İnsanları düşünür Gezgin, var olamayan insanları. Bir çözülmez çemberin içinde kıvranarak yok olanların sanrısını düşünür. Uydurma kurallarla hayatı kolaylaştırmaya çalışan çalıştıkça kaybolanları.   

 

    İnsan, dışarıda hep bir düzen, mükemmellik ararken sorgulamaz kendini. Saf katıksız olan mükemmeli tanımaz ki aramaya çıksın. Herkes kendi gibi bilir herkesi, deliye sorsan deli bilir cümle alemi. Hırsız için herkes hırsız, aşık için bütün dünya aşıktır.

    Aşkın meyvesi olarak baktığı Dünya?da aşkın ta kendisi çileydi. ?Deli canını teneşirde verirmiş oda imamın zoruyla? ata sözünü de çoğaltabilirdi zihninde ama zaman dardı. Bu yüzden onların değişmesini beklemekten umudunu kesmişti.

 

    Çoğu zaman insanlar yanlış hükümlerin darağacına asar kendini. Bu hükmü kırmak, insanı yeniden yaratmak kadar zor. Değil Fizan, Ay?a bile gitse değişmez insanlığı. Porphyre Eglantine Hiçliğin Türküsü?nde sanki onlardan bahseder. Kendini arayan Porphyre; aşağılanıp hiç olduğunu görür düşlerinde. Sonunda Hiç?lik duygusundan arınıp insan olduğunu kavrayan Eglantine?in Türküsü?nü, kendini var edemeyen insanlara göre değiştirmişti:

    Bir ruh sanıyorsun kendini sen!

    Yanılıyorsun!

    Bir ruh değilsin gerçekte

    İnsan da değilsin!

    Bir hiçsin yalnızca

    Yoksun sen!

 

     İnsan denen bir yaratık vardı ama insana yüklenen erdemlerin çoğundan yoksundu. İçinde o yüce özelliği taşıyan kaç insan var sorusunun sessiz yanıtına alışkındı Gezgin. Genede var olduğu varsayımını taşır, inanmak isterdi. Bazen gerçeklere, oldukları gibi değil de olmalarını istediği gibi bakmak gerektiğini bilirdi.

 

    Yasa zaman tanımaz Gezgin?e, insanların davranışına kafa yoracağına yoluna gider. Yollara, insanlara dokunup geçer ama onlar olmaz. Kendidir, tamda olduğu gibidir.

Bir lokma bir hırkanın hazzıyla uyuduğu uykulara şükreder. Şükreder ki dışına ördüğü çemberi kırarak insan denen yaratıkların arasından dışarı atmıştır kendini.   

    Olsun, diye fısıldar, olsun, onlar olmasa gitmemin anlamı nice olurdu? Beyazın üstüne leke düşmeyince ne beyazı ne de lekeyi kimse ayıramazdı.