Korona ile ilgili bütün tezleri çürütür bu köşem. Mümkünse sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim. Hepimizin bildiği üzere covid-19 hangi biçimlerde, hangi ölçüde, nasıl ve hangi kaynaklardan yayıldığı net bir şekilde tespit edilemeyen, belirsiz ve öngörülemez, “tanınmayan” bir salgın tipidir. Hepimiz virüsün ekonomik boyutunu düşünürken bu sürecin psikolojik ve toplumsal etkilerini pek konuşmuyoruz. Oysa bu sürecin ağır ekonomik sonuçları olacağı gibi psikolojik sonuçları da olacak, ekonomik ve fiziki boyutunun ötesinde insan psikolojisinde de derin izler yaratacaktır. Kendimi bildim bileli aşırı pozitif bir insanım; olduğu kadar olmadığı kader diye düşünür, hayatın bana getirdiklerini de hep pozitif karşılamaya çalışırdım. Her sabah pozitif pozitif günayyydın diyerek seslenirim sayfa sakinlerime. Şu son 9 ayda, hayatımdaki en basit-kolay şeyler olarak düşündüğüm ev, iş gibi unsurların dahi kaosa dönüşmesi çoğumuzu yıpratmaya başladı. Girdaba çekiliyor gibiyiz. Çevremde gördüğüm insanların büyük bölümünde olan durum. İnsanlar mutsuz, tedirgin, öfkeli ve huzursuz, çıkarsız. Ekmek parası ile virüs arasına sıkışmış bir hayat döngüsü... Her sabah hasta mıyım korkusuyla uyanıyorum. Hele de benim gibi kronik bir rahatsızlığınız varsa beni daha iyi anlayabilirsiniz. Evde biri hapşırsa telaştan kalp krizi geçirecek gibi oluyorum. Zihnimin bir yanı daimi olarak bu korkuya yoğunlaşırken bir yanımda benden yapmam beklenen insani ödevleri, görevleri, sorumlulukları halletmeye çabalıyor, bütünümü veremiyorum yaşamaya. İnsanlara üzülüyorum. Ekonomik olarak, ruhsal olarak ciddi travmalar yaşıyorlar. Aile içi istismar almış başını gitmiş. Haberlere bakıyorum; koronavirüs ile ilgili haberler, videolara bakınca aynı durum, hasta insanlar, ağlayanlar, ölenler. Konu ve muhabbet hep aynı 'virüs' , eve gelip maillerimi açıyorum ve yine aynı olaylar, filmler bile virüs üzerine seçilmiş gibi. Dışarı çıkıp 2 bardak çay içeyim desen yok. Sokaklar korku filminden kareler gibi. Arkadaşlarla buluşmak zaten ayrı bir risk. Herkesi bir yerlerinden yakalayan virüstür. Benim ve çevremi henüz akciğerlerini yakalayamadı fakat insanların hem maddiyat hem maneviyat ile ilgili birçok konuda kolunu kanadını kırdı. 

Korona virüs akıl sağlığını da etkiliyor 

Yapılan çoğu araştırmaya göre virüse yakalanıp sonrasında şifa bulan kişilerde stres bozukluğu, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıklar görülüyor. Ayrıca virüse yakalanmak utanç duygusunu artırıyor. Araştırmanın ortaya koyduğu bir başka bulgu da hastaneye yatırılarak tedavi altına korona virüs enfeksiyonu vakalarında görülen psikolojik etkilerin hastaneye yatırılmadan, evlerinde tedavi edilen hastalara oranla daha hafif seyretmesi. Ayrıca virüs yüzünden yaşanılan sosyal tecrit, başkalarına bulaştırma korkusu, ‘koronalı' damgası da hastalarda utanç duygusunu tetikleyip aşırı strese sokabiliyor. Diğer yandan başka bilim insanları, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) "presemptomatik" yani belirtilerin ortaya çıkmadığı ilk 6 günlük dönemde ne kadar yayıldığını belirlemek 17 küresel çalışmayı analiz etti. Çalışmada vakaların yüzde 50'den fazlasının nasıl enfekte olduklarına dair hiçbir fikri olmayan insanlardan oluştuğu ortaya çıktı.  

SEMPTOMLARIN ORTAYA ÇIKMASINDAN ÖNCEKİ GÜNLERDE HASTALIK YAYILIYOR 

Bir kişinin ateş ve kalıcı öksürük içeren Kovid-19'un ilk belirtilerini göstermesi ortalama 6 gün sürüyor. Ancak, hastalar semptomların ortaya çıkmasından önceki günlerde de hastalığı yayabiliyor.  

Ve bilinmezliğin kesitinden geçenlerde okuduğum tezleri çürütecek, koronayı atlatan kişinin hikâyesini de bırakmak istiyorum buraya sahiden akıl sağlımızı yitirecek düzeye gelebiliyoruz bu satırları okuyunca. 

Hayretler içinde okudum! Çok Çok dikkat ettim diyordu. Temas ettiğim kişi sayısı sıfır diyordu. 

Herkesin başına gelebilir diye başlamıştı satırlarına; Ben Türkiye’deki ilk vakadan sonra alınabilecek en üst düzeyde tedbirler almış biri olarak çok üzüldüm. Kronik kalp hastalığım da olması nedeniyle hastalığı geçirirsem ağır geçiririm kesin düşüncesi ile tedbir olarak: 

1- Öncelikle işimi değiştirdim, direkt halka hizmet verdiğim için insanlarla temas olmasın diye sadece haftada bir iki gün is yerine gidip kimseyle pek temas etmeden işleri halledip döndüm, iş yerine en son 13 gün önce gitmiştim. 

2- Hiçbir yemeğe gitmedim. 

3- Kahve içmeye gitmedim. 

4- Eş dost ile hiç görüşmedim. 

5- Düğünlere veya toplu hiçbir organizasyonu katılmadım. 

6- Toplu ulaşım aracı hiç kullanmadım. 

7- Avm benzeri hiçbir kapalı alana girmedim. 

8- Bütün alışverişim online market veya satıcılarla yapıp gelen üründe satıcıyı bir kez görmeden kapıya bıraktırdım en az 2 saat sonra ürünlerle temas ettim, dezenfekte ettikten sonra kullandım. 

9- Aracımda yakıt alırken online ödeme sistemi ile aracın camını dahil açmadan yakıt aldım. 

10- Kimseden fiziksel para almadım vermedim. 

11- N95 maskenin üzerine cerrahi maske ile gezdim bütün bu süreç boyunca. Bakın çift cerrahi maske değil n95 üzeri cerrahi maske ki normalde hastanın odasına girip girişimsel işlem yapacak hekimler için bile sadece n95 takmanız yeterli deniliyor bütün dünyada vs. şeklinde uzar tedbirlerim… 

Filyasyon ekibiyle yaptığım görüşmede temas ettiğim kişiler soruldu. Son 1 haftada temas ettiğim kişi sayısı: SIFIR. AMA KORONA OLDUM. Ağır ve ciddi tedaviler başlandı. Demem o ki sanırım gökten korona yağıyor ya da da üst katlardan balkona.  

Yukarıda okuduğunuz tamamen gerçek! Okuyunca ne yapacağını şaşırıyor değil mi insan? Kaçışımız yok diyor. 

Dünyadaki tüm insanlar eş zamanlı olarak, hazırlıklı olmadığı, bilmediği bir şeyle savaşıyor ve ölüm gerçeğiyle acı bir şekilde yüzleşmek durumunda kaldılar. İnsanlar hem kendi hayatı hem de sevdiklerinin hayatı için aynı zamanda ve topluca kaygı duyuyorlar. Bir yandan hareketsizlik, moral bozukluğu, bilinmeyenle savaşmak, ortada sağlıklı net çözümlerin olmayışının getirdiği çaresizlik, gelecek kaygısı ve ekonomik kaygılar ile yaşam bir yük haline gelirken; öte yandan kendi hayatı ve sevdiklerinin hayatına yönelik tehdidin yaşamlarının merkezi haline gelmemesi için çabalıyor ve ölüm korkusunu hafifletmek için yaşama yeni anlamlar kazandırmaya çalışıyorlar. Tek teselli; bütün insanlık ile birlikte aynı gemide olduğumuzdur. Herkes aynı korkuları yaşıyor. Belki kimisi biraz daha umutlu bakıyor geleceğe kimisi biraz daha karamsar. Umuyorum ki bunu da atlatacağız. Sabır, dua, hijyen, mesafe, tedbir gerisi ALLAH…