KKTC ile YAŞANAN KRİZ
Cumhur EVCİL
28 Ocak’ta Lefkoşa’da Türkiye aleyhine çirkin pankartların açıldığı mitingden sonra Türkiye ve KKTC arasında ortaya çıkan olumsuzluklar, bütün gündemdeki konuların önüne çıktı.
Başbakan Erdoğan’ın, mitingde Türkiye’ye hakaret edenlere yönelik açıklaması, alıngınlıkları had safhada olan Kıbrıslı soydaşlarımızı alabildiğine üzmüşe benziyor.
Anılan mitingde açılan çirkin pankartlarla atılan sloganların Türkiye’de olduğu gibi Kıbrıs’ta da hoş karşılanmadığı bilinmekle beraber, bu çirkin eylemi gerçekleştirenler, Rum yönetimi ile ilişki içinde olan 8-10 kişilik bir küçük grup olarak ifade edilse de, mitinge katılan binlerce soydaşımızın tepki bile göstermemesi anlamlı değil mi?
Madalyonun öbür tarafında da KKTC ile ilişkilerin, dost bir ülke ile ilişkiler çerçevesine oturtulabildiği söylenebilir mi?
Kıbrıs’ın İngiltere’ye terkinden sonra Kıbrıs Türkü’nün anavatanı Türkiye ve Türk Ordusu, Kıbrıs Barış Harekatında o büyülü ZAFER’i, o sihirli ZAFER’i, Kıbrıslı soydaşlarımızla birlikte kucaklayıp yeniden et-tırnak misali kaynaştılar. Tabii bu güzel günlere kolay gelinmedi. Türkiye ilk adımı, İkinci Cihan Savaşından sonra Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı için açık açık çalışan Rumlara karşı, 50 yıl önce direnç cephesini tesis ederek attı. Büyük acılara ızdıraplara Anavatan Yavruvatan birlikte göğüs gerdiler, bedeli birlikte ödediler.
Kıbrıs Barış Harekatından, bilahara KKTC’nin kurulmasından sonra, mamur ve müreffeh bir Kıbrıs hefed alında. Kıbrısın bir tatil ve eğitim adası olması için de büyük ve önemli adımlar atıldı. Ancak malumları her ada gibi Kıbrıs’ın da toprağı, suyu, üretimi, madenleri ve diğer kaynakları mahduttur, sınırlıdır. Bu yüzden ihtiyaçlar dışardan, tabii denizler ötesinden gelir ve adalarda yaşam bu yüzden pahalıdır.
Nitekim Osmanlı İmparatorluğu da Kıbrıs’ı fethettiğinde, Kıbrıs’ta bir beylerbeylik kurmuş, ancak adanın gelirleri masrafları karşılamadığı için Güney Anadolu kıyılarında bulunan Alaiye (Alanya), İçel, Sis (Kozan) ve Tarsus sancakları Kıbrıs Beylerbeyliğine bağlanmıştır.
KKTC bunun ötesinde, kurulduğundan beri sadece tarafımızdan tanınmıştır. Dünyanın hiç bir ülkesi ile ticaret yapamamakta ve sınırları içinde adeta tecrit edilmiş kuşatılmış bir durumdadır.
Türkiye KKTC’yi, en azından dünyanın bir kısım ülkeleri ile ekonomik, siyasi ve diğer toplumsal ilişkiler kuracak konuma getirmek ve bu duruma gelinceye kadar da her türlü desteği vermek durumundadır.
Bugün KKTC de Kıbrıslı soydaşlarımızın maaşlarının yüksek olduğu ve her yıl verilen bir maaş ikramiye konusunda maalesef ileri geri konuşulmasının hoş olmadığı ortadadır. Zira geçmişte bu hususların, KKTC hükümetleri ile Türkiye arasında koordine edilmemiş olması düşünülebilir mi? Veya düşünülse bile hayata geçirilebilir mi?
Türkiye ve Türk halkına, Kıbrıslı soydaşlarımıza daha sıcak ve sevecen bir tutum yakışmaktadır. Sorumsuzca ileri sürülen kelle koltukta kurtarma havalarının yakışık almadığının farkına varma zamanıdır.
Yorumlar