Özel eğitim kurumları rehberlik servislerinde uzun yıllar süren çalışmalarımda en çok dikkatimi çeken, başarılı öğrencilerin anlamlı çoğunluğunun sağlıklı aile ortamında yetişmiş olmalarıydı. Çünkü İyi bir anne baba olmanın yolu, öncelikle iyi bir eş olmaktan geçiyordu. 

Yani iyi bir karı koca olmadan, iyi bir anne baba olunamıyordu. 

Rehber öğretmenlik sonrası takip ettiğim “Uzman Aile Danışmanlığı” lisans üstü eğitim programı ve bir üniversite de “Aile İçi İletişim” dersleri ve halen devam eden gözlemlerim, bana öğrencilik hayatımın hiç bitmeyeceğini gösterir… 

Evlilik nedir? 

Dört bin yıllık geçmişi olan evlilik, insanlığın devamı, toplum sağlığı, sosyokültürel yapının devam ettirilmesi için gerekli olan ve ihtiyaçtan doğmuş bir kurumdur.  

Danışmanlığım süresince en sık sorulan sorular nelerdi?      

*Evlilik yaşamında mutlu olabilmek için iki iyi insan olmak yeterli midir?     

*İki iyi insan oldukları halde geçinemeyip boşanabilirler mi?    

*“Benim gibi iyi biriyle evlenirsem mutlu olur muyum?”  

*Kişilik uyumu ne kadar önemlidir?  

Soruların toptan cevabı, evlilik yaşamında iki iyi insan olmak ve kişilik uyumunun yüksek olması oldukça önemlidir. Ancak evlilik yaşamlarının her zaman iyi olacağı ve sağlıklı devam edebileceğinin garantisini vermiyordu!   

Sadece evlilikte değil, hayatın tüm alanında en mutlu, başarılı ve güçlü insanların ortak özelliği iletişim becerilerinin yüksek olmasıydı.     

Bu anlamda iletişim becerilerinin ve farkındalığın yüksek olduğu ailelerde, hiçbir konu hasıraltı edilmemektedir ve konular doğru zamanda, doğru şekilde gündeme gelmektedir.    

      

Gelişmiş iletişim becerileri sayesinde en kaotik sorunlar kolayca çözülebilir ve yaşanan krizler eşlerin birbirlerini daha iyi tanıma fırsatı sağlarken, iletişim beceri yetersizliğinden dolayı en basit sorunlar kaosa neden olabilmekteydi. 

İletişim sorunları yüzünden, aşkla başlayan evlilikler bitebilir ya da güçlü iletişim becerileri, olmayan aşk ve sevgiyi yaratabilirdi.   

Evlilik güçlü iletişim becerileriyle gelişen bir ilişki yönetimiydi. Bunun için her şeyden önce kendimizi tanımamız ve yetiştirmemiz gerekecekti.   

Unutmayalım ki evlilik, olgunluk gerektiren ve ustalık isteyen bir ilişki yönetimidir ve mizahi de olsa, akılda kalması ve doğruluk payı olduğundan “evliliğin ilk 40 yılı kolay değildir. ” diyebiliriz.       

Bu anlamda sürekli okumak, araştırmak ve gelişim içinde olmamız gerekir.  

Bir de şu var ki ülkemizde 22 milyon civarı ailenin benzeyen ve ayrılan yönleriyle hiçbiri tam olarak birbirine benzemez. 

Evlilik süreci, çatışma gerektirir.  

“Çatışkıda içtenlik vardır” ve çatışma gereksinmeden doğar.   

Çatışma demek, kavga etmek, bağırıp çağırma küsme, susmak demek değildir.   

Çatışma, sorunlarla ilgili duygu ve düşüncelerimizin haklı-suçlu eksenine girmeden, sohbet diliyle çözüm arayışı içinde olmaktır.  Geçmişe ve soruna değil, geleceğe ve çözüme yönelme vardır. 

Çatışmada yıkıcılık değil, yapıcılık vardır iyi niyet vardır.  

Çatışma, bir kriz ise eşlerin birbirlerini daha iyi tanıma fırsatını da sağlar.   

İnsanların duymak istediği en önemli kelime, onların isimleridir! 

Eşler birbirlerine isimleri ile hitap ederler. Bir insanın ismini kötü anmak, ismini kullanarak kötü zan oluşturmaya çalışmak onun bir ömür unutamayacağı kötü his yaşamasına neden olabilir.   

Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, en mutlu çiftlerin hiçbir durumu içine atmayan, farklılıkları dile getiren, anlaşamasalar da tam olarak kendilerini anlatabilen, saygı ve sevgiyi hiç elden bırakmayanlardan olduğudur.   

En mutlu olanlar, sağlıklı iletişim içinde kalabilenlerdir.   

En büyük ihtiyaç ise anlaşma olmasa da anlatmak ve anlaşılmaktır  

Anlatmamak en büyük dert. Konuşamayanlar, içine atanlar biriktirdikleri “unutmaya terk ettim” zannettikleri şeyler bakteri üretirler.  

Anlatılmayanlar, biriktirilenler ruhsal, duygusal ve bedensel sorunlara neden olurlar. Sorun çözülmesi çoğu zaman ikinci plandadır; önemli olan kişinin içinden geçenleri anlatabilmesidir.  

Bir Danışanımdan 

"Eşim hep çok konuşuyordu açıkça söyleyeyim ki rahatsız oluyor, dişimi sıkıyordum; bazen kendimi tutamıyor, ben de bağırıyordum. Ama o son olaydan sonra artık o hiç konuşmaz oldu, gıkı bile çıkmıyordu.  

Onun sessiz kalmasından ürktüm! Onun susması sonun başlangıcıydı” 

En mutlu olanlar kimlerdir? 

Hiçbir konuyu hasır altı etmeden farklılıkların, olumlu ve olumsuz hissettiren konuları doğru zamanda doğru biçimde ve doğru yerde sohbet içinde kalarak ifade edebilenler en mutlu çiftlerdir.   

*Mutlu olmak isteyen eş, önce mutlu etmesini bilen eştir.  Mutsuz ederek, kimse mutlu olamaz.  

      

Ve ben diyorum ki! 

Önce bir insan olun ki, insan seçmesini bilin. 

Bir insanın sesinde huzur, bakışlarında sıcaklık ellerinde şefkat arayın. 

Duruşu, gülüşü ve sohbeti özlenenleri arayın. 

Sizi kaybetmekten korksun ve size değer versin. 

Evlilik ilgili kim ne söylemiş? 

*"Aşkı yaşamak istiyorsan, önce yaşamayı öğreneceksin. Güzel günler sana gelmez, sen onlara yürüyeceksin." Mevlana 

*Evlenmekten çekinmeyin. Karınız iyi çıkarsa mutlu, kötü çıkarsa filozof olursunuz.Sokrates 

*Evlilik kafese benzer, dışardaki kuşların içeri girmeye çabaladığını görürsünüz, içerdekilerin de dışarı çıkmaya çabaladığını.  Michel de Montaigne 

*Kadının işi mümkün olduğu kadar çabuk evlenmek, erkeğin işi ise mümkün olduğu kadar uzun süre evlenmemektir. George Bernard Shaw 

*Koca bulmak bir sanattır, onu elde tutmak ise bir iş. Simone de Beauvoir 

*Bizim “mantık evliliği” dediğimiz şey her iki tarafın da gençlik çılgınlıklarında bulunup iyice kurtlarını döktükten sonra yapılan evliliktir.  Tolstoy