EURO 2016 grup maçlarına baktığımızda, gerçekten çılgın bir tablo görüyoruz. Son olarak, EURO 2008’de mücadele eden ve o turnuvadaki akıl almaz geri dönüşleriyle yalnızca ülke insanımızı değil, tüm dünyayı şaşkına çeviren Milli Takım, yine inanılması zor bir biçimde Fransa vizesini cebine koydu. Son hafta maçlarını mucize sonuçlarla kapatan Ay Yıldızlıların bu neredeyse akıl almaz boyuttaki macerasına gelin şöyle bir göz atalım. Atalım da, ne kadar çılgınca olduğunu birlikte karar verelim.
Grup kuraları çekilip, rakiplerimizi gördüğümüzde, çok büyük bir oranda Hollanda’nın birinci olacağı grupta ikinci olarak Fransa’ya gidip, dördüncü kez Avrupa Futbol Şampiyonası’nda mücadele edeceğimize hükmetmiştik. Grubun diğer takımlarından Çek Cumhuriyeti’ne dikkat etmek gerektiğini ancak, son yıllarda kıpırdanış içinde olan İzlanda ve Letonya ile Kazakistan’ın asla rakibimiz olamayacağı düşüncesindeydik.
9 Eylül 2014’te başlayan Euro 2016 Elemeleri macerasına tam anlamıyla kabus gibi başladık. Deplasmanda İzlanda’ya 3-0 yenilen Ay Yıldızlılar, o hafta Kadıköy’de de Çek Cumhuriyeti’ne, biraz da İsveçli hakem Jonas Eriksson’un yarıdımıyla  2-1 kaybetti. Üçüncü maçımızda da Letonya ile 1-1 berabere kaldık. İlk üç maç sonunda puan tablosunda yalnızca bir puanımız vardı.
16 Kasım’da Kazakistan’ı içeride 3-1 yenen Milliler, bu galibiyetle ilk maçların ardından oluşan karamsar tabloyu bir nebze olsun dağıttı. 28 Mart’ta Amsterdam’da karşılaştığımız Hollanda karşısında tam, “Kazandık” derken son dakikalarda yediğimiz golle 1-1 berabere kalarak üzüldük. Ancak bu maç takımını özgüvenini yeniden geriye getirme anlamında çok yararlı oldu. Umutsuz gittiğimiz Hollanda deplasmanında oynadığımız harika futbolun karşılığını üç puanla alamamış olsak da, bu futbol umutlarımızın yeniden tazelenmesine neden olmuştu. Bunun maçın ardından Kazakistan deplasmanında zor da olsa alınan 1-0’lık galibiyet, en kötü ihtimal olarak düşündüğümüz, üçüncü olup, Play-Off’a kalma olasılığını sağlamıştı.
3 ve 6 Eylül’de çok önemli iki maçımız vardı. Bunların ilkinde Letonya karşısında son dakikada yediğimiz golle 1-1’lik beraberliğe razı olmuş ve hayli üzülmüştük. Ancak son dönemde mimarisi, zemini ve hepsinden önemlisi tribünlerindeki seyirci profiliyle tartışmasız öne geçen Konya Büyükşehir Torku Arena’da Hollanda’yı 3-0’la deviren A Milli Takım, son hafta maçlarına Portakalların iki puan önünde ve üçüncü sırada girdi. 
Yani, son iki maçta alınacak dört puan, Millileri EURO 2016 vizesi için Play-Off’ maçlarına taşıyacaktı. Tabi ki, akılların bir ucunda da birbirine bağlı olasılıklara bağlı olarak ve çok çok az bir ihtimalle ‘En iyi üçüncülük’ şansı vardı.
İşte bu ruh haliyle 10 Ekim’de Çek Cumhuriyeti’ni deplasmanda 2-0 yenip, son maça grup üçüncülüğü için büyük bir avantajla girmeyi başardık. Yani son karşılaşmada İzlanda ile Konya’da berabere bile kalsa Play-Off oynama hakkına sahip olacaktı. 
Bu arada, çok zor gibi duran ‘En iyi üçüncülük’ ihtimali, Ukrayna’nın İspanya’ya kaybetmesiyle bir anda daha bir net belirmişti. 
Evet Avrupa’daki son maç gecesi hayli merak edilen bir hale gelmişti artık. Milliler İzlanda’yı yener ve Kazakistan da deplasmanda Letonya’yı mağlup edip grup sonunculuğunda kurtulursa, Milliler bu şansı elinde tutan Macaristan’ın yerine direkt olarak EURO 2016’ya gidecekti.
O gece, Kazakistan, son derece üstün oynadığı maçta Letonya’yı 1-0 yenmeyi başardı. Biz de 89. dakikada üstelik de Gökhan Töre’nin oyundan atılmasıyla on kişi kalmışken Selçuk İnan’ın frikiğiyle bir mucizeye imza atıp, İzlanda’yı yenerek, Fransa uçağındaki yerimizi ayırttık. 
Ayrıca, tüm bu olanlar, Futbol direktörümüz Fatih Terim’in, “İmkansız diye bir şey yoktur. Mucizeler biraz zaman alır...” sözünün de gerçekliğini kanıtlamış oldu.
İnanın, tüm bunları yazarken bile, o günleri hüznü, sevinci, karamsarlığı, umut ışıklarını kısacası, her şeyi bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiriyor ve diyorum ki; “Türkler ‘bitti’ demeden hiçbir şey bitmez”.
Kalın sağlıcakla...