Yıl 2020, hiç duymadığımız bir virüs girdi hayatımıza.

Daha çok insanın hastalanmaması, ölmememesi için 'evde kal' çağrısında bulunan bilim insanlarına sanatçılara, sporculara, siyasetçilere  herkese teşekkürler...

Bir de yoksul insanlar yapsa şu 'evde kal'  sosyal mesafe çağrısını. İşte o zaman, korona virüs korkusu da olsa  başımı yastığa rahat koyacağım. Ne yer, ne içer bu insanlar? Elektrik, su, doğal gaz, beslenme , barınma temel ihtiyaçlarını nasıl giderecekler?

Evde Kalalım!!!

Ülkemizde, Doğu Anadolu’da kış mevsimi  şiddetli ve aylarca sürer. İnsanlar evlerinde yaşar.   Bir de hasta olanlar, yatağa bağlı yaşayanlar, kader mahkumları, yıllarca dışarı çıkamayan insanlar var bu  dünyada bir yerlerde, belki de en yakınımızda.

Hiç duygudaşlık yapmadığımız apaçık ortadadır.

100 yıl sonra bizler bu dünyada olmayacağız.  Salgın hastalıklar araştırıldığında Corona ile ilgili bilgiler, haberler, makaleler, videolar filmler hayretle okunacak ve  izlenecek.

Korona virüsten korunmak için 14 kural, 14 gün ile yaşamaya başladık. Bazı  kurallar  var ki her zaman uygulanması gereken kurallar.

İnsanoğlu ölmek istemiyor

Doğayı eczane gibi kullanamadık. İstanbul gibi anakentten Ege sahilinde bir beldeye taşındım. İstanbul’da  aylarca ayaklarımın toprağa değmediği zamanlar oldu.  Çok katlı bir binada yaşıyordum. Kapımı kilitleyince asansörün düğmesine basıp demir yığını ile aşağı iniyordum. Apartman kapısından çıkınca beton bir kaldırıma ayak basarak, beton yollarda  hızla toplu taşım ( servis) aracına gidiyordum.  Bir demir yığınınında dakikalarca kalabalığı izleyerek iş yerimin kapısından içeri giriyordum. Yine bir beton yığını.  İstanbul’da caddelerin beton duvarları çiçeklerle süslenmişti. Oysa ki o çiçekler  toprağa kök salmak ister. Toprağı arar olduk. Ayakkabım hiç çamur olmazdı. Çeşit çeşit şık ayakkabılar, çizmelerim hep temiz kalırdı. Akşam eve dönerken yine  aynı yol güzergâhı, beton yığını, demir yığını araçlar ve kalabalık… Marketlere girince mevsimleri unutuyordum.  Hangisi kış meyvesi -sebzesi,  hangisi yaz meyvesi- sebzesi? Her mevsim her yiyecek var. Bu mevsimsizliğe paralel olarak hastalıklar çoğaldı. Çocukluğumda sebze ve meyvenin 'turfanda' diye bir  ritüeli vardı.

Fırınlar ekmekleri dilimlemeye başlandı.  Çünkü soframızda ekmeğimizi dilimleyecek zamanımız yok. Sosyal medyada beğeni yap, yorum yap, durum bildir. Özel doğum günlerini kutla, baş sağlığı dile ve daha neler...

Aslında, aynı evde sosyal medya ağında oldukları için birbirini görmeyen yüzlerce binlerce aile vardı. Whatshaptan odadan odaya çocuklarını yemeğe çağıran anneler vardı.

Beton yığını evlere sahip olmak  için bir ömür çalıştık.  Nefes aldığımızı zannediyorduk. Nefesimiz evlerimizin yalıtımı yüzünden tam hava olarak sirkülasyonu yapmıyordu.  Kendi karbondioksitimizi defalarca alıp veriyorduk. Binlerce kilometre yol alıp gelen kuş ve balıkları atıklarımızla baş başa bıraktık. Çöpümüzü ayrıştırmadan attık, arkamıza bakmadan kaçtık. Ormanları talan ettik.

Toplu taşım araçlarında özellikle metrobüslerde yaprak sarması gibi üst üste yığılı insancıklar taşındı.  Bu yüzyılda yaşananları 100 yıl sonra okuyanlar, izleyenler ne düşünür acaba?

Belgeseller beni besler. Dünya teknoloji hızıyla gelişirken bugünkü belgeselim, Tanzanya’da bir köye ait yaşamdı. İzlediğim kesit için kuş olup uçasım geldi. Tanzanya “Barış ülkesi “diye tanımlanır.  Tabii ki bütün dünyanın böyle bir yaşantıya sahip olması imkansız. Dünyanın her yerinde korona mücadelesi var.

Köyde;

Elektrik yok, teknoloji yok, doğal malzemelerle, kendi müziklerini kendilerini yapıyorlar. Obezite yok, akrabalar arasında husumet yok. Doktor bilmiyorlar.

Evleri kadınlar yapıyor, evlerde baca yok. Dumanın kokusunun sivrisinekleri yaklaştırmadığı için seviyorlar. Çocukları kimin evine giderse gitsin aileler güvende olduğunu biliyorlar.

****

Son günlerde alınan önlemlerde toplu taşımalar mis gibi tertemiz. Her yerde el  dezenfekte sıvıları mevcut.   Ekmekler paketli, AVM’ler kapalı.

Corona öncesi de AVM’ler haftada  bir gün kapalı olamaz mıydı?

“Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır” atasözümüzü bu sene kullanamadık. Kapıdan baktık ama  Kazma küreği yakamadık. Birçok önlem mart ayında yenidünya düzenini oluşturmak için sıraya girdi.  Mart, yapacağını yaptı. 2020 Mart ayı ile ilgili "Mart kapıdan baktırdı maskeleri taktırdı" diyebiliriz.

Şu anda evdeyiz.

Okunmamış kitaplar, izlenmemiş filmler vardı.

Bir de basılmamış topraklar. İnsanlar günler sonra korona virüse elveda deyip özgürlüğüne kavuştuğunda bambaşka bir bakış açısı ile uyanacaklar dünyaya…

"Boynuma sarılma gülüm,

 Benden sana geçer ölüm." der, Nazım Hikmet

Elbette, insanların sevdiklerine sıkı sıkı sarılma özlemi bitecek. İnsan- doğa ilişkisinin önemi vurgulandı. Genç büyüklerimizin en kıymetlilerimiz olduğunu nasıl  da fark ettik.

Sokaklarda saatlerce yürümeyi özlemek kimin aklına gelirdi?

Doğa, korona adlı bir sınava aldı bizi,

Sahi biz nereye gidiyorduk?

Korona öncesi ve korona sonrası seyir defterinde bakalım neler olacak…