Geçen yıl sonuçlandırılamayan Kıbrıs görüşmeleri KKTC ile GKRY arasında ağır aksak devam ededursun Hristofyas’ın, yeni ve günün moda deyimi ile ucube bir şart ortaya attığı ifade edildi. Hristofyas’ın bu teklifine göre yeni oluşacak devlette Türklerin nüfusunun 4’te 1 kadar olması gerekiyormuş. Ne akıllı bir teklif değil mi? Şu anda sayım yapılacak, 4’te 1’den fazla olan Türkler Kıbrıs’tan çıkarılacaklar. Daha sonraları da Rum nüfusu azaldıkça oran tutturuluncaya kadar Türkler Ada’dan yine çıkarılacaklar. Böylece Hristofyas kavgasız gürültüsüz Kıbrıs Türklerinden kurtulmanın yolunu bulmuş olacak. Kıbrıs’ın 1571’de fethinden sonra Ada’da yerleşen askerlerle bilahara Anadolu’dan nakledilip Kıbrıs’ta iskan edilen Türklerin zamanla çoğunluğu sağladıkları, 1777’de 37 bin olan gayri müslim sayısını geçerek 47 bine ulaştıkları bilinmektedir. Yabancı kaynaklarda da yer alan Türk nüfusu çokluğu, İmparatorluk zayıfladıkça bu defa azalmaya başlamıştır. İmparatorluğun giderek etkisinin azaldığı bu dönemlerde, Ortodoks kilisesinin teşviki ile Kıbrıs Türk toplumu planlı bir şekilde baskı altına alındığından zamanla Türk halkı Anadolu’ya ve başka ülkelere göç etmek zorunda kalmış, Kıbrıs’ta kalanlar da asimile edilmeye çalışılmıştır. Bu baskılar ve asimilasyon sonunda 1881 yılında Rum nüfusu 140 bine yaklaşmışken Türk nüfusu 45 bine kadar düşmüştür. Daha sonra İngiliz yönetimi altında da Türkleri Ada’dan uzaklaştırma politikaları artarak devam ettiğinden 1921 yılında Rum nüfusu 250 bine ulaşmış, Türk nüfusu 51 bin civarında kalmış, Lozan Antlaşması’ndan sonra da pek çok Türk Ada’yı terketmiştir. 1960’da Rumların mevcudu 450 bin, Türklerin mevcudu da 105 bin kadardı. Görüldüğü gibi 250 yıl önce Rumlardan fazla olan Türk nüfusu 4’te 1’e kadar düşmüş, 1974’ten sonra bu defa Türk nüfusu artmaya başlamış ve 265 bine kadar çıkmıştır. Rum nüfusu 800 bin kadardır. Hiçbir bilimsel esasa dayanmadığı gibi, ne insani ne de uluslararası yanı da olmayan Hristofyas’ın bu teklifi, Rumların Megalo İdea saplantılarının yeni bir akıl dışı ifadesi olarak değerlendirilmektedir. Daha nelere muhatap olacağımızı tahmin etmeye imkan olmadığı ortadadır. Güçlü olmaktan başka bir çare kalmadığına göre, birlik ve beraberliğimize hiç bir şekilde halel getirilmemelidir.