından daha fazlasına göz dikince koltukları sallanmaya başlar. Zira kendi ülkelerinden hiçbir tabana sahip değildirler. Saddam'ın esir alınmasından sonra işgalciler karşısında, halk direnişinin daha da güçlendiğini hatırlayın.  

Terör örgütlerine gelince, lütfen yaptıklarına dikkat ediniz: Dünyanın her tarafında masum insanların arasına dalıp bomba patlatmak, yine masum insanlardan "rehine" alıp kafalarını kesmek. Üstelik bunları "alemlere rahmet olarak gelmiş" olan  İslam adına yapmak.  

İkisi Amerikalı, biri Güney Koreli olan kafaları kesilerek öldürülen üç rehineyi hatırlayın. Bu yapılanları tasvip etmemiz mümkün müdür? Bırakın Müslümanlığı, insanlığa sığar mı? Vicdanı unutup fayda açısından değerlendirecek olsanız, yalvarıp yakararak hayatının bağışlanmasını isteyen bir şahsın görüntülerini, daha sonra kesilmiş kafasının görüntüleriyle birlikte televizyonlarda seyreden kitlelerin, en ufak bir sempati duymaları mümkün mü? Demek ki, teröristler de en basit düzeyde bir akıl, mantık ta yok.  

Kendilerine ve İslam'a yönelik nefret, kin, düşmanlık ve gerçekte bir diğer terörist olan işgalciye ise haklılık, meşruiyet. İşte Ortadoğulu teröristlerin bütün kazandıkları (?) budur.  

Belki de görevleri budur, kim bilir? ABD ve İsrail istihbarat örgütlerince kurulmuş ve destekleniyor olabilirler. Çünkü onlar hep bu teröristlerin varlığını gerekçe göstererek, kendi haksızlıklarını haklılığa dönüştürmeye çalışmaktadırlar. Dediğimiz gibi bir de istibdat rejimlerini.  

Bir Müslüman, İslam adına nasıl diktatör olabilir; "Allah, insanlara iyilik etmeyi ve adaletle yönetmeyi" emrediyorken?  

Bir Müslüman, nasıl bir zavallıyı öldürebilir, nasıl masum kalabalıkları toptan katledebilir; "Bir insanı öldürmek, tüm insanları öldürmekle bir" tutulmuşken ve cinayet, "kul haklarının" en büyük ihlali sayılmışken?  

Bizim Ortadoğu'da alkışladığımız, ne sözde bağımsızlıkla halkını emperyalistlere sömürtenler, ne de sözde mücahitlikle bize yakışmayan "eylem ve söylem" içinde olanlardır.  

Bizim alkışladığımız halkın direnişleridir. İşgal altının en tesirli mücadele sistemi olarak gerilla mücadelesi veren ve günden güne düzenli birlikler haline de gelmekte olan halk kitleleridir. Batılıların korktukları da onlardır.  

Batıda "Ölmek isteyen Felluce'ye gitsin"şeklinde bir söz yerleşmiş. Gidecekleri her yer, Felluce olacaktır. Felluce halkı, batılı veya doğulu terörün sembolü değil, vatan savunması yapan kahraman halkların sembolü olmuştur.  

Biz onlara baktıkça, İstiklal Savaşımızdaki Kuvayı Milliye Teşkilatımızı hatırlıyor ve yaşamış olarak biliyoruz ki, o yolun sonu zaferdir.  

Yeter ki bölücülüklere kapılmasınlar ve "Allah'ın ipine sımsıkı sarılsınlar."