Bu zamana kadar neredeydiniz?
Sumru AYDIN
Bir kaç gün önce ünlü tiyatro ustası Haldun Dormen’in Diyarbakır’da kürtçe olarak tiyatro sahneleyeceğini öğrendim. Son yaşanan gelişmeler beni heyecanlandırmaktan öte kötü anlamda şaşırtıyor. Bu açılım ile amaç, iki tarafın barışmasıysa biz hiç küsmemiştik ki birbirimize demek istiyorum. Yıllardır, Türkiye’nin doğusunda oturan vatandaşlar batısında oturanlar ile düğün dernek yaptı, hısım akraba oldu. Bizlerin arasında bir sorun yoktu, problemi yaratan, çıkarları olan başkalarıydı. Sade vatandaş bu çıkarlar uğruna çeşitli tarafların yönlendirmesine kurban gitti.
Şimdi bu açılım ile konuyu sanata getirerek sayın Haldun Dormen’e “Bu zamana kadar neredeydiniz?” Diyorum. Bu süreçten önce kaç kez Diyarbakır’da oyun sergilediniz? Ya da Diyarbakır devlet tiyatrosuna gidip oradaki oyuncuların çalışmalarını daha önce izlediniz mi?
Eğer amacınız oraya sanatı götürmek ise, bunu halkın seviyesini yükseltmek için yapmalıydınız, onları ayrıştırmak için değil.
Siz ve diğer sanatçılarımız tüm doğu illerinde Türkçe oyun sergilemeyi yıllardır inatla yapsaydınız, belki de oradaki halkın tiyatroya gitme isteği artacak ve dolayısıyla da anlamak için Türkçe öğrenecekler böylelikle hem bizimle daha fazla kucaklaşaklar hem de aidiyet duyguları gelişecekti. İşte o zaman ben buna “Demokratikleşme sürecinde sanatın gücü” diyebilirdim. Şimdi ise düşüncem, ayrıştırma sürecindeki sanatın gücü şeklinde. Bir toplumu birlikte tutan ortak dil birliğidir. Birbirimizin ne dediğini anlamak için, hangi tiyatro oyununu en çok sevdiğimizi öğrenebilmek için, en son hangi filme gittiğimizi sormak, yani birbirimizle etkileşimde bulunmak için aynı dili konuşmamız gerekiyor. Tabii ki insanlar kürtçe öğrensinler ve kendi aralarında özgürce konuşsunlar. Ancak ortak konularda iletişime geçebilmek için bir dil üzerinde anlaşma yapmak gerekiyor. Birbirini anlamayan iki insan ya birbiriyle hiç konuşmaz ya da kavga eder. Biz de öyle değil miyiz?
Ben doğuda yaşayan vatandaşlarımızın çağdaş medeniyetler seviyesine çıkmasını savunuyorum fakat bunun yolu kürtçe oyun sergilemek değil, Türkçe’nin öğrenimini yaygınlaştırmak. Onlar zaten kürtçe biliyorlar. Peki bizim onlarla konuşabilmemiz için ne yapmamız gerekir? Ben doğulu vatandaşlarımıza verilen hakları çok suni buluyorum. Doğu illerine yatırım yapılmadıkça, ekonomik kalkınma gerçekleşmedikçe sorunlar bitmeyecektir. Sorun dil sorunu değildir, sorun ekonomiktir.
Sonuç olarak, sayın Dormen’i hiç de gerçekçi bulmuyorum. Keşke sanatın amacı oradaki halkın eğitim seviyesini yükseltmek olsaydı. Keşke sanat iki halk arasında ortak dil aracılığıyla kurulan bir köprü olsaydı. Keşke sanat birbirimizle anlaşmamızda, ortak değer yargıları kurmamızda yardımcı olsaydı... Keşke...
Yorumlar