Kadına dönük şiddet tırmanırken, düşmanlık da en vahşi biçimlerle kendisini kusmaya devam ediyor. 

Geçtiğimiz günlerde iki kadından biri boşanmak istediği için İstanbul'un göbeğinde eşi ve içlerinde kadınların da olduğu akrabaları tarafından kaçırılarak 'Bizde boşanmak olmaz kefenle çıkacaksın' denilerek işkenceye uğradı. Eşinin ailesi tarafından 'Nikahlıysan kölesin' muamelesi gören başka bir kadın da Ağrı'da yıllardır şiddet gördüğü eşinin ailesi tarafından işkenceye uğradı. Son olarak da kendisini asarak öldürdü denilerek hastaneye bırakıldı. 

Töre cinayetleri.

Törelerin acımasızlığını, gerçek yüzünü yaşadığımız acı olaylarda da görüyoruz. 

Töre ne aşk dinliyor ne vicdan ne sevgi.

Daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizin feodal yapısı, aşiretsel bağlar, erkek egemen bir toplum oluşumuz, töre cinayetlerinin oluşumunun kaynağını oluşturuyor. Cinsellik dendiği zaman, kadın cinselliği,  bekareti, namusu koruma, sahip olma, sahiplenme kavramlarının değerlendirilmesinin, yorumlarının, erkekler tarafından yapılmasından dolayı, töre cinayetleri olmaktadır. 

Kadının bu konuda söz söyleme, yorum yapma değerlendirme hakkı yoktur. Namus nedeniyle işlenen töre cinayetleri, genellikle 18 yaşından küçük erkeklere işlettirilerek ceza indiriminden yararlanılması düşünülüyor. 

Genellikle küçük erkek kardeşe yaptırılıyor, bu çağ dışı ilkellik. Bazı zaman baba, amca, kuzen, dayı da bu işe karışıyor. Ailenin isteği dışında biriyle gönül ilişkisi, gayrimeşru bebek doğumu, evden kaçma, eşini tek edip başka biriyle kaçmak, kötü yola düşmek, başka din, mezhepten biriyle kaçmak veya evlenmek, töre cinayetlerinin oluşum nedenlerini oluşturuyor. 

Nadir de olsa cinayetlerle sonuçlanmayan cezalandırmalar da var. 

Ahırlara kapatma, ağzını, burnunu, kulağını kesme, saçıcı sıfıra numaraya vurma.

İntihara zorlama gibi insanlık dışı cezalar da verilmektedir. 

Töre cinayetleri işleyenlerle, hapishanelerde yapılan görüşmelerde: yaptıklarından pişmanlık duymamış olmaları ise törelerin köklerinin çok güçlü olduğunu gösteriyor. 

İsterseniz biraz geçmişe gidelim ve basında yer alan bazı töre cinayetlerini hatırlayalım.

Türkiye'de töre cinayeti ve tecavüzün simgesi haline gelen G.T.’nin hikayesi ile başlayalım. 

Türkiye ‘G.’ ismini ilk kez 2004 yılında duydu. 

G.G.’in İstanbul'da 22 yaşında son bulan öyküsü, Bitlis'in Güroymak ilçesine bağlı Budaklı Köyü'nde başladı. Ailesi ‘Ş.’ aşiretine bağlıydı. Güroymak'ta esnaf olan 27 yaşındaki S.T. de ailedendi. S., G.’nin teyzesinin oğluydu ve aynı zamanda amcasının kızıyla evliydi. İki çocuğu vardı. Zamanla G. ile S.’nin yasak aşkı başlar. Başka bir söylenti ise S.’nin G.’ye zorla tecavüz ettiği yönünde. 

Bir süre sonra G. hamile kalır. Hamile olduğu ailesince fark edilince İstanbul'a amcasının yanına gönderilir. S.T. ise öldürülme korkusuyla kaçarak izini kaybettirir. G.’nin 1 Aralık 2003 yılında U. isimli çocuğu dünyaya gelir. Ancak G.’nin umudu, aile meclisinin 'ölüm kararını' vermesiyle son bulur. Öleceğini anlayan G. bebeğini evlatlık vererek celladının gelmesini bekler. 

G.’nin 20 ve 24 yaşlarındaki erkek kardeşleri İstanbul'a gelir. G.’yi saklandığı yerden alarak sokak ortasında küçük kardeş tarafından kurşun yağmuruna tutulur. Ardından ağabeyiyle kaçar. Bacağına isabet eden kurşunlar yaralanan G., hastane 'de tedavi altına alınır. Genç kadını öldüremediklerini öğrenen iki kardeş, sabaha karşı hastaneye giderler. Refakatçisi olduğunu söyleyerek içeri giren kardeşi F., ablasının kafasına ateş ederek öldürür ve kaçar. 

--Taşlanarak öldürülen kadın. Ş.A.

2002 Temmuz'unda evli ve beş çocuk sahibi H.A, komşusu Ş.A.’ya tecavüz eder. Olay genç kadının hamilelliği ile ortaya çıkar. H.A genç kadınla evlenmeyi, Ş. de kuma olmayı kabul eder. 

Ancak Ş.’nin ağabeyleri, Ş.’nin 'töre' gereği öldürülmesine karar verirler. 21 Kasım 2002 tarihinde üç erkek kardeş, Ş. ve H.A'ı Mardin Yalım da yakalayarak taş ve sopa yağmuruna tutarlar. H.A olay yerinde ölür. Ş. ise altı ay komada kaldıktan sonra 7 Haziran 2003'te yaşamını yitirir. 

-- Z.A. (Yaş 18) Yıl 2014 Fail: Babası.

Sebebi. Baba M,Ç., töreye uygun hareket etmediği iddiasıyla kızı Z.’yi boğarak öldürdü. 

--- L.A. (Yaş 18) Yıl 2014 Fail Erkek kardeş. 

Sebebi 33 yaşındaki S.A., evden kaçtığı gerekçesiyle 18 yaşındaki kız kardeşi L.’yı öldürdü. 

--- H.D. (Yaş 20) Yıl 2014 Fail Erkek kardeşi

Sebebi 15 yaşındaki erkek kardeş M.D.R. sevgilisiyle evden kaçan ablası H.D.’yi öldürdü. Aile tarafından bulunup eve getirilen H.D. ailenin onayıyla öldürüldü. 

—H.G. (Yaş 10) Yıl 2014 Fail Akrabası 

Sebebi, H. ve C.G., 8.5 aylık hamile kuzenleri H.G.’yi elektirk direğine bağlayarak boğup cesedini kuyuya attılar. Erkek kuzenler ifadelerinde 'Namusumuza leke getirdi' diyerek cinayeti işlediklerini itiraf ettiler. 

Tüm bu saydıklarım ülkemizde töreye kurban edilmiş yüzlerce hatta binlerce kadınlardan sadece birkaç tanesi. İsimler farklı olsa da hikayelerin çoğu neredeyse birbirinin aynı. Kimi sadece sevmiş, kimi de koca şiddetinden evini terk etmiş. Bu kadınları koruyup kollamak yerine namussuz yaftası yapıştırarak hiç acımadan öldürmüşler. Öldürmeye de devam ediyorlar.

Bilemediler sevgi en büyük değer, gönlünü kaptırdıysa birisine Allah'ın emriyle vermeli büyüten emek veren aile. Teliyle duvağıyla ayrılmalı ana ocağından bir genç kız. 

Yok ama, töre denen çarpıtılmış adetlere inanıp seveni sevene vermek, gönül rızasıyla yuvalarını kurmak yerine, aklına namus düşen herkes sarılınca tüfeğe, işte vahim olaylar zincirine bir yenisi eklenmiş olacaktı. 

Sevdiğine değil de tarlası, bağı, bahçesi ele gitmesin, kızı feda olsun. Yüklüce başlık parası gelsin, sevmek de neymiş ki, nikahta keramet gizli değil mi? Emmisinin oğluna, ya da babası yaşındaki ihtiyarın üçüncü belki de dördüncü karısına kuma olmak adeta eşya gibi satılmak; ölmeden mezara girmek acıların en büyüğüdür. Nasılsa topraktan geldik, ölmek gerekmez ki gitmek için toprağa. Dünya malına gözü doymaz babanın, ağabeyin deymeyin keyfine.Bir nüfus azaldı kaşık düşmanlarından. Kırılan onur da neymiş umurunda mı dünya...

Okula gönderilmez, gönderilse bile ilk okuldan sonra amanın bir masraf bir masraf, derhal kurtulmak gerek bu lüzumsuz boğazdan. Sevmek, aşık olmak, gençliğin başında mutluluk düşünüp isyan etmeye görsün genç kızı, nice G,’ler var örnek, kendi canına kıyarlar, ya da kaçıp kurtulmak için çabalar, boşa giden çabalar, bir hastane odasında, bir gecekonduda, her yerde karşısına çıkar ölüm fermanı elinde TÖRE.

Ve gençliğini yaşamamış, ta ilk başında henüz çocuk bile sayılabilen yaşta veda eder yaşama...

Kentli, köylü, kadın, erkek hep birlikte dur diyelim

Töre denen, Tabu denen bu cehalete

İnsanca yaşanan bir dünya kuralım el ele

Daha zamanı gelmedi mi? Yoksa fazla mı geç kaldık.