Gülümsemek zordur bazen
Hümeyra TURAN
Uzun zamandır gittikçe artan bir mutsuzluk, umutsuzluk tırmanıyor insanlarda. Kime baksam yüzünde kasvet var. Varsılın kibirden, yoksulun kederden. Arasında da mutlu insan sayısı o kadar az ki dokunsanız ağlamak üzereler. Yoksulun ekmeği umut, deseler de virane olmuş hayalleri, umut kavramı silinmiş belleklerinde.
Buna rağmen nasıl hayata tutunduğuna şaşılır yoksulun. Onlar ki yüzü hiç gülmemiş. İçi kan ağlasa da akıtmaz, akıtamaz:
3 yaşında bir top için, 7 yaşında dondurma için, 12 yaşında bir not için, 25’inde diye uzayıp giden sebeplerle kıyaslanmaz bile.
Biz ise ağlayan gözleri, yürekleri görmeyiz. Çoğu zaman yetinmeyi bilmeyiz bu yüzden yoksul olana daha az el uzatırız. Farklı yaşam tarzlarında, farklı kutupların bir birine aldırmayışına, görmezden gelişine bakar kalırız. Mutluluğun paylaşmak olduğunu, yürüdüğümüz yol olduğunu bilmeden varılacak bir yer olduğunu sanırız. Bir gülümsemeyi, kısacık merhabayı bile çok görürüz.
Oysa gülümsemek, sağlık ve mutluluktur. Kendini-başkalarını sevmek, hoş görmek, kendi kendinin en iyi arkadaşı olmak ve kendi içinde uyum sağlamak demektir.
Bazen de zordur gülümsemek. Bir çocuğun yüzüne bakarken aniden donup kaldığınız anlarda. Hani kısa zamanlarda ya da acele işiniz olduğunda selpak satan bir çocuk gelir ya yanınıza. Ve bir an göz göze gelirsiniz de o bakış etkiler ya sizi işte öyle bir anda:
"Fotoğrafını çekeyim mi" sorumu kafasıyla onayladı. Tam deklanşöre basmak üzereyken çocuk gülümsemeye çalıştı. Gülümserse yoksulluğunu unutturacaktı, çıplak ayaklarından, kirli giysilerinden uzaklaştıracaktı beni. Ama farkında olmadan sahte bir ifade oturdu yanaklarına. Kim bilir ne zamandır gülmemişti. Yaşıtları tasasız gülüşlere sahipken nasıl olur da onun dudakları unutmuştu. Bir çocuğun tebessümü bu kadar mı acemi olurdu?
O gün, o çocuk, Sultanahmet`in avlusunda gülmeyi beceremedi. İstedi, ancak yapabildiğinin en iyisi kederli bir iz bıraktı objektifime.
Yorumlar