Yıl 1878 II. Abdülhamit Osmanlı Devleti Padişahı’dır.

İngiltere Osmanlı devlet adamlarına Berlin Kongresi’nde Osmanlının çıkarlarını savunacağına ve Rus Çarlığına karşı onu koruyacağına dair söz verdi ve bunun için Akdeniz’de bir üs yani Kıbrıs Adası’nı istedi. 4 Haziran 1878’de imzalanan Kıbrıs Antlaşması ile Kıbrıs Adası, İngiltere’ye kiralandı. 

Bu antlaşma da Kıbrıs idaresi İngiltere’ye bırakılmakla birlikte ada Osmanlı mülkiyeti olmaya devam ediyordu. Bu antlaşmaya göre, hükümet için yapılan harcamalar dışındaki adadan elde edilen gelir, İngiltere tarafından “yıllık sabit ödeme” olarak Osmanlı İmparatorluğu’na ödenecekti. Antlaşmada yer alan bu madde, Osmanlıların adayı İngiltere’ye bırakmadığını sadece kiralayarak, geçici olarak yönetimini bıraktığını gösteriyordu. Ayrıca 1 Temmuz 1878’de yapılan 8 maddelik ek bir antlaşma ile Rusya’nın Kars ve Doğu Anadolu’yu terk etmesi durumunda İngiltere’nin de Kıbrıs’ı tahliye etmesi kabul edilmişti, ancak bu hiç olmadı.

Yapılan görüşmeler sonunda KIBRIS’IN KİRASI YILLIK SABİT ÖDEME 92.799 STERLİN, 11 SHİLİNG VE 3 PENNY OLARAK BELİRLENDİ.

Ancak, “Kıbrıs Vergisi” Kıbrıs’taki huzursuzluğun da başlıca kaynağı oldu. Öte yandan Osmanlı İmparatorluğu ve İngiltere arasında yapılan bu konvansiyon, diğer devletlerin de tepkisini çekmişti ama İngiltere hiç gecikmeden adada yönetimini kurunca bir şey yapamadılar.

İngilizlerin adayı kiralamaları karşılığında Osmanlı İmparatorluğu’na ödemesi gereken vergiyi ada halkından tahsil etmesi ve Kıbrıs Vergisi diye toplanılan paranın başka amaçlarla kullanılması da Kıbrıs halkının tepkisine yol açtı. Kıbrıslıların ödediği vergi Osmanlı İmparatorluğu’na ödenmemiş ve toplanan paranın büyük bir bölümü İngiltere ve Fransa’nın garantisi ile Osmanlı İmparatorluğu’na Kırım Savaşı sırasında verilen borçların karşılığı olarak İngiltere Bankası’nda tutulmuştu. 

Ayrıca vergiden geriye kalan para ile İngiliz koloni yönetiminin masrafları karşılanmıştı. Bu durumun ortaya çıkması Osmanlıları olduğu kadar Kıbrıslıları da rahatsız etti çünkü özellikle Kıbrıslılar onlarla hiç ilgisi olmayan bir borcu ödemek zorunda bırakılmışlardı. Kıbrıs Vergisi aleyhine tepkiler arttı ve İngilizlerin adil olmayan uygulamaları ve bu vergi İngiliz zulmünün sembolü haline geldi. 

Yıl 1914 V. Mehmet Reşat Osmanlı Devleti Padişahı’dır. 

Kıbrıs’ta gerilim, 1914’te I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle iyice arttı. Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere’nin bulunduğu İtilaf devletlerine karşı Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’ndan oluşan Müttefik devletler safında savaşa girince, İngiltere de tepkisini 5 Kasım 1914’te Kıbrıs’ı ilhak ettiğini duyurarak gösterdi. Osmanlı İmparatorluğu da bu zorlama karşısında bir şey yapamadı ve durumu kabullenmek zorunda kaldı. Adayı ilhak eden İngiltere, 1915’te adayı Müttefik devletlere karşı Yunanistan’ı kendi yanına çekmek için kullandı ve adayı resmen Yunanistan’a vermeyi teklif etti. Ancak Yunan Kralı, savaşın içinde yer almak istemediği ve Osmanlıyla savaşmaktan korktuğu için bu teklifi geri çevirdi. Böylece bir kez daha Kıbrıs halkı kendilerinin kontrolü dışında pazarlık konusu oluyor ve bir rüşvet olarak sunuluyordu. 

Savaş sürerken 1917 yılında Yunanistan Müttefik Devletleri’nin işgalinden korkarak İtilaf devletleri safında ve kendisine Kıbrıs’ın rüşvet olarak önerilmesine gerek kalmadan girdi. I. Dünya Savaşı bittiğinde Yunanistan da savaşı kazanan devletler safında yer aldığı için Rumlar tarafından coşkuyla kutlandı. 

1.Dünya Savaşı’nın ardından Yunanistan daha önce reddettiği Kıbrıs’ı kendi topraklarıyla birleştirebileceğini umut etti. Ancak İngilizler onun gibi düşünmüyordu ve aldıkları tedbirlerle uzunca bir süre Yunanistan’ı Kıbrıs’tan uzak tutmaya çalıştılar ama Kıbrıslı Rumlar Yunanistan’a gerek kalmadan ENOSİS konusunda yeterince çaba harcıyorlardı. Rumların bu çabaları adada geri dönüşü olmayan kanlı mücadelelere yol açtı ve Kıbrıslı Rum ve Türkleri düşman haline getirdi. Rumlar İngiltere’nin desteği ile onlarca defa Türk katliamı yapmaktan geri kalmadı.  Vahşet denecek kadar kıyımlar yaptı. Ne arabulucu devletleri ne de Birleşmiş Milletler kararlarını tanımadı. 

Türkiye Kıbrıs Türkleri’ni asla yalnız bırakmadı. Kıbrıs Türkleri’nin unutulmaz iki lideri vardır ki, milli mücadelenin ve istiklalin timsali oldular. Bunlardan birisi Dr. Fazıl Küçük, diğeri ise Rauf Denktaş’tır. Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs Türkleri’nin yaşam haklarını korumak için çeşitli defalar Kıbrıs’ta müdahalelerde bulundu. Bu mücadelede uçağının düşmesi sonucu Rumlara esir düşüp savaş hukuku kuralları hiçe sayılarak vahşice şehit edilen Cengiz Topel savunmanın sembolü haline geldi. Kıbrıs Türkleri’nin acı günlerine kesin son verilme mücadelesinin ilk sıcak ayağı 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı ve ikinci ayağı ve de son nokta ise Türk Devleti olarak Kıbrıs’ın bağımsızlık günü olan 15 Kasım 1983 KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NİN kurulduğu gün oldu.

Sonuç: Bir acı gerçek var ki o da ülkem de; Kıbrıs’ı başka devlete verenleri, tenkit etmeyip de, Kıbrıs’ta bir Türk Devleti kuranları takdir etmeyip de tenkit eden grubun var olmasıdır. Eminim ki; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti - şimdiki siyasi duruma göre -  bağımsızlığını ilelebet devam ettirecektir. KKTC için büyük temennim ise; Türk ve İslam devletlerinin ve de “altı kıta”daki devletlerin birçoğunun Kıbrıs Türkleri’nin bağımsızlığını tanımasıdır.