Geçtiğimiz hafta kaleme aldığım "Delikanlılığın Raconu" başlıklı yazımda tuzağa düşürülen ve fuhuşa zorlanan genç kızlardan bahsetmiştim. Konu bir cümle ile geçiştirilmeyecek kadar önemli bir konu olduğu için bu hafta bu konuyu köşeme taşımak istedim. 

Hayat kadınlarına ön yargıyla yaklaşmayanlardanım. Tabii sadece kader kurbanı olanlara. 

Eğer parası, işi gücü yerinde olduğu halde sırf daha fazla, daha fazla hırsıyla ya da karakter bozukluğundan kadın, erkeklerle para karşılığında birlikte oluyorsa bu affedilmez. 

Ancak bazı kadınlar vardır ki, o batağın içinde ister istemez buluverirler kendilerini. 

Ya bir tecavüz sonrası aile reddi ya törelerden kaçış ya kocanın satması ya da evden kaçma macerası sonrası tuzak.  

Birçoğunun hayat tecrübesi yoktur. Kolay kandırılırlar Saflıklarının ve tecrübesizliklerinin kurbanı olurlar 

 Kimi tecavüze uğrar; kimi evlenme vaadi ile kandırılır, kimi bir aile bireyinin, kimi dost zannedip en fazla güvendiği kişinin ihanetine uğrar; kimi kadın tacirlerinin tuzağına düşer.

Düşme sebepleri farklıdır ama bu kadınların hepsi aile korumasından, ilgi ve sevgisinden mahrumdurlar. 

Hepsi toplum tarafından dışlanmıştır. Tek başınadırlar. Sokakta, barda, randevuevinde veya ahlâkî açıdan yozlaşmış salonlarda sömürülürler. Hakaret ve şiddet görürler. Katlanmak zorunda bırakıldıkları sefil hayat içinde yüreklerindeki temizliği korurlar. Bu kadınları bir yolla kandırıp, tüketen, etlerini pazarlayanlara karşı elleri kolları bağlıdır. Ne o bataklığın içinden çıkabilirler, ki çıksalar dahi ömürleri boyunca geçmişte yaşadıkları hayatın diyetini ödemeye devam ederler. Ya da ömürlerini İş göremez hale gelene kadar çürütmeye devam ederler. 

Kötü yola düşen kızların çoğunluğu henüz reşit bile olmamış evden kaçan kızlardan oluşuyor. 

Bu durumda sormamız gereken ilk soru şu olmalı. 

Kızlar evden neden kaçıyorlar? 

Kızların evden kaçmalarının bir değil, pek çok sebebi var. En önemli sebebi aileyle ergenlik dönemi çatışmaları. Internet ve dışarıdaki hayat da diğer önemli kaçış nedenleri olarak öne çıkıyor. 

Ergenlik dönemi fırtınalı bir dönem. Keskin bir virajdır. Hazırlıksız girilince savrulma tehlikesi vardır. Evde sevgi ve şefkat göremeyen bir kız, dışarıda, sanal ortamda kendisine gül veren, gülüveren, kibar davranan birisini görünce aradığı sevgiyi bulduğunu zannederek evden ayrılıp gidebiliyor. 

Sonun da pişman olsalar da çoğu zaman ailem beni affetmez diyerek tekrar eve dönmeyebiliyorlar. Kötü yola düşebiliyorlar. 

Peki bu noktada aile ne yapmalıdır?

Keşke olmasaydı. Fakat olmuş. Artık aile sabretmelidir. Affetmelidir. 

Olan olmuş bir kere. Olanla ölene çare bulunmaz denilir. Kapının tamamen kapalı olduğunu bilen ve korkan kız eve dönmez. Anne baba "kızım, suç da işlesen sen bizim kızımızsın, bizi daha fazla üzme eve dön!" demeliler. Bunu demek zordur fakat çocuğu tamamen kaybetmek bundan daha zordur.  

Bu kızlar bizim kızlarımız. Dışarıdaki tehlikelere karşı koruyup kollamak bizim görevimiz. 

Özellikle annelere burada büyük görevler düşüyor.  Özellikle anneler diyorum çünkü, babalar kızlarının özelini içten içe merak etseler de asla bilmek istemezler. Kimi gururundan, kimi korkusundan bilmek istemez ve tüm yükü annenin omuzlarına yıkar. 

Öncelikle her anne, anne olduğunu unutmamalıdır. Bazı anneler, kızlarıyla arkadaş olmayı seçer. Ancak arkadaş ve anne rolleri aynı anda yapılmaya kalkışıldığında birbirlerini törpülerler. Arkadaşlık bir akran ilişkisidir ve eşit olmayı getirir. Oysa anne olmak bazı sınırlar koymak, otorite kurmak demektir.  İzin istenen, izin veren, bazen de hayır diyen kişi demektir. 

Aslında ona sevginizi dolu dolu göstermek, her zaman arkasında olduğunuzu hissettirmek, beğendiğiniz yanlarını es geçmeden, doğru yerde eleştirmek ve iyi bir dinleyici olmak çok daha fazla işe yarar. Kabul edelim dışarıdaki hayat birçok genç kıza cazip geliyor. Çünkü karşı konulamayacak, hayır denilemeyecek şekilde özendiriliyor. Dışarısı kızımızı elimizden almak için her türlü planı uyguluyorsa buna karşı biz de pasif konumda kalmamalıyız. Bunu da en uygun şekilde çocuklarımıza sahip çıkıp onları sokağa kaptırmamalıyız. Tabii bunu çok fazla sıkmadan, hatta mümkünse hissettirmeden yapalım. Unutmayalım çocuk kuş gibidir. Çok sıkarsan ölür, serbest bırakırsan uçar. 

Şimdi gelelim pek sevgili kızlarımıza. 

Söyleyeceklerim kaç genç kız ya da kadına yararı olursa kardır. 

Yaşları çok küçük olmasına rağmen evlilik hevesi ile evden kaçan, kaçmayı planlayan küçük kızlarımızla başlayalım. 

Pek sevgili genç kızlarımız! Hepiniz taptaze, dupduru, toy ve tecrübesizsiniz. Heyecanlarınız var. Kuvvetli bir enerjiniz var. Yuva kurmaya, anne olmaya dair hayalleriniz var. Hepiniz güzelsiniz, özelsiniz, önemlisiniz. 

O halde ilkin kuvvetli enerjinin hakkını verin. Önce kendinizden, sonra en yakınınızdan başlamak üzere çevrenizdeki herkes ve her şey için "Acaba nasıl bir hayrım dokunur?" diye düşünün. Düşüncenizi eyleme dökün. 

Toy ve tecrübesiz oluşunuz sebebiyle, sizden önde gitmekte ya da siz gitmekteyken geri dönmekte olan büyüklerinizi iyi seyredin. Onların sözlerine iyi kulak verin. "Ben bilirim!" havaları, keşke hiç bilmeseydim acizliğine kadar iter. 

Kime selam vereceğinizi, kiminle nasıl konuşacağınıza, hatta kime tebessüm edeceğinize çok dikkat edin. 

İnternette ya da gerçek ortamda kiminle nasıl bağ kuracağınıza çok dikkat edin. 

"Ya benimsin ya toprağın" diyen, maço ayaklarıyla gözünüzü boyamaya çalışan erkeklerden, derhal hemen çok çabuk uzaklaşın. Gerekirse ömür boyu bekar kalın ama bu tip belaya bulaşmayın.  

Hal ve hareketlerini gözlemleyerek uyuşturucu bağımlısı olup olmadığını öğrenin. 

Her zaman başınızı dik tutun. Hayır demeyi öğrenin.

Karşınızdaki erkekten bir beklentiniz olmasın.  Benimle evlenmesi için her isteğini eksiksiz yerine getirmek zorundayım gibi saçma sapan düşünceleri kafanızdan silin atın. Sizler değerli birer bireysiniz. Kendi değerinizi bilin. 

Ondan bana zarar gelmez saflığını bir yana bırakın. Ailenizin dışında hiç kimseye güvenmeyin. 

Ailenizle aranızda olan sorunlardan bahsetmeyin. Bu durum sizi zayıf ve çaresiz gösterir. Tam aksine ailenizle birbirinize olan bağlılığınızdan sık sık bahsedin. 

Buluşacağınız yeri siz belirleyin. Şehrin merkezinde kalabalık ortamları seçin. Dahası buluşmalarınızdan ailenizin haberdar olduğunu, hatta onun telefon bilgilerini verdiğinizi söyleyin. 

Bu durumda art niyetli biri olsa dahi bir fenalık etmeye cesaret edemez. 

Evet birini sevmek, âşık olmak çok güzel şeyler ama yeri ve zamanı geldiğinde çok daha güzeldir. 

Pek sevgili kızlar, lütfen önce okulunuzu bitirin. Mesleğinizi elinize alın. Sonrasında her şey çok daha güzel olacaktır. İnanın bana.