Allah yaratıcıdır. Ama san’atkârane yaratır. San’atkâra yakışacak şekilde san’atkârca yaratır.

Böyle bir Allahı bilme ve tanıma; mükemmelliklerin en yüce makamıdır. İnsanın yükselebileceği son zirvedir. Olgunlukların zirvesi, tepe noktasıdır.

İnsanı bu mertebeye yani Yaratıcıyı bilmeye çıkaracak olan yol veya merdivenler yani tarz, usûl ve metotlar ise dört tanedir.

Allahı bilmeye götüren yolların birincisi şudur:

Yüksek âlimler, tasavvuf ilminin hakikatine vâkıftırlar. Gerçek mârifete / Allah bilgisine ermişlerdir.

Bu eriş, kendilerini tasfiye ve günahlardan arındırmakla, kalbi mânen cilâlama ile gerçekleşmiştir.

Bu eriş, kalbe ilâhî mânâların doğmasıyla olmuştur. İç müşahede / iç görüş ve sezgiyle olmuştur.

İşte kulu, Yaratıcıyı bilmeye götüren yolların birincisi; bu zâtların yoludur. Yani tasfiye / arındırma ve kalbe doğuş yoludur.

Hakkı arayanların yolu budur. Bu merdivenledir.

X

Allahı bilmeye götüren yolların ikincisi imkân ve hudûs yoludur.

“İmkân” bir şeyin olup olmamasının eşit durumda oluşudur.

“Hudûs” ise, bir şeyin yeniden meydana gelmesi, sonradan ortaya çıkmasının anlaşılmasıdır.

İşte buna dayanan Kelâm / Allahtan bahseden ilimle uğraşan âlimlerin yolu budur.

Onlara göre yukarıda söz edildiği gibi varlıkların var oluşları; hem mümkün ve olası hem de değildir.

Ancak bir Yaratıcının tercihiyle var olur veya olmaz.

Ayrıca onlar bilirler ki, varlıklar “ezelî” / başlangıçsız değil “hudûs”turlar / sonradan olmadır.

Allahı bilmenin ikinci yolu “imkân” ve “hudûs”tan geçer denmişti.

Bu metot ve yol; Sn. Ali Ünal’ın da belirttiği gibi:

Bütün yaratılmışların varlığını zarurî değil, mümkün görmektir. Olmaları gibi, olmamalarını da aynı derecede imkân ve ihtimal dahilinde bilmektir.

Dolayısiyle buradan hareketle oldurmak veya oldurmamaktan birini tercih eden irade sahibi bir Yaratıcıya vardıran bir yoldur.

Ayrıca yaratılmışların varlıklarının ezelî değil, sonradan olduğundan hareketle, onları var eden ezelî / başlangıçsız bir Yaratıcının varlığını zarurî / zorunlu gören bir yoldur.

İşte Kelâmcıların yolu budur.

X

Bu iki asıl yani “imkân” ve “hudûs” gerçekte Kurân’dan alınmıştır. Fakat insan düşüncesi; bu iki yolun Kur’andaki aslını, esasını başka kalıplara dökmüştür.

Bu yüzden anlaşılması zorlaşmış ve güçleşmiştir.

X

Allahı bilme usûl ve yollarının üçüncüsü feylesof / filozof, hakîm ve çok bilgili kimselerin mesleğidir. Hikmet sahipleri / inanmış filozofların yoludur.

X

Ne yazık ki, Allahı bilmeye götüren bu üç yolun üçü de; fikir sûreti giymiş, her türlü evham, vehim ve kuruntuların saldırısına maruzdur. Onların ilişme ve rahatsız edişlerinden emin ve korunmuş değillerdir.