Bu haftanın Çarşamba günü bir derginin tanıtım toplantısına katıldım. Başbakan yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ın da katılıp konuşma yaptığı o toplantıda tanıtımı yapılan dergi, “Derin Tarih” ismini taşıyor. İsminden de anlaşıldığı gibi bu dergi, üstü örtülüp derinlere gömülmüş tarihi, gün yüzüne çıkaracak. O ilim dalına yapılmış müdahalenin izleri de böylece tarihe karışacak. Bu derginin dolduracağı boşluğu anlatmadan önce genel olarak tarihin, felsefî tarihine kısaca göz atalım.

BATIDA TARİH
   
Batı tarihinde ilime müdahale geleneği, Hıristiyan Ortaçağ’da Hypatia, Biruni ve Galilei gibi ilmî çalışmalar yapan bazı insanların, Kilise’nin hışmına uğrayıp kiminin öldürülmesi, kiminin canını zor kurtarmasıyla yaşanmıştır.   
Hıristiyan muamelatındaki o tutumlar yüzünden, Aydınlanma döneminde biraz da haklı olarak, Avrupa’da din yerine felsefe yüceltilmiştir. Voltaire’in yaptığı gibi, bütün din adamlarını kötü, bütün filozofları iyi ahlaklı göstermek, o yüceltmenin tipik tezahürüdür. O süreçte, Darwin’in “Evrim” teorisini mutlak bir ilmî kanunmuşçasına anlatma örneğinde görüldüğü gibi fen bilimleri de din karşıtı ideolojiler tarafından kullanılmışsa da kasıtlı kullanma en çok sosyal bilimlerde olmuştur. Muhtemelen en çok müdahaleye uğrayan ilim dalı ise babalığı Herodot’a mal edilen tarihtir. Comte, Condillac, Condorcet, Hegel, Marx, Saint-Simon, Fichte gibi düşünürlerin etkisindeki birçok tarihçi, şahsî ideolojilerine göre tarih yazmıştır. Artık, hep birlikte gerçek tarihten ders almanın yerini, uydurulmuş tarihle topluma ideolojik ders verme almıştır.
İlk defa(?) Schopenhauer’ın uyarısıyla başlayıp Collingwood, Croce, Dilthey, Popper gibi filozofların ısrarlı uyarıları sonunda Batılı tarihçiler, çoğunlukla ideolojik maksat taşımadan tarih yazmaya yönelmişlerdir. O ideolojik müdahaleler ile onlardan kurtulma çabalarının tarih felsefesine armağanı, “spekülatif tarih-analitik tarih” tasnifidir. Batı’da ideolojik tarihten oldukça uzaklaşılmasına, en azından tarihçinin önüne yasaklar konulmasının tamamen kaldırılmasına karşılık, Türkiye gibi “Batılılaşma” çabasındaki ülkelerde tarihin esareti daha uzun süreli olmuştur.

TÜRKİYE’DE TARİH

Tarih yazımının devletin kuşatması altında tutulması, uzun bir dönem bu vatan evlatlarının gerçek tarihlerini öğrenmesini engellemiş, hatta tarihlerinden nefret etmelerini sağlamıştır. Osmanlı’nın son zamanlarındaki İttihat ve Terakki ile Cumhuriyet’in ilk dönemlerindeki tek parti olan Halk Fırkası’nın en önemli ideologu olan Ziya Gökalp, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Türklerin esir gibi bir konumda olduğunu ileri sürmüştür.   
Atatürk de Osmanoğulları’nın Türk milleti üzerinde zorla hâkimiyet kurduklarını ve o “zorbalığı” altı yüzyıl sürdürdüklerini iddia etmiştir. Bugün milletçe artık Osmanlı’yı Türk tarihinin en iftihar edilen dönemi kabul etmekteyiz ki, bunda tarihi ideolojilerden uzak, aslına uygun yazmaya çalışan tarihçilerin payı tartışmasızdır. Ancak, son dönemdeki padişahlarla son Halife Abdülmecid’e layık oldukları değer, resmî tarihte henüz tam olarak verilememiştir. Oysaki o değerin verilmesi, Türk çocuklarının kendilerine güvenini artıracağı gibi, Cumhuriyet’e de herhangi bir zarar vermeyecektir.
Bahsettiğim toplantıda Sayın Bülent Arınç’ın da ifade ettiği gibi Kâzım Karabekir, Rıza Nur, Kadir Mısıroğlu, Mustafa Müftüoğlu, Yılmaz Öztuna gibi bir kısmı devlet adamı da olan tarihçiler, ceza almayı da göze alarak o yolda çok değerli eserler ortaya koymuşlardır. Fakat yine de yakın tarihimiz hâlen gömüldüğü derinlerden gün yüzüne çıkarılamamıştır. İşte Derin Tarih Dergisi özellikle o ihtiyacı karşılamakla büyük bir boşluğu dolduracaktır.

DERİN TARİH’TE KİMLER VAR?

Dergi, ağırlıklı olarak Osmanlı’nın son, Cumhuriyet’in ise ilk dönemleri üzerine ciddi çalışmalar yapan Mustafa Armağan’ın yönetiminde çıkmaktadır. Sayın Armağan’ı halkımız, gazete yazıları ve çoğu TİMAŞ Yayınlarından çıkan kitaplarıyla tanımaktadır.
Derginin Danışma Kurulu’nda dünyaca tanınan tarihçimiz Halil İnalcık’ın yanı sıra çok sayıda ciddi tarihçi ve düşünce adamlarımız bulunuyor. Yayın Kurulu ise Salim Aydüz, Mustafa Budak, M. Fatih Can, Yusuf Ziya Cömert, M. Şükrü Hanioğlu, Abdülhamit Kırmızı, Mehmed Niyazi Özdemir, Ahmet Şimşirgil, Mümtaz’er Türköne ve Yunus Uğur gibi tanınmış bilim ve fikir adamlarından müteşekkil.
Halkımızın zaten yakından tanıdığı bu isimlerden Sayın Yusuf Ziya Cömert’in Yeni Şafak gazetesinde Genel Yayın Yönetmeni olması; Sayın M. Fatih Can’ın ise, yakın tarihlerde bir süreliğine yayınlanmış olan “Tarih ve Düşünce” adlı kıymetli bir derginin Genel Yayın Yönetmeni olması, derginin ilmî olduğu kadar yayıncılık açısından da yüksek birikimli ellerde olduğunu göstermektedir.
Böyle bir maksatla böyle bir ekip oluşturup yayıncılığının şemsiyesi altına alan Albayraklar grubu, ayrıca takdiri hak ediyor. Bu grubun ve ekibin, diğer yayınlarında olduğu gibi Derin Tarih dergisinin yayınında da başarılı olmalarını diliyorum.