104 yıl önce Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, Birinci Cihan Harbi sonrası mütareke döneminde kurulan Nemrut Mustafa Paşa divanı tarafından verilen idam cezası 10 Nisan günü uygulanarak şehit edilmişti. 

Bu harp divanı, Enver Paşa ve arkadaşlarını savaş dahil birçok konuda suçlayan ve intikal hevesleri içinde olan ve Padişahın da tam desteği ile kurulan Damat Ferit Paşa Hükümeti tarafından kurulmuştu. 

Damat Ferit Paşa Hükümeti, İngilizlere yaranmak için geniş çapta siyasi rakipleri İttihat Terakki mensuplarını yakalatıp yargılamaları hızlandırmıştı. 

Yozgat Mutasarrıf Vekili ve Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey de Ermeni Tehciri nedeni ile Nemrut Mustafa Paşa Divanına sevk edilmişti. 

Falih Rıfkı ÇANKAYA’da, Divanı ve yargılamayı aşağıdaki gibi anlatıyor: 

“Harp Divanının başında pek açık Arnavut şivesiyle bir sakallı Paşa, savcı bir Rum, azadan biri de Ermeni. 

Kemal Bey, Boğazlıyan Kaymakamı iken tehcir olayları nedeni ile yargılanmakta. 

Tanıkları toplayan, hazırlayan, getirip götüren de Patrikhane. 

Nitekim Damat Ferit’in yeni Divan-ı Harbi Kemal Bey’i idama mahkum eder. 

Kaymakam Bey büyük bir soğukkanlılıkla sehpaya gider ve idam fermanını sükut ve saygı ile dinler. ‘Evlat ve ayalimi Türk Milletine emanet ediyorum, yaşasın Millet’ diye haykırarak can verir.”

Değerli okurlarım, 

1071 öncesi Ermeniler, Bizans yönetiminde, bugünkü Ermenistan’la Anadolu’nun çeşitli yörelerinde yaşıyorlardı. Selçukluların Anadolu’yu fethi ile Kilikya’ya da göç eden Ermeniler bir ara Osmanlı-İran çekişme alanı içinde kalsa da yüzyıllardır Osmanlı’ya bağlılıklarından ötürü millet-i sadıka olarak anılırlardı. Tüccar, sanatkar ve memur olarak Osmanlı’ya hizmet eden Ermenilerin çoğu kendi dillerinden ziyade Türkçe konuşurlardı. 

Osmanlı İmparatorluğunun zayıflaması ile diğer etnik gruplar gibi Ermeniler de, emperyalist ülkelerin, özellikle İngiliz, Fransız ve Rusların kışkırtmaları karşısında hassas bir halde idiler. 

Önceleri vergi ve eşkıyalık nedeni ile çıkan olaylar, 19ncu yüzyılın ikinci yarısından sonra Avrupa’dan gelen Ermeni militanlarca yönetilen isyanlar halini almış, kimileri de 1862 Zeytun İsyanı gibi uzun bir süre devam etmiştir. Kahraman Maraş’ın bugünkü adı Süleymanlı olan Zeytun İsyanı, Avrupa’nın da müdahalesi ile ancak 1879’da, 17 yıl sonra bastırılabilmişti. 

93 Harbi sonunda yapılan Berlin Antlaşması ile Ermeniler adeta Müstakil Ermenistan hayaline esir olmuşlardır. 

19ncu yüzyıl sonu ve 20nci yüzyılın başlarında Ermeniler Erzurum’da, Amasya’da ve Sason’da, Van’da kanlı olaylar ve isyanlar çıkarmışlar, 1905 yılında da İstanbul’da Padişah Abdülhamit’e suikast bile düzenlemişlerdir. 

Bu kanlı olayların müsebbiplerinden yakalananlar Avrupalı emperyalistlerin müdahaleleri ile ne yazık ki hep affedilip, kurtulmuşlardır. 

Değerli okurlarım, 

Daha önce 93 Harbinde Rus Ordusunda görev alan Ermeniler, Birinci Cihan Harbi’nde de Osmanlı Ordusu’ndan aldıkları silahlarla topluca Rus Ordusuna iltihak etmişler, bir kısmı da Türk erkeklerinin askere gitmesi ile boşalan yörelerde toplanarak bölgeye hakim olacak konumu ele geçirmişlerdi. 

Birinci Cihan Harbi başında Osmanlı Ordusu ana unsurları ile; Sarıkamış taarruzu için 3ncü Ordu ile Erzurum da, Kanal Harekatı için 4ncü Ordu ile Şam’da, Boğazları korumak için 1nci ve 2nci Ordularla Trakya’da, iki kolordu ve bir Tümen ile de Mezopotamya, Arabistan ve İzmir’de yığınak yapmıştı.  

- Sivas – Erzincan - Erzurum, 

- Erzurum – Van – Diyarbakır ve 

- Konya – Adana – Halep yolları ile yapılabilecektir. 

O halde bu yolların her türlü tehlikeye karşı güvenli olması apaçık ortadadır. Yani ya bu ikmal hatlarının korunması için kuvvet tahsis edilecek veya bölge çetelerden arındırılacaktır. 

Osmanlı Hükümeti bu güzergahların emniyetini temin için bölgedeki Ermenilerin tehciri yani göç ettirilmesi kararını almış ve uygulamıştır. 

Bu karar savaş halindeki bir devletin kendi topraklarında düşmanla işbirliği yapanlar hakkında aldığı en masum karardır. Ayrıca Osmanlı Hükümeti Ermenilerin tehciri esnasında güvenlikleri dahil yeni yerlerde yerleşmeleri ve her türlü ihtiyaçlarının karşılanması konusunda bütün tedbirleri de almıştır. 

Ancak mevsim ve coğrafi şartlar ve savaş halinin gerektirdiği olumsuzluklarla asker kaçakları ve eşkıyalıkların ve salgın hastalıkların bir kısım Ermenilerin hayatına mal olmuştur. 

Tarih pek çok kötü örneklerle dolu olmasına rağmen Osmanlı, kendisini arkadan hançerleyenleri imha yerine onları göç ettirmeyi öngörmüştür. 

Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in; bu göç uygulaması bahane edilerek, İngilizlerin baskısı ve Osmanlı Hükümeti’nin akıl almaz tutumU üzerine haksız ve hukuksuz idamı Türk Milletini derinden yaralamıştır. 

Daha sonra 1922 yılında Gazi Mustafa Kemal Paşa, bir kanunla Kemal Bey’i Milli Şehit ilan etmiştir. 

Milli Şehit’imiz Kemal Bey’e Ulu Tanrı’dan rahmet diliyorum. 

Ruhu şad, mekanı cennet olsun.