Kaydolmak için ilk kez Odtü otobüsüne Ankara/Sıhhıye’den binmiştim. Şoför, "hocam arkada boş yer var" derken, "beni bir hocaya benzetti galiba" diye düşündüm. Otobüste herkes birbirine, "hocam" diye hitap ediyordu.  “Bu otobüs hocalara mı ait acaba?” diye düşündüm; ama çoğunluk ben yaşlar civarındaydılar.
Kayıt görevlisine evraklarımı uzattığımda, "hocam" diye hitap etmesi okulun kültürünü ortaya koyuyordu. Temizlik görevlisi, kantin sorumlusu, öğretim üyeleri, öğrenciler, veliler idari personel, memurlar vb herkes birbirine "hocam" diye hitap ediyordu bu okulda. 
"Hocam" sözü herkesi eşitliyordu. 
Kimliklerin ifadesi yerine, eşitleyen söz, "hocam" öne çıkıyordu.
“Hocam” sözcüğünün başlangıcı, 1968 ODTÜ öğrenci lideri Sinan Cemgil ve arkadaşlarıyla başlar. Sinan Cemgil ve arkadaşları o derin kriz dönemleri, boykot günlerinde birbirlerine "hocam" demeleri bugünlere kadar devam eder ve kimliği ne olursa olsun bugün dahi herkes birbirine “hocam” diye hitap eder. 

Bizim gibi şarklı yönün etkisi henüz yok olmamış otoritenin kutsandığı ülkelerde hitap edilen kişinin kimliğinin anılması önem kazanır.

"Herkes yerini bilecek" "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?"
la kimliklerin önemsendiği yapı ile kimliği önemsizleştiren yapı çatışma halindedir.

“Müdürüm” diyorum…

20 yıl öncesinde kurucusu olduğum dershane idarecisine  “Müdürüm” hitabını kullanırdım. Dershanecilik kültüründe idarecilere, “Müdürüm” denilmesi onlara saygı, sevgi ve iyi his yaşatan bir ifade tarzı idi.

“Hocam” ve “Müdürüm”  sözleri bende otomatikleşmişti; ancak bu iki kelime benim için çok iyi anılar barındırırdı. “Hocam” sözcüğü öğrencilik yıllarımın,  “Müdürüm” ise meslek yaşamımın en kıymetli iki sözcüğüydü. 

Mudanya'da sevdiğim, saydığım bir insana samimiyetin verdiği çok da özenli olmayan ortam içinde biraz dil alışkanlığı, biraz şaka barındıran bir şekilde "Müdürüm" demiştim.  O ise “müdürüm” ü beğenmeyip kendisinin uzman, profesör vb olmasından dolayı çok alınmıştı!

Amacımda hiç olmamasına rağmen kötü his yaşattığımı anladım. Küsmek, darılmak, iletişimi kesmek, özgüven ve varoluş sorununu oraya koyuyordu. Onun tepkisel davranışı çok önemsediği titrine uymuyordu. Yolu açık olsun, Allah sıhhat, afiyet versin ona…

Ancak bazen tersi etkide olabiliyordu kendisine, "müdürüm" diyenleri daha çok sevenleri de gözlemledim. Sözcüklere sizin ne anlam yüklediğinizle karşımızdakinin ne anlam yüklediği farklı olabiliyordu.
Kimliklerin öne çıkartanlar her ne kadar kendilerini "entelektüel"" de görseler, siyasi, sosyal, farkındalıkları üst düzey de de olsa kimlikleri önemseten ve kişilik yapılarını şekillendiren kültürlerini tam olarak anlamaları gerekiyordu.

Kimlik Nedir?

Ben kimim? Sorusuna verilen cevaptır

Dışarıya karşı yansıttığımızdır?

Sosyal yüzümüzdür

İnsanın; bireysel, toplumsal, mesleki, cinsel kimliği vardır.

Kimlikleri ifade biçimimiz ve nasıl tepki verdiğimiz bizi ele verir; kişiliğimizi, ruhsal yönümüzü ve kültürümüzü ele verir.

Kişilik Nedir?

Genetik, sosyal, ruhsal, kültürel etkilerle gelişen düşünce ve davranışlarımızdır. İnsanlarla olan iletişim ve ilişki kurma şeklimizdir. İçselleştirdiğimiz etkileşim biçimimiz kişiliğimizi yansıtır

Kültürümüz Nedir?

İnsana dair her şey, onun kültürüdür.

Yaşamla olan dansımızı belirleyen iki temel kültürden bahsedebiliriz

1-Otoriter yapıda biat eden ettiren korku kültürü.

Kimliğini tam ifade etmemizi çok ister; yani siz bunun farkında olarak “Müdürüm” derseniz dahi ya az bulur, tepki verir, küser kendisini iyi hissetmez ya da o kimliği sevmiştir hoşuna gider.

2-İnsanın iç dünyasını kendisini çevresin geliştiren, kimliklerin değil, insanın önemsendiği değerler kültürü.

“Hocam” derseniz değerler kültürünün gelişim içinde olan, kimliği önemsizleştiren yapıyı sergilersiniz.

*Korku kültürünün hakim olduğu ortamda yetişenlerin sevgi, ilgi, önemsenme, beğenilme kabul görme umursanma her anına tanık olunma ihtiyaçlarının karşılanması mümkün değildir. Bu ihtiyaç var olma ihtiyacıdır. Var olma ihtiyacı karşılanamayanlar kimliklerini fazlasıyla öne çıkartılmasını çok fazla önemserler. Onların kimliklerinde yanlış algılamalara neden olabilecekleri bir hitap şekli karşısında tepkisel davranırlar.

*Değerler kültürünü özümsemiş olanlar geçmişlerinde var olma sorunu da yaşasalar sonradan farkındalık sahibi olabilmeleri bile onların tepkisel davranış yerine, daha etkisel olabildiklerini gözlemleriz.