Başlıktaki “Küçük” kelimesini tırnak içinde vermemin sebebi, bir yanlış anlayışla gazetelerin muhtevasının değil de tirajlarının dikkate alınmasıdır. Bu yanlış anlayışı kendisine has veciz ifadeleriyle Süleyman Demirel çok güzel ifade etmiş ve “Gazetenin büyüğü-küçüğü olmaz, tirajın büyüğü-küçüğü olur” demişti. Gazete denildiğinde akla ilk gelen konu, şüphesiz ki haberciliktir. Siyaset, spor, polisiye olaylar gibi alanların çok hareketli oluşu, bir başka haber alanının fazlaca ihmal edilmesine sebep oluyor. O ihmal edilen alan, kültür-sanat haberciliğidir. Diğer haberlere de yer verse de ağırlıklı olarak o alanda habercilik yapmak ise gazetemiz ÖNCE VATAN’ın yüklendiği bir görev olmuştur. Tiraj anlayışına pek uygun olmayan bu habercilik, gazetemizin maddî hesaplara kapılmadan idealistçe sürdürdüğü bir görevdir. Bu alana duyarlı çevrelerin tatminkâr ilgisi ve her fırsatta izhar ettikleri memnuniyet ise gazetemizin mensuplarının en büyük mutluluğu olmaktadır. Gazetemiz, bu özelliğiyle çok başarılı bulunmaktadır. İKİ FEDAKÂR İNSAN Bu başarıda en büyük iki etkenden biri, gazetemizin sahibi Sayın Abdullah Akosman’ın hiç azalmayan fedakârca azmi, diğeri ise haber müdürlerimizden Sayın Mustafa Kemal Sallı’nın her gün yeni bir şevkle tazelenen çalışma gayretidir. Medya dünyamızın oldukça tecrübeli bu iki beyefendisi, çeşitli şahıs ve kuruluşlar tarafından yapılan ve milletimizin yarınları için çok büyük önem taşıyan kültür-sanat aktivitelerini duyurdukları gibi kültür tarihimize de kayıt düşmüş olmaktadırlar. Bu alanların yüksek bir entelektüel seviye gerektirdiğini ise ayrıca söylemeye gerek yok. Bu ayın 8’inde Avrasya Bir Vakfı, bir vefakârlık göstererek bu iki önemli entelektüelimize ödül verdi. Yine bu ayın 25’inde TÜRKSOY Vakfı da aynı şekilde vefa gösterip Mustafa Kemal Sallı’ya “TÜRKSOY Basın Onur Ödülü” verdi. Böylece Akosman ve Sallı, meslek hayatları boyunca aldıkları çok sayıda ödülden oluşan başarı tescillerini daha da artırmış oldular. Bütün Türk dünyasının millî çıkarlarını temel alarak barışçı anlayışla yürüttüğü çalışmalarla dünyanın her tarafında tanınan Avrasya Bir Vakfı ile Türk kültürünün evrensel boyutlara taşınması maksadıyla Türk devletlerinin ortak kararıyla kurulan TÜRKSOY Vakfı tarafından ödüllendirilmiş olmak, elbette ki çok önemlidir. Gazetemiz ÖNCE VATAN, bu gibi kuruluşlarla aynı gaye doğrultusunda emek sarf etmekle, küçük tirajına rağmen başta Türk dünyası olmak üzere uluslararası entelektüel çevrelerce tanınmaktadır. Bu tanınmada, Mustafa Kemal Sallı’nın gerek haberci gerekse yazar olarak çok büyük bir katkısı vardır. HABER MÜDÜRÜMÜZ SALLI Mustafa Kemal Sallı, 1961 yılı Şubat ayında başladığı gazetecilik mesleğinde kültür haberciliği ve ekonomi ile dış politika ağırlıklı köşe yazılarındaki analizleriyle medyamızda ender rastlanan başarılı şahsiyetlerden biridir. Özellikle ekonomi ve uluslararası alanlarda yazmak, günlük siyaset hakkında yazmaktan çok çok daha zordur. Çünkü her şeyden önce yılların birikimine dayalı köklü bilgiye ve konulara tam nüfuz edebilen bir yorum gücüne ihtiyaç vardır. Bu sebepledir ki, medyada ekonomi ve uluslararası ilişkilerde yazan köşe yazarı çok azdır. En çok göz önünde bulunan şöhretli yazarlar bile bu konulara girememektedirler. Kemal Sallı ise; Türk dünyasındaki -alfabetik sırayla- Altay, Azerbaycan, Başkurdistan, Kazakistan, Kırgızistan, Kırım, Kuzey Kıbrıs, Özbekistan, Saha (Yakut), Tataristan, Türkiye ve Türkmenistan Cumhuriyetlerinin devlet adamları ve entelektüellerinin birçoğu tarafından tanınmaktadır. Fotoğrafçılık, resim ve karikatür sanatlarında da çok mahir olan Sallı, sanat değeri olan birçok filmin afişini hazırlamış olmakla da sinemacılık tarihimizde mümtaz bir konum edinmiştir. Böyle bir deha sahibi arkadaşımıza imkân tanıdığı için gazetemizin sahibi Abdullah Akosman ayrıca takdir edilmeye layıktır. MÜŞTEREK ÖZELLİKLERİ Sayın Akosman ve Sayın Sallı’nın Türk kültürü ve sanatına maddî hesaplar yapmaksızın entelektüel düzeyde ilgi göstererek hizmet etmek gibi müşterek özelliklerini yukarıda belirtmiştim. Bir özelliklerini daha vurgulamak istiyorum: Anadolu’nun farklı illerinden olan bu iki münevver zat, günümüzde pek rastlanmayan “İstanbul beyefendisi” kişiliğini de temsil etmektedirler. Gerek yaşayış tarzlarında gerekse fikir dünyalarında, her türlü aşırılık ve kabalıktan uzak bu iki şahsa, hayırlı uzun ömürler ve daha nice başarılar diliyorum.