2. Ulusal (Millî) Risale-i Nur Kongresi’nde, sunulan bildirilerin birisinde Bedîü'zzaman Sad-i Nursî'nin Kur'ân-ı anlama ve yorumlama (tefsir) yöntemi başlığı altında verilen fikirler kısaca şöyle özetlenebilir; "Bedîü'zzaman dinsel ve kültürel çoğunluğun baskın olduğu bir toplumun üyesiydi. Özellikle onun da bağlı olduğu Maveraunnehr-Osmanlı-Mâtürîdî geleneği dinsel, kültürel ve etnik çoğunluğun temel yapı olduğu bir gelenekti. Batının uçucu ve sınırları belirsiz bir tolerans olayı olarak gördükleri "azınlık" olayı ilgili gelenekte temel yapının meşrû ve ayrılıp-parçalanmaz bir parçası idi. Henüz felsefî, teolojik, ahlâkî ve hukûkî zemini tam inşa edilmemiş postmodern teorinin adeta yaşanmış iyi bir örneğiydi. Bu geleneğin modern çağa uygun yeniden üretilmesi misyonunu üstlenen Bedîü'zzaman'ın yaklaşımları ve içtihatları da doğal olarak kültürel ve dinsel çoğulculuk eksenli olacaktı. Bu yönüyle onun tezleri ulusçu bir toplumda gerçekten zor anlaşılır tezlerdi. Yaşadığı realiteden hareketle Bedîü'zzaman Kur'ân-ı, kültürel, dinsel ve etnik çoğulculuk eksenli okumuş ve yorumlamıştır (tefsir etmiştir). Meselâ; "Ey iman edenler Yahudî ve Hıristiyanları dost edinmeyin." Mâide 51. âyetini tefsir ederken hareket noktaları son derece ilginçtir. Kısaca inceleyelim; 1- Bir kerre âyetin anlamı apaçık olmalıdır, oysa bu ayet te'vil ve yoruma (tefsire) açıktır. 2- İlgili âyet aam (umûmî) değildir, mutlaktır, sınırlanıp kayıtlanabilir, zaman büyük bir müfessirdir, kaydını sınırını ortaya koyduğunda ona kimse itiraz edemez. 3- Buradaki illet, dost olmama nedeni sadece Yahûdiyyet ve Nasraniyyet’tir, dostluğu kişinin sadece Yahûdî ve Hıristiyan olmasına bina etmektir, oysa insanda başka çok sayıda vasıf vardır, o güzel vasıflardan dolayı dost olmakta bir sakınca yoktur. 4- İslâmiyet, Müslümanların ehl-i Kitapla evlenmesine izin vermiştir. Evlilik sevgi üzerine kurulan bir ilişkidir ehl-i kitaptan eşi olan onu sevmek durumundadır. 5- Her Müslüman’ın tüm sıfatları Müslüman’ca olmadığı gibi, her Müslüman olmayanın tüm sıfatları da kâfirce değildir, Müslüman olanların bazı sıfatları kâfirce olduğu gibi, Müslüman olmayanların bazı sıfatları da Müslüman’ca olabilir. Bir gayr-i Müslim'in Müslüman’ca olan bir sıfatını sevmek taklit etmek, san'atını almak neden caiz olmasın? 6- Her çağın ilişkileri, kavramları çağının ruhundan etkilenir, çağın genel karakterinden anlam kazanır, Hz. Peygamber döneminde büyük bir dini inkılâp gerçekleşti. Tüm zihinler dine kilitlendiğinden sevgiler, düşmanlıklar, dostluklar din eksenli idi. Böyle bir ortamda Müslüman olmayanlara sevgi ve ilgiden doğal olarak bir nifak kokusu gelirdi. Ancak çağımızda egemen olan ilişkiler dünyasal gelişmelerle ilgilidir. Zaten Hıristiyan ve Yahudiler de geniş ölçüde dinlerinden uzaklaşmış daha ziyade ekonomik ve bilimsel gelişmelere öncelik vermektedirler, dolayısıyla onlara dost olmak dinsel dostluk değil ekonomik, politik ve bilimsel dostluktur. Ekonomi, politika ve bilim alanlarında dostluklar kurmak ise dünyanın imarı ve gelişmesine çalışmak ve küresel sulhu sağlamaktır, bu ise neden yasak olsun? Bedîü'zzaman'ın ilgili ayeti bu şekilde tefsir etmesi günümüzde dinler arası diyalog faaliyetinin dînî kaynaklarından biri olmuştur. Bu tefsirle Müslümanlar batıda ciddî açılım imkânları bulmuşlardır. Bu açılım giderek yaygınlaşmakta ve derinleşmektedir, belki de bu yaklaşım küremizde "medeniyetler çatışması" yerine "medeniyetler uzlaşmasını" doğuracaktır. Rotterdam İslâm Üniversitesi'nin vizyon ve misyonu ilgili âyetin tefsirinin bir ürünüdür, diyebiliriz." Tebliğcilerin yukarıya aldığımız tahlillerinde o kadar çok fâhiş hata vardır ki, hangisini tashih edelim diye müşkülata düştük. 1- Öncelikle, Mâide Suresi 51. Âyet-i Kerimesi, Kur'ân-ı Kerim'deki zâhir, (açık) sarih ve muhkem âyetlerden birisidir; âyetin zahirinden, ibâresinden, ibârenin zahir ve sarih delâletinden udûl etmek (dönmek) için te'vil veya başka bir şekilde tefsir için herhangi bir sebep yoktur. Zirâ, âyet-i Kerime'nin sarih zahir, Dâlbilibâre'si "Ey iman edenler! Yahudiler ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudur (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez"dir. Bu âyet-i te'vil etmek, başka türlü tefsire tâbi tutmak mümkün değildir, boşuna zorlamadır. 2- Âyet-i Kerime'yi aam saymamak, zamanla-mekanla kayıt altına alınabileceğini iddia etmek tam bir cehâlet örneğidir. Bilindiği gibi, âyet-i Kerimelerde sebeb-i Nüzûl (indiriliş sebebi), Hadis-i Şerif'lerde sebeb-i Vürût, bu hadisin irad edilme sebebinin husûsiyeti dahî ilgili âyetin ve hadisin bütün zamanlara ve mekânlara şümûlüne mâni değildir. "Zamanın büyük bir müfessir" olması, zamanla ayet-i Kerimelerin hükmünün değişmesi veya zamanın ayet-i Kerimeleri bazı kayıtlar altına alması manasına gelmez. Zamanın en büyük müfessir olması zamanla bu âyetlerin manalarının insanlar tarafından daha geniş ve etraflıca anlaşılmasına yardımcı olması manasındadır. 3- Hıristiyanların Nasraniyyet’i, Yahudîlerin Yahûdiyyet’i dışındaki güzel vasıfları dolayısıyla dost edinilebileceği hususuna gelince: Müslüman ve kâfirlerin kimi vasıflarının güzel olup olmaması imanla yakından alakalıdır. Herhangi bir insanın vasıflarının güzel olup olmaması o vasfın imanla birlikte olup olmamasına bağlıdır. Kur'ân-ı Kerim'de müteaddit âyet-i Kerimede güzel vasıflar, (Amel-i Sâlih) imandan hemen sonra zikredilmektedir. Kâfir'in yani Yahudî ve Hıristiyanların, tahlilcilerin tâbiriyle güzel vasıfları ise bizzat Cenab-ı Hakk tarafından şöyle değerlendirilmiştir. "Gerçekten, inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, onların hiçbirinden-fidye olarak dünya dolusu altın verecek olsa dahi-kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır, hiç yardımcıları da yoktur." (Âl-i İmran 3/91) Tahlilcilerin tabiriyle, Kâfir'in küfrü, Yahudilerin Yahudiyyet’i, Nasranîlerin Nasraniyyet’i onların başka güzel sıfatlarla muttasıf olmalarına manidir. 4- Müslümanlar mutlak olarak ehl-i Kitaptan birisiyle evlenemez; Müslüman bir erkek ehl-i Kitap'tan bir kadınla evlenebilir, fakat Müslüman bir kadın asla müşrik bir erkekle evlenemediği gibi ehl-i Kitap'tan bir erkekle de evlenemez. Kaldı ki, mevzu derin bir tahlile muhtaçtır, zira günümüzde yeryüzünde ehl-i Kitap var mıdır, yok mudur, çok ciddî bir tahlil mevzuudur. Hazret-i İsâ Allah'ın oğludur, diyen teslise kâil Hıristiyanlar, Uzeyir Allah'ın oğludur, diyen Yahudîler artık kesinlikle ehl-i Kitap olarak vasıflandırılamaz. Öyleyse bunlar müşriktirler, Müslümanların erkeklerin ve kadınların müşrik kadınlar ve erkeklerle evlenmeleri asla caiz değildir…