Yıllardır kadına karşı şiddeti yazıyorum. Bu kadar büyük bir problemimiz olduğunu kabul etmedik çünkü ortaya çıkmadı. Önce korktuğumuzdan sesimizi çıkartıp “Ben şiddet görüyorum” diyemedik sonra da etrafımızı, ailemizi düşündüğümüzden ifşa edemedik, elimiz kolumuz bağlandı… Ama yıllar içinde ölümler oldukça, ezildikçe biz de sesimizi çıkarmaya başladık…

Gerçekten de şiddetin içinde olduğun zaman korkudan başka hiçbir şey düşünemiyorsun. Saf Korkudan bahsediyorum. Sıla şanslıydı çünkü göz önünde olan ve ekonomik özgürlüğe sahip bir kadın olarak korkmadan ortaya çıkıp ne yaşadığını paylaşabildi. 

Peki soruyorum, yıllardır kocasından dayak yiyen, aşağılanan kadın ne yapacak?  Sadece kocasından değil, evlenene kadar babasından, amcasından, dayısından şiddete uğrayan Kadınlar ne yapmalı? Sadece dövüldüklerini mi zannediyorsunuz? Hem psikolojik hem cinsel şiddete uğrayanlar, baba evinde ayrı koca evinde ayrı çekenler var… Örneğiniz sadece Sıla olmasın onun için söylüyorum…

Bu kadınlar sadece korktuklarından değil aynı zamanda kendilerinin bu şiddetti “Hak ettiğini” düşündüğünden ne yaşadıklarını ortaya çıkartamadılar. Bir kere şiddet yaşamaya başladığınızda kendinize dönüp sorduğunuz önemli bir soru var. “Acaba ben ne yaptım? Ne yaptım da kocamı, babamı, amcamı kızdırdım?” Ve sonra şöyle devam ediyor: “Demek ki ben kötü bir insanım ki dayak yedim. Evet, yemeği iyi yapmadığım için kocamdan dayak yedim. Evet, bu ayki aylığımı kocama vermediğim için dayak yedim. Evet, konuşmamı istemediği bir kişiyle konuştuğum için dayak yedim. Ve o haklı. Ben dayak yemeği hak ettim.” Bu madalyonun bir yüzü. Diğer yüzü ise tamamen Ekonomik… Düşünün bir kere Kadın mesleği yok hayatında hiç çalışmamış. Çocukları var ve şiddete uğruyor. Sizce bu kadının baba evine dönme ihtimali kaç? Doğru bildiniz. Sıfır! Türkiye'deki kadınların çoğu 20 yıl 25 yıl boyunca her akşam dayak yemeden yatağa girmiyorlar. Böyle tanıdığım bir kadın vardı mahallemizde. Yıllar yılı kocasından hem dayak hem de tehdit gördü. Adam her sabah uyandığında böyle bir şeyi yapmasının mümkün olmadığına dair yeminler ediyordu. Kadıncağız iki evladı için yıllarca bu işkenceyi çekti. Bir yazarımız ilk tokattan sonra affetmeyin  demiş ya bizim de gönlümüzden aynı şey geçiyor ama gerçekler çok farklı.  Sıla ilk şiddet gördüğünde bunu ortaya çıkarmış olabilir ama herkes onun kadar şanslı değil… 

“Güçlü Kadınlar Şiddet Görmez mi?” 

 Ayrıca toplumda bazı güçlü kadınların şiddet görme ihtimaline inanılmıyor. İlginç bir algı var. Mesela Sıla’da bu durum ortaya çıktı. Yakın çevremdeki insanlar nasıl yani? Sıla gibi boylu postlu bir kadın nasıl şiddet görür? Diye ilginç yaklaşımda bulundular. Aynı şeyi benim için de söylüyorlardı. Benim hikayeyi ayrıca anlatacağım detaylı… Her neyse ekonomik özgürlüğün olsa da iyi bir kariyerin olsa da dağ gibi taş gibi de olsan şiddete uğrayabilirsin. Bu iş bu kadar!  Sadece çok önemli bir fark var. Ekonomik özgürlüğü olan kadın çok çabuk toparlanıp hayatına önüne bakabiliyor.

“Şiddet Asla Hak edilmez!”

Dünyadaki hiçbir neden bırakın bir fiske tokadı, birlikte olduğun kadını iteklemeyi dahi gerektirmez. Gerektiremez! Döven erkeklerin en önemli özelliği karşı tarafın şiddeti “hak ettiği”’ne kendilerini ve başkalarını inandırma kapasiteleridir. Bakın yüksek lisans tez konum “Muhafazakarlık ve Kadına Şiddet” eksenindeydi. Ve gazetelerde taradığım şiddet vakalarında kadının “hak ettiği” için dayak yediği sonucuyla karşılaşmıştım. Tezimi bitireli 5 yıl oldu ama sonuçlar değişmedi. Kadın halen kocasını ağır tahrik eden, ayıplı, suçlu ve dolayısıyla da şiddeti hak eden taraf olarak gösterilmek isteniyor! 

Kadının Çalacağı Kapı Hukuk Olmalıdır! 

Bir kadının arkasında hukuk yok ise başına gelen çok olur! Bu “Çok” kısmının içini istediğiniz gibi doldurabilirsiniz. Kadını babasından, Ağabeyinden, kocasından, amcasından koruyan tek mercii Hukuk’tur ve öyle olmalıdır. Sıla Hanım şikayetini ettikten sonra gerekli uzaklaştırma kararını hızlıca aldı ama şu anda eminim ki adliyede uzaklaştırma kararı için bekleyen bir sürü kadın var.  Ve bu uzaklaştırma kararları çıkana kadar erkeklerden her türlü şiddet görebilirler.  Bu erkekler ceza almadıkça,  kararlar geç çıktıkça inanın yaptıkları yanlarına kalıyor daha da palazlanıyorlar!

Ancak ve ancak hukukun üstünlüğü vahşi ve/veya psikolojik problemleri olan erkeği dizginleyebilir. Dolayısıyla burada meclisin yapması gereken Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği kararlarından da öte kadınını korumak için yaptırım gücü yüksek kararlar çıkartması ve Hukukun da hızlıca bu kararları uygulayabilmesidir.

Sözün özü o ki; yıllardır kadına şiddet haberlerini okudukça, yaşadıkça değişmeye, sesimizi yükseltmeye, karşı çıkmaya başladık. Hakkımızı arıyoruz artık! Bu da toplum değerlerinin değişmesine neden olacak ki bizim tam da istediğimiz bu! Bu dönüşümün Hukuk’ta da olmasını diliyorum.

Herkese şiddetten uzak mutlu günler…