Günümüzde yaşanan toplumsal durumların “hasta aile” tiplerinin oluşumunu kolaylaştırdığına işaret eden pek çok sebep var. Sonuçların sebeplerine bakıldığında, olanların ailenin bozulmasıyla yakın ilişkisi saptanır. Toplumsal çatışmalar ve huzursuzluklarla yüz yüze gelmekten kaçan çoğu aile, yadsıma ve kaçınma taktikleriyle, kendilerini daha huzurlu, iyi ve düzenli bir dünya aldanımına kaptırmakta. Ne var ki toplumsal duruma tepki vermeden uyum sağlamak, uyum sağlamamaktan daha düşündürücüdür. Aile nevrozları içinde yer alan semtom nevrozlu bir ailenin başlıca özelliği, ailenin; içlerindeki bir ya da birkaç üyeyi hasta edip “vaka” haline getirmesidir. Nevrotik aile üyesi; seçtiği kurbanı dönüştürüp gözle görünür bir bozukluk yaratarak gerilimini rahatlatır. Kendi çözemediği sorunlarını kurbanına yükleyerek kendisinde nevrotik bir hastalığın patlak vermesinden kurtulur. Paradoksal bir halde, sanki ailenin en sağlıklısıymış gibi görünür ve kendisini de öyle sanır. Burada “kurban” çalışkanlar arasında tembel, başarılılar arasında başarısız, sağlamlar arasında hasta, cesurlar arasında korkak biri haline getirilir. Bu az dayanıklı üyeyi kendilerinde var olan ama yadsıdıkları eksiklikleri, zayıflıkları, bozuklukları yansıtacakları bir projeksiyon ekranı olarak kullanır. Yadsıdıkları suçluluk, zayıflık ve yetersizlik duygularını kurbana depoladıklarından kendilerini daha iyi, daha güçlü, daha sağlıklı hissederler. Karakter nevrozlu ailenin ise asıl hastalığı, kendilerine “deli bir dünya” kurmasıdır. Bu delilik ailenin en hasta üyesi tarafından yaratılıp onun baskısıyla sürdürülmektedir. Dönüştürülen ‘çocuk ya da yetişkin’ kurban edilen diğer bireyler baskıyla giderek daha depresif olurlar. Genelde aile hekimliği gelişmediği gibi hasta ailelerin de hasta olduklarına kanaat getireceklerini düşünmek yanlış olur. Zaten Profesör Richter’in savunduğu; tek kişinin tıbbi açıdan iyileşmesinin yeterli olmadığıdır. Grubun iyileşmemiş gerilimlerini kanalize edeceği başka bir taşıyıcıyı onun yerine geçirmesi ile düzelmenin gerçek değil, yalancı bir iyileşme olduğudur. Gerçektende suya düşen bir damlanın yarattığı daire gibi hastalık yayılmaya devam edecektir. O halde şimdi diyebiliriz ki bir ailenin karakter nevrozunun göze batması ancak genele kıyasla daha olağandışı olmasıdır. Belli bir karakter nevrozu tipindeki değişiklik salgın halde yayılma gösterdiğinde ise bu nevrotik davranış, ortalama norm haline geçer. O zaman da toplum kendini önyargılarla sınırlamış olduğundan psikanalitik açıdan sağlıklı sayılan bir aile, kötü bir problem vaka gibi görülüp dışlanır!