(AR DAMARI ÇATLAYANLAR)

Toplumsal sorunculuğu kendime ilke edindiğimden beri uykularım kaçıyor. Üretmemek beni sahiden çok rahatsız ediyor. Gün içerisinde bugün insanlığa nasıl faydam dokunabilir? Bu hafta köşeme neyi taşısam da farkındalığı azda olsa arttırsam gayesi ile düşünürken, geçen günlerde karşılaştığım bir olay ve yine canım memleketimin güzel insanlarının sosyal medya aşkı giriyor parmaklarım arasına ve istemsizce dökülüveriyor kalemimden. Son zamanlarda gündemi bile belirleyen bir dünya var artık. “SOSYAL MEDYA”. İsteseniz de istemeseniz de o dünyanın içinde kendinizi buluveriyorsunuz. Dillerde insanlık nasıl bu kadar kör olabilir kelamı dökülürken işin esasında aslında birçoğunuz halinden gayet memnun. Görüyorum, farkındayım!

Sosyal medya kullanımı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de giderek daha fazla kullanıcıyı peşinden sürüklerken, insanlarımız kendisini kaybetmiş durumdalar. İnternet ve bilgisayar kullanımının artması, bunun yanında hiçte akıllı olmayan akıllı telefonlarla da sosyal medyada var olabilmek yarışı kullanıcı sayısını daha da arttırıyor. Kitap alamaz ama telefonu bilmem kaç milyardır.  40 milyonu aşkın Facebook, Twitter, Instagram kullanımı ile dünyada 6’inci sırada yer alan Türkiye’de sosyal medya hesaplarının ilişkilere etkisi, araştırmalara göre yürek burkuyor, nefes daraltıyor.  Sıkça duyduğumuz  'eskiden çok mutluyduk‘lar eksik olmuyor dilimizden. Ama sadece sözde kalıyor. Herkes gayet mutlu hayatından nerede o eski bayramlar deyip yakınan amcacığımızın bile toplu mesaj furyasına uyarak 100 kişiye aynı mesajı gönderiyorsa, bu sonumuzun hiç de iç açıcı olmadığının kanıtı. Ciddi araştırmalara göre eşler arasındaki iletişim kopukluğu, cinsel yaşamda uyumsuzluk ve teknolojinin hızla yayılması sebebi ile evli çiftler sosyal medya konusunda çok daha aktif ve sorunlu. Günümüzde sosyal medyanın boşanma üzerindeki etkisi gözle görülür biçimde artmış durumda. İnsanların eşlerine ayıracakları zamanı, bilgisayar başında; sosyal paylaşım sitelerinde geçirmeleri ve bu mecralarda yaşanan sanal ilişkilerden dolayı eşler birbirinden soğumakta.  Her köşemde bağırırım kadınlar başımın tacı diye ama geçen günlerde karşılaştım ufak bir durumu sizler ile paylaşmak isterim. Yine ben bir gün kadına şiddetten dem vurup, köşemde bas bas bağırırken, nevi şahsına münhasır bir bey arkadaşım bana şu ifadeleri kullandı: Sayın Aslı Hanım size saygım büyük. Evet, bayanlar başımızın tacı. Benim kullanmış olduğum sosyal medya hesabımda ki özel mesajları görseniz kadınlığınızdan utanırsınız. Nasıl yani dedim? Kadın evli bir sürü çocuğu var ama belden aşağı mesajlar, fotoğraflar ve bunlar ayrı ayrı kişilerden yüzlerce deyince sahiden oracıkta yerin dibine girdiğimi hissettim. Gözlerimle gördüm görmez olsaydım. Toparlanır yanının olmadığının farkındaydım. Her kadında kusura kalmasın başımın tacı değil! Kadınım ben objesini kullanıp mağdura yatıp el altından iş çeviren yüzlerce kadın müsveddesi de var biliyoruz. Ama bunu bir bey arkadaştan şahitli ispatlı duymak ne kadar rahatsızlık verici tahmin bile edemezsiniz. Erkeğin adam gibi olanı da başımın tacı. Sezar’ın hakkı Sezar’a. Şu acı durum apaçık ortada çiftlerin en büyük problemlerinden bir tanesi iletişim kuramamak. Bu iletişimi sosyal medya ile çok daha iyi kuruyorlar. Mış gibi yaşıyorlar. Birbirleriyle konuşmak yerine iletişimi kamufle ederek maalesef sosyal medyaya daha çok vakit geçiriyorlar. Evde bulamadıkları ya da karşılıklı tatmin olamadıkları duyguları yalan dünyada arıyorlar ve bu da çiftlerin bir biriyle olan ilişkilerini azaltan ve koparan bir durum haline geliyor. Sonra peş peşine gelen aldatmalar. Yapma kardeşim! Bir bayansan da bir erkeksen de kimse kimsenin nikâhı altında oynamasın! Müslüman toplumu olmaktan uzaklaşan ülkemde, İslam’ın temel prensiplerinden biri olan evlilik bağı hızla azalmakta.  Her geçen gün türlü sebeplerle boşanma oranı artmaktayken, bir de sosyal medya faktörünün ortaya çıkması, ve bunun engellenemez bir hal alması gelecek için endişe veriyor.

Birçok bakış açısı da kondurabilir satırlarıma, konu sosyal medya olunca sivri dilli üslubu zarifleştiremiyorum bir türlü. Kurunun yanında yaşı da yakmak yaptığım iş değildir ama ortada gerçekler var.Tenzih edip saygı duyduğum bireyler Affola! Sahiden eskiden çok mutluyduk tabi. Başkalarının hayatları gözlerimize sokulmadıkça bilmiyorduk kendi halimizde yaşayıp gidiyorduk. Sokakların o şen sesini iliklerimize kadar hissedebiliyorduk. O zamanlarda da elbet kıskançlık vardı fakat bu aşırı özel hayat teşhirciliği yoktu iyice dengesini alt üst  etti herkesin. Tatminsizlikler bastı dünyayı. En elzemi de hepimiz bu suça ortağız. Çok uzakta değil, aslında bu gerçeği görmek bu yazımı okur okumaz  bakın herhangi bir sosyal medya hesabınıza. Okuyun, görün yapılan paylaşımları ve düşünün. İnsanların kendilerini nasıl da mutsuzluğa sürüklediğine tanık olun. Memnuniyetsizlik duygusunun bir karabasan gibi nasıl da tüm insanları etkisi altına aldığına şahit olun. Çağın vebası gibi yayılmakta olan ve şuan sınırsız kişinin sahip olduğu bilinmeyen kabullenemeyen hastalık farkında olmadan nasıl yerleşmiş hayatınızın merkezine.

Sırf sosyal medyada elit görünme uğruna bir şekilde tatillere gidip daha sonra paylaştığı fotoğraflar ile tatili yaşamaya devam etmek örneklerden biri. Video çekerken dağın tepesinden düşenler, özçekim yaparken denize düşüp boğulanlar, yolda yürürken elindeki telefona dalıp su kuyusuna bile düşenler var. Yemeği soğutana kadar fotoğraf çekmek, manzaraya daha bakmadan fotoğraf çeker çekmez arkasını dönmek. Kazaya yardım etmeden önce fotoğraflamak… Adamcağız ölüyor o video çekme derdinde. Ah! Neler neler özellikle şahit olduklarımda var. Karı ve kocanın hafta sonu kahvaltıya gidip, yemeği neresine yediğini anlamayıp çektiği fotoğrafı paylaşıp birbirini etiketlediği, etiketlendiğini beğendiği ve yan yanalarken sosyal platform üzerinden yorumlaştığını bile gördü bu gözler. Sonrada bu ailenin yetiştirdiği çocuktan vatana millete hayırlı olmasını bekle. Elbette faydaları var o kadarda yobaz davranıp haksızlık etmeyeceğim. Lakin internet kullanımında faydalı kullanım yüzdesi o kadar çok azaldı ki... İnsanız elbet her insan mutlu anına ait anısı da olsun ister. Fakat bu istek, o anı yaşamana engel oluyorsa ve gözü kör edecek bir hal aldırdıysa eyvah lar olsun! Yemeler, içmeler, el gördücük yaşamalar…

Bu hayatta birileri her zaman sizden daha iyi, daha özgür, daha zengin bir hayata sahip olacak ve siz bu durumu sindiremeyecek yapıdaysanız, önümüzdeki yıllarda sosyal medya hastalığı yüzünden şizofreni olup çıkacaksınız. Bu kadar da takılmamalısınız. Hayat sahiden kısa ve anı yaşamaya bakın. Çok şey istediğimin farkındayım ama çiçek sevin, böcek sevin, insan sevin, hayvan sevin, hayatı sevin. Anı yaşayın. Bu illete kendinizi kaptırıp egonuzu tatmin etmeyin. Evinizi yavrunuzu, eşinizi, dostunuzu günlerinizi ziyan etmeyin.