Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) 26 ncı kuruluş yıldönümünü, ben de bir Kıbrıs Gazisi olarak coşku ile yürekten kutluyorum. Dünya durdukça barış ve huzur dolu, mutluluk ve refah içinde nice yıllar diliyorum. KKTC ile Kıbrıs Rum Yönetimi (KRY) arasında geçen yıl başlatılan ve bir çözüme varılması öngörülen görüşmeler için artık sayılı günler kaldı. Zira varılan sonuçlar, KKTC’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce halk oyuna sunulacak. Ancak iyimser çevreler için bile, görüşmelerin beklendiği gibi yürümediği ortada. Hristofyas daha geçenlerde verdiği bir demeçte “Farklılıklarımız ve fikir ayrılıklarımız var. Derin derin farklılıklar” diye beyanat vererek, müzakerelerin beklentilerini karşılamadığını açıkça belirtti. Biraz daha ihtiyatlı olmakla beraber Talat da aynı mealde kanaatini birkaç defa ifade etti. Aslında 35 yıldır iki taraf arasında yürütülen bir arpa boyu ilerleme kaydedilmeyen bu görüşmelerde de havanda su dövüleceği aşikardı. Ama Yunanistan’da Türk-Yunan münasebetlerinde gerilim yerine diyalog ve yumuşama yaklaşımını benimseyen Papandreu’nun seçimleri kazanması, aramızdaki Kıbrıs’ta da açılım taraftarlarını derhal harekete geçirdi. Hemen Kıbrıs’tan askerlerimizi çekip dünyayı şoke etmenin cazibesine kapılan pek ünlü gazetecilerimiz; birbirlerini tasdik ederek herhalde Türk-Yunan sorunlarının çözülmesinde tarihi bir adımı kendilerinin düşünmüş olması ile gururlana dursunlar, Yunanistan’ın yeni başbakanının daha önce ki şu beyanatını ya kaçırmışa veya hiç anlamamışa benzemiyorlar mı? Papandreu Kıbrıs ziyaretinde “Yunanistan’ın kararlılıkla sürdürdüğü değişmez dış politikasının hedefi, Türkiye’nin Kıbrıs’ı istila etmesinin sonuçlarının yasallaşmasını önlemek ve tamamen ortadan kaldırılmasını sağlamaktır.” diyerek hükümetinin görüşünü daha yeni ifade etmiştir. Peki, Papandreu’nun açıkladığı Yunanistan’ın Kıbrıs’la ilgili bu değişmez politikası; - Türk Ordusu’nun derhal adadan çıkarılması, - TC’nin garantörlük haklarının kaldırılması, - Kıbrıs’a göç eden Türkler’in Kıbrıs’tan atılmaları, - Tek devlet-tek millet-tek bayrak kandırmacası ile soydaşlarımızın basit bir azınlık haline getirilmesi, - Kıbrıs’ın yönetiminde direksiyonun tekrar kendilerine verilmesi, - Rumların kuzeye geçerek Türkler’in imhası için yeni bir anarşi terör ortamının hazırlanması, - TC ve Kıbrıs Türkler’inin elde ettikleri kazanımlarının geri alınması, - Enosis kapısı açık tutularak Ege Denizindeki Yunan kuşatma kolunun İskenderun’a kadar uzatılması anlamına gelmiyor mu? Tabii ki öyle. KKTC’nin 26 ncı kuruluş yıldönümünde; KKTC’nin varlığı üzerindeki ters düşüncelere set çekmenin artık zamanının geldiği görülmelidir. Geçmişte Kıbrıs’ta, Türkler’in ve Rumların birlikte, beraber yaşama devri bilindiği gibi hüzünle sonuçlanmıştır. Tekrar denemesi yeni acıların, ızdırapların, anarşinin, terörün yeniden gündeme gelmesi demektir. Kıbrıs sorunundan başka Yunanistan’la Ege Denizinde karasuları, Fır Hattı ve adaların silahlandırılması ve ayrıca Batı Trakya ve AB gibi çok önemli ihtilaflarımız sıradadır. Ve bunların büyük bölümü Kıbrıs sorunu ile de çok yakından ilgilidir. Kıbrıs sorununa şimdilik Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun belirttiği gibi, bu defa da kapsamlı bir barış yapılamadığında, Türkiye, Kıbrıs Türkü’nün izolasyonunu kaldırarak KKTC’ni tanınan bir ülke haline getirmenin yollarını açmalıdır.