Yine birçok kesime büyük batacağım bir makale ile karşınızdayım. Seven sever sevmeyen de, zoruna giden de bir zahmet çeker gider. Makalelerimde üzerinde ısrarla durmak istediğim bazı konular var. Yalan hayatların çok fazla revançta olduğu şu dönemlerde en mide bulandırıcı konulardan birisi SANAL AŞKLAR, YALAN AŞKLAR. Gizli olan her zaman çekici mi gelir insanoğluna? Peki, yemediği halt kalmayıp ardından sosyal mecralarda mutlu aile pozları verenlere ne demeli? Aşk eskilerde mi kaldı? Yoksa yalan aşk tabirini şeref yoksunu kadınlar ve erkekler sayesin de mi dillerimize düşürdük?

Geçenlerde bir kadının bir sosyal mecrada gözüme çarpan yazısını görünce almış ele arsızlığı baştanbaşa soysuzluğu dedim.

 Nedir mi o yazı?

"2 Yıllık sevgilimin evli olduğunu öğrendim. Onun yüzünden neredeyse 5 yıllık evli olduğum eşimden boşanacaktım."

Yorumu size bırakıyorum.

Gerçek mi yalan mı bir paylaşım bilemem ama her şakanın altında bir gerçek yatar unutulmamalı!

Binlercesi bu girdabın içerisinde!

Günümüzde oldukça gündemde olan bir konu bu “Sanal aşklar, yalan aşklar, bir günde âşık olmacıklar” Birçok Sosyal paylaşım sitelerinde (burası da dâhil) tanışıp, birbirlerine âşık olanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Şıpsevdi aşklara ne demeli peki? Kimin eli kimin cebindekilere hiç girmeyeceğim. Başıma ne geldiyse ondan geldi. Dürüstlük başa bela, sus bir kere de arkadaş! Durmaz ki ağzın, illa ki doğruları konuş ASLI! Bu ilişkiler, güven barındırmayan, yalnızca klavyedeki tuşlardan ibaret olan ya da gönül eğlendirmelik birlikteliklerdir. Teknoloji ve aşırı özgürlük Aşk’ı içten içe öldürüyor galiba. Bir de arkadaşa, kediye, köpeğe, çiçeğe, böceğe aşkım demekten gerçek aşk ıskalanıyor. Kolay olan kolay yok oluyor...  Artık kimse duygularını gizleme ihtiyacı duymuyor. Fazla tanımadığı birine hatta sosyal medya üzerinden bütün dünyaya duyurmak istiyor. Evli olması bekar olup olmadığı bile şahısların umurunda bile değil! Ne yuvalar yıkılıyor, ne kadar çok çocuk anasız babasız hayatı sırtlıyor. Biriyle tanışıldığı an neredeyse bütün arkadaşlar konuya dâhil olduğu için ‘iki kişilik’ bir dünya kurma ihtimali ortadan kalkıyor. Aslında bu duygulara aşk denilebilir mi denilemez mi bilmem ama neredeyse herkes hızlıca âşık olmaya yer arıyor ve hemen bitiriveriyor. Altından çoğunun bir sürü pisliği çıkıyor.

Geçen günlerde çok tatlı yaşlıca bir teyzeciğimle sohbet ettik. Ona kendi zamanındaki aşkları sordum. Teyzemin bam teliymiş, başladı güzel güzel anlatmaya. Nerede yavrum o eski aşklar? Aşk… Yavrum, aşk diyerek çekti içini. İnsanı ayağının altından titretip, beynine kadar sarıp sarmalayan, günlerce karnında karıncalanmaya sebep ne tarifi ne de resmi var dedi, devam etti. Tabi ben pür dikkat dinliyorum zevkle. O kadar şirin anlatıyor ki kendi şivesiyle yazsam mı? Yazmasam mı? Diye de düşünmedim değil! Aşk, insanoğlunu bedeninden sarsacak kadar büyük bir şiddete sahipti zamanımızda lakin ömrü çok az olan bir duygudur diye de ekledi. Aşkta ne var biliyor musun yavrum? Ne var teyzem? Aşkta çok çabuk solan güllerin güzelliği var. Âşık olduğunuz kişinin ilk elini tuttuğunuzda ilk dokunuşunuz da hissettiğiniz duyguları bilmem kaçıncı dokunuşunuz da hissedemiyorsunuz, o kişinin gözlerine aynı anlam yüküyle bakamıyorsunuz. Tabi ne olursa olsun bizim zamanımızda daha ebediydi aşk da sevgi de dedi. Şimdilerde öyle mi? Telefonunu aradım, açmadı haydi bitti. Dışarı çıktın arkadaşlarınla, haydi bitti yine. Eskiden aylarca mektuba karşılık beklerdik, dedi. Tatlı tatlı bir anlatışı var, yazarken bile gülümsüyorum. Sevgiyi sor hele, dedi. Elbette dedim. Sevgi de öyle değildir. Hep hissedersin sevgiyi; gerçektir, yalansız sadakatlidir. Sevgi de üzerine bir şeyler koydukça, bir şeyler ilave ettikçe sürekli olarak çoğalır, büyür, içinde ölene dek yeşerttiğin kocaman bir duygudur. Bir ömür geçirebileceğiniz, bir ömür güvenebileceğinizden emin olmak, ne kadar güzel ve özel duygudur değil mi yavrum? Evet, teyzeciğim evet dedim. Aklımdan ne kadar çok şey geçti bir bilseniz… Günümüzde “AŞK da SEVGİ de” ne kadar basitleşti. Sanal, yalan, ne olduğu belli değil. Dokusu yok, kokusu yok, huzuru yok, yok da yok…

Hiçbir zaman biz, nerede o eski aşklar, diyebilme ayrıcalığına sahip bir kuşak olamayacağız. Evli, bekar birliktelik olayını da ayrıca bir makalemde ele alacağım. Teyzemin de dediği gibi, kibrit kutularına sıkıştırılmış pembe kokulu kâğıttan mektuplarımız hiçbir zaman olmayacak bizim. Bu zamanda Gece yarısı atılan kısa mesajdan daha kısadır aşk ve sevginin ömrü. Sadakat ise nedir biliyor musunuz günümüzde? Sil adını telefonundan, çıkar sosyal medyadan, engelle tuşuna bas… Aman karım duymasın aman kocam duymasın. Akabinde işte zamane aşklar bundan ibaret. Ne diyelim şimdi teyzeme teşekkür ediyorum ve söylediği, anlattığı bende saklı olan kendisinin zamanında yaşadığı, güzel güzel anlattığı nükteli aşkı gibi bu zamanın aşkı saf ve temiz olmayacak…