Kerimov’un hayata veda ettiğinin duyulmasından sonra bütün dünyanın yanıtını merak ettiği soru: İslam Kerimov vefatı sonrasında oluşan politik boşluk ne şekilde doldurulacak ve Özbeskistan gelecekte nasıl bir yol izleyecek?

Bu sorunun yanıtını, İçinde bulunduğumuz küresel konjonktür nedeniyle, yalnız Özbek halkı için değil, dünya barışının geleceği açısından da çok önemlidir.

Bu sorunun yanıtı, Kerimov’un oluşturduğu polit büronun gücü ve kararına bağlı olacaktır. Stratejik konumu nedeniyle, ekonomisinin geleceği, Özbekistan’ın sahip olduğu altın ve doğalgaz gibi iki önemli stratejik zenginliği çerçevesinde şekillenecektir. Özbekistan’ın siyasi geleceğini ise, Kerimov’un ülkesini emanet ettiği polit büro üyelerinin muhalefet liderleri ve küresel güçlerle yapacağı mücadele belirleyecektir.

Kerimov sonrasında Özbekistan’ın yönetimine hangi ekip ya da hangi lider gelirse gelsin, Özbekistan- Türkiye ilişkilerinde bir bahar havası yaşanacaktır. Türkler ve Özbekler, halkları tarih boyunca birbirlerine sevgi duymuş kardeş topluluklardır; Özbek Türk ayırımı Sovyetler Birliği’nin uyguladığı politikalar paralelinde uygulanmış vurgulamalardır. Özbek de Türk de, Türkmen de aynı ananın evlatlarıdır.

Özbekistan’ı kapalı kutu olarak, özellikle Batı dünyasından tecrit edilmiş olarak 27 yıl yöneten İslam Kerimov, geçirdiği bir beyin kanaması nedeniyle kaldırıldığı hastanede, bütün çalışmalara rağmen, kurtarılamadı.

Kerimov, ABD, Rusya ve Çin arasında izlediği denge politikasıyla ülkesini küresel çalkantıların, özellikle de Afganistan iç savaşının dışında tutmayı başarmıştı. Eski bir Sovyetler Birliği üyesi olmasına rağmen her üç ülkeye de eşit uzaklıkta bir duruş sergilemesi, Kerimov’a kendine özgü bir “saygınlık” kazandırmıştı.

Kerimov içerde çok baskıcı bir politika uygulamıştı. 2005 yılında “küresel rüzgarların etkisine kapılarak” meydanlara dökülen Andican halkına güvenlik güçlerince acımasızca ateş açılmış ve demokrasi talebiyle ayağa kalkan 3 bin masum insan hayatını kaybetmişti. Hapishanelerde halen 18 bin siyasi tutuklunun olduğu söyleniyor. Görünen o ki, Kerimov sonrasında sancılı bir geçiş dönemi yaşanacaktır.

Geçen Cuma gecesi Özbekistan’dan gelen haberlerde, Kerimov’un aşırı alkol nedeniyle kalp krizi geçirdiği ve yoğun bakımda olduğu duyurulmuştu. Hatta Kerimov’un sağlık durumuyla ilgili haberlerde kullanılan ifadeleri yorumlayan bazı uzmanlar, Özbekistan Devlet Başkanı’nın hayatını kaybettiğini, fakat yeni yönetimin yerini almasına kadar bu gerçeğin açıklanmayacağını söylemişlerdi.

Totaliter rejimlerde lider değişimi sancılı bir süreçtir; yeni liderin belirlenmesi ve duruma hakim olması sürecinde ülkede iç savaş dahil her şey söz konusu olabiliyor. O nedenle, eski Sovyetler Birliği gibi totaliter rejimlerde ve Sovyetler’den bağımsızlığını kazanan ülkelerde de, devlet başkanlarının hayatını kaybetmesi durumunda bu gibi önlemlere başvuruluyor. Hatırlayacaksınız, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in vefatı da, oğlu İlham Aliyev’in duruma hakim oluncaya kadar açıklanmamıştı.

KANUNİ’NİN ÖLÜMÜ DE BİR SÜRE GİZLENMİŞTİ

Osmanlı tarihinde de benzer uygulamalara rastlanmaktadır. Zigetvar’ın fethi öncesinde hayatını kaybeden Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümü de, yeniçeriler arasında kargaşa ve paniğe, İstanbul’da da taht kavgasına neden olabilir” düşüncesiyle, Vezir-i azam Sokulu Mehmet Paşa tarafından gizlenmişti. Kanuni’nin cenaze namazı padişah çadırında, ölümünü bilen on vezirinin katılımıyla kılındıktan sonra yapılan operasyonla iç organları çıkarılarak çadırın içine kazılan mezara gömüşmüş bedeni de mumyalanarak tahtının altına gizlenmişti.

Kanuni’nin ölüm haberi Zigetvar’ın fethi sonrasında da açıklanmamış, dönüş yolunda oğlunun İstanbul’a ulaştığı yönetimi sorunsuzca devraldığı öğrenilinceye kadar gizlenmişti. Sokulu padişah’ın ölümünü İstanbul’a dönüş yolunda, güvenli bölgeye geldiklerinde açıklamıştı.

Dışarıdan bakıldığında İslam Kerimov yönetimindeki Özbekistan Batı dünyasından soyutlanmış bir ülke olarak görünüyordu. 2005 yılında Kerimov, ABD’den, ülkesindeki üslerini boşaltmasını istedi. Kerimov’un bu kararıyla Batılı ülkelerle olan ilişkilerinde büyük bir kırılma yaşayan Özbekistan Bağımsız Devletler Topluluğu’na (BDT) üye oldu. Kerimov’’un Batı’dan yüz çeviren, Rusya’ya daha çok yaklaşan bu tercihi, Özbekistan’ın daha da içe kapanık bir politika izlemesine neden oldu. Kerimov, buna rağmen, yalnızca Batı’ya karşı değil, Rusya ve Çin ile ilişkilerinde de her zaman temkinli ve dengeli bir politika izlemişti.

Özbekistan dışa, özellikle de Batı’ya kapalı olmasına rağmen ekonomi yönünden büyük zorluklar yaşayan bir ülke değildi. Bu rahatlığın nedeni, Özbekistan’ın dünyanın en büyük dördüncü altın rezervine sahip ülke olmasıydı. Özbekistan doğalgaz üretiminde de dünyanın onbirinci ülkesiydi.

Kerimov’un hayata veda ettiğinin duyulmasından sonra bütün dünyanın yanıtını merak ettiği soru: İslam Kerimov vefatı sonrasında oluşan politik boşluk ne şekilde doldurulacak ve Özbeskistan gelecekte nasıl bir yol izleyecek?

Bu sorunun yanıtını, İçinde bulunduğumuz küresel konjonktür nedeniyle, yalnız Özbek halkı için değil, dünya barışının geleceği açısından da çok önemlidir.

Bu sorunun yanıtı, Kerimov’un oluşturduğu polit büronun gücü ve kararına bağlı olacaktır. Stratejik konumu nedeniyle, ekonomisinin geleceği, Özbekistan’ın sahip olduğu altın ve doğalgaz gibi iki önemli stratejik zenginliği çerçevesinde şekillenecektir. Özbekistan’ın siyasi geleceğini ise, Kerimov’un ülkesini emanet ettiği polit büro üyelerinin muhalefet liderleri ve küresel güçlerle yapacağı mücadele belirleyecektir.

FERGANA VADİSİ KARIŞIRSA…

Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan’ı kapsayan Fergana Vadisi, yalnız günümüzde değil, tarihin her döneminde bölgesel çatışmaların merkezi olmuştur. Yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ve stratejik konumu nedeniyle Özbekistan, Kerimov’un vefatı sonrasında da bölgesel ve küresel aktörlerin çekişme alanı olacaktır. Fergana Vadisi’nin karışması, İran üzerinden Ortadoğu’daki paylaşım savaşını, dolayısıyla Türkiye’yi de etkileyebilecektir.

Kerimov’un hastaneye kaldırıldığı gün Taşkent’te yapılması planlanan köprünün açılış töreni Başbakan Şevket Mirzayev tarafından iptal edildi. Bu arada Başbakan Yardımcısı Rustar Azimov evinde göz hapsine alındı.

Kerimov’un hastaneye kaldırıldığının ertesi günü ( 30 Ağustos), Kırgızistan’ın Başkenti Bişkek’teki Çin Büyükelçiliği’ne bomba yüklü araçla saldırı düzenlenmesi, Özbekistan’daki iktidar mücadelesiyle ilişkilendiriliyor; saldırı bir “mesaj” olarak değerlendiriliyor. Kim kime ne mesajı verdi bilemeyiz, ama Fergana Vadisi’nde iktidar mücadelesine bağlı olarak bir hareketlenme yaşanmaktadır. Küresel güçlerin hazırlıklı oldukları ve Kerimov sonrasında Özbekistan’ı kendi saflarına çekmek için, kıyasıya bir mücadele başlatmış oldukları anlaşılıyor. Allah Özbek kardeşlerimizin yardımcısı olsun.

KİM GELİRSE GELSİN, ÖZBEKİSTAN-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNDE BİR BAHAR HAVASI YAŞANACAKTIR

Kerimoz sonrasında Özbekistan liderliği için üç kişinin adı konuşuluyor. Türkiye’nin gönlünde yatan aday Muhammet Salih. Salih, Avrupa ve Türkiye’de sürgün hayatı yaşamış, Ziya Gökalp’in “Türkçülüğün Esasları”nı Özbek Türkçesi’ne çevirmiş Turancı bir lider.

Kerimov sonrasında Özbekistan’ın yönetimine hangi ekip ya da hangi lider gelirse gelsin, Özbekistan- Türkiye ilişkilerinde bir bahar havası yaşanacaktır. Türkler ve Özbekler, halkları tarih boyunca birbirlerine sevgi duymuş kardeş topluluklardır; Özbek Türk ayırımı Sovyetler Birliği’nin uyguladığı politikalar paralelinde uygulanmış vurgulamalardır. Özbek de Türk de, Türkmen de aynı ananın evlatlarıdır.

Kardeş Özbekistan’a yeni dönemde başarılar diliyoruz. Yolun açık olsun can Özbekistan..