GÜNÜMÜZDE YAŞANAN GELİŞMELERİN MERKEZ ÜSSÜ AKDENİZ

İsrail’in, “İran’ın nükleer beyni” olarak anılan Muhsin Fahrizade’yi hedef alan bir suikast düzenlemesinin ardından yanıtı aranan soru şu; İsrail, böylesine ses getirecek bir suikast için, neden Trump ile Biden’ın nöbet değişimi dönemini seçti? 

Bu sorunun yanıtı bölge barışı açısından da, küresel barış açısından da çok önemlidir. Biden seçim propagandası sürecinde İran ile bir yumuşama dönemi başlatmak istediğini söylemişti. Birileri, başlatılmak istenen bu barış sürecinden rahatsız olmuş olmalı ki, Fahrizade gibi İran açısından çok önemli bir isim Mossad tarafından katledildi. Suikastın altındaki imzaya bakınca, “Suriye’nin Golan Tepeleri’ni babasının malıymış gibi İsrail’e bağışlayan, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden Trump politikasının bir süre daha devam etmesi mi isteniyor?” sorusu gündeme geliyor.. 

3 Ocak 2020 günü, İran’ın Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı olarak anılan Kasım Süleymani, uçakla geldiği Bağdat'ta, ABD Başkanı Donald Trump'ın talimatıyla düzenlenen bombalı saldırıda öldürülmüştü. 

ABD Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada, Süleymani'nin, Bağdat'daki ABD Büyükelçiliğine, İran destekli Kataib Hizbullah ve Haşdi Şabi militanları tarafından yapılan saldırının sorumlusu olduğunu, gelecekte Amerikan diplomat ve askeri personeline karşı düzenlenecek olası saldırıların önlenmesi amacıyla bu operasyonun gerçekleştirildiğini duyurmuştu. 

Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, “Suriye iç savaşı sırasında İran, Irak Suriye ile Rusya’nın dayanışmasını sağlayan kişi” ve “Suriye’de elde ettiği askeri kazanımlarla Irak’tan Lübnan’a uzanan Şii Kuşağı’nın mimarı” olarak anılıyordu. İran için çok önemli bir isimdi; Süleymani’nin öldürülmesine mutlaka bir tepki vermesi bekleniyordu. İran, saldırının arka planındaki niyeti, bölgede bir Şii-Sünni çatışmasının fitilinin ateşlenmek istendiğini farketti ve ABD’nin Irak’taki bazı önemli üslerine füze atmakla yetindi. İran devlet geleneği uzun vadeli planlar yapmayı emrediyordu; öyle yaptı. 

İran Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutanı Hüseyin Selami, suikastten İsrail'i sorumlu tutarak, "Siyonistler nükleer bilimcimizi öldürdü ancak bu adımın karşılığını nerede verdiğimizi kendileri bilir. Biz açıklamıyoruz fakat onlar biliyor. Geçmişte sahada hiçbir adımı karşılıksız bırakmayacağımızı gösterdik" demekle yetindi.

İRAN’IN NÜKLEER BEYNİ FAHRİZADE NEDEN ŞİMDİ VURULDU?

28 Kasım gecesi ekranlara bir “son dakika” gelişmesi yansıdı. İsrail, “İran’ın nükleer beyni” olarak anılan Muhsin Fahrizade’yi hedef alan bir suikast düzenlemişti. Yaralı olarak hastaneye kaldırılan Fahrizade bütün çabalara rağmen kurtarılamamıştı. 

Şimdi yanıtı aranan soru şu; İsrail, böylesine ses getirecek bir suikast için, neden Trump-Biden nöbet değişimi dönemini seçmişti? 

Bu sorunun yanıtı bölge barışı açısından da, küresel barış açısından da çok önemlidir. Biden seçim propagandası sürecinde İran ile bir yumuşama dönemi başlatmak istediğini söylemişti. Birileri, başlatılmak istenen bu barış sürecinden rahatsız olmuş olmalı ki, Fahrizade gibi İran açısından çok önemli bir isim Mossad tarafından katledildi. Suikastın altındaki imzaya bakınca, “Suriye’nin Golan Tepeleri’ni babasının malıymış gibi İsrail’e bağışlayan, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden Trump politikasının bir süre daha devam etmesi mi isteniyor?” sorusu gündeme geliyor.. 

Amerikan istihbaratının, ABD derin devleti Pentagon’un bu suikastten haberdar olmaması mümkün olmadığına göre, Mossad’ın bu operasyonu, Trump’ın ve Pentagon’un Fahrizade suikastinden beklentileri çerçevesinde değerlendirilmelidir. 

İran, Suriye’deki iç savaş döneminde, Kasım Süleymani yönetimindeki Kudüs Gücü sayesinde, Irak’tan Lübnan’a uzanan bir Şii Kuşağı oluşturmuştu. Sessiz ve derinden giden İran, Ortadoğu’daki kazanımlarından vazgeçmiş değildir. ABD, İran’ın oluşturduğu Şii Kuşağı’nı öne sürerek, Sünni İslam Alemi’ne, “İran yalnızca İsrail için değil, hepiniz için tehdittir” diyerek, Sünni İslam ülkelerini İsrail’le yakınlaştırmaya çalışıyordu. Bu konuda epeyce de yol alınmıştı. Başta Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere, Sünni İslam ülkelerinin İsrail ile sıcak ilişkiler kurmasında Mossad Başkanı Yosi Cohen’in de büyük rolü olduğu biliniyor. 

Sorularla ilerleyerek, İsrail’in İran’ın nükleer beyni Fahrizade’yi hedef alan operasyonun hedeflerini, nedenlerini, niçinlerini görmeye çalışalım..

İsrail’in Biden’ın başkanlığı devralması öncesinde devlet terörüne başvurmasının bir nedeni de, Trump dönemi Amerikası’nın desteğini kaybetme kaygısı olabilir mi? Fahrizade operasyonuyla, İran ile sıcak ilişkiler geliştirme niyetinde olan Biden’a da birşeyler mi anlatılmak isteniyor?

“İsrail’in bu operasyonları bir süre daha devam edebilir” şeklindeki yorumlarla kimlere, neler anlatılmak isteniyor?

ABD’nin Körfez ülkeleriyle bir dizi toplantılar yapması, B-52’lerin, Pompeo’nun bir süre önce ziyaret ettiği Girit’teki Amerikan üssüne yığılmasının amacı nedir? Derin ABD’nin kaptan köşkünde Pompeo ekibi mi olacak? 

Fahrizade suikastinin devamında Trump’ın başkanlık süresini uzatmayı hedefleyen bir ABD-İran savaşının çıkması beklenmiyor. Fakat, İsrail’in duyarlı odaklara yapacağı benzer saldırılarla ABD-İran ilişkilerini gergin tutma girişimlerine Biden yönetimi nasıl bir tepki verecektir?

Mossad Başkanı Yosi Cohen, İngiltere’nin etkili yayın organı The Times’da geçtiğimiz Ağustos ayında yayımlanan söyleşide, “Türkiye, İran’dan daha büyük tehdit” demesinin nedeni nedir? Fahrizade suikastinin Türkiye’ye uzanan yankıları olacak mıdır?

Soruları uzatabiliriz. Fakat bizim yanıtını bulmamız gereken soru, suikastin zamanlamasına ilişkin, “neden şimdi?” sorusudur. 

AKDENİZ YENİ DÜNYA DÜZENİNİN MERKEZİ OLURKEN…

Yazılarımızda, bölgemizdeki gelişmeleri, görebildiğimiz arka planlarındaki küresel dinamikler çerçevesinde değerlendirmeye çalışıyoruz. Bu değerlendirmelerimize dayanarak, yeni dünya düzeninin yönetim merkezinin de, finans merkezinin de, enerji merkezinin de Akdeniz olduğunu görüyoruz. Eski küresel egemenlik tanımlamalarını merkezine Akdeniz oturdu: “Akdeniz’e egemen olan dünyaya egemen olur.” 

Akdeniz’de en uzun kıyısı olan bir ülke olarak Türkiye’nin Akdeniz’e, Akdeniz’in uçak gemisi konumundaki Kıbrıs’a ilgisiz kalması düşünülebilir mi?

 Hem Akdeniz ve çevresinde güçlü bir aktör olarak bayrak göstermesi hem de yeni dünya düzeninin en önemli dinamiği olan Yeni İpekyolu’nun Batı’ya açılan kapısı konumundaki Türkiye, küresel çapta hesapları olanların yanlarında görmek istedikleri bir ülkedir. O nedenle Türkiye, “önce kendi çıkarlarım” diyerek, kimlerle yürümeye karar verse, karşı cephenin hedefi olmaktadır. 

O nedenle, İsrail’in, İran’ın nükleer beyni Fahrizade’yi hedef alan operasyonunu, Mossad Başkanı Yosi Cohen’in, geçen yıl The Times’da yayınlanan Türkiye’ye ilişkin sözleri çerçevesinde değerlendirmek gerekir. 

İsrail ile BAE arasında sıcak ilişkiler kurabilmiş olmasından dolayı kamuoyunun büyük saygısını kazanmış olan Cohen, yıllardır Körfez ülkelerindeki yetkililerle yaptığı konuşmalarda ortak düşmanlarının İran olduğunu belirtiyordu. Cohen’in The Times’daki söyleşide, “İran'ın gücü kırılgan; gücü, iç siyasetteki provoke edilebilir bir kaos ortamından kaynaklanıyor. Oradaki rejimin zayıf yönü bu. Türkiye ise, sahip olduğu silah kapasitesi, teknoloji üstünlüğü ile çok daha büyük bir tehdittir” derken, Körfez ülkeleri yetkililerine neler anlatmak istiyordu? 

İsrail ile Birleşik Arap Emirliklerini yakınlaştırmasıyla ünlenen ve bölgemizde oluşan cepheleşmeyi 1990’ların başlarındaki Balkanlara benzeten Mossad Başkanı Cohen’in, daha doğrusu İsrail’in, Sünni İslam ülkelerini İsrail çatısı altında toplayarak Türkiye’yi yalnızlaştırma çabasının altında nasıl bir amaç olduğunu doğru okumak gerekir. 

İSRAİL TÜRKİYE’DEN NE İSTİYOR?

Hatırlanacağı gibi, İsrail, Doğu Akdeniz’in derinliklerinden çıkaracağı doğalgazı, denizaltından döşeyeceği boru hattıyla Girit ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya pompalamayı planlıyordu. Fakat Türkiye, Libya ile yaptığı anlaşmayla bu hattın önüne bir set çekmişti. ABD’nin Girit’e yerleşmesinden sonra morali daha da bozulan İsrail, şimdilerde Türkiye’den TANAP’a paralel bir boru hattı izni istiyor. 

Arap Baharı rüzgarlarının esmeye başladığı günlerden başlayarak, Akdeniz’in önemi çok daha iyi anlaşılmaya başlandı. ABD’nin en büyük enerji şirketlerinden biri olan Exxon Mobile CEO’su Darren W. Woods’un Akdeniz’e ilişkin değerlendirmesini hatırlatmak isteriz: “Akdeniz, dünyadaki diğer okyanuslardan ve denizlerden daha değerli. Akdeniz’de kıyısı olmayan 100 ülkenin Akdeniz’de bayrak gösteriyor olması, o bölgenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Ben enerji konusuyla Akdeniz’i değerlendiriyorum, fakat bu 100 ülkenin amacı yalnızca enerji değil. Yapılacak küçük bir araştırma bile, Akdeniz’in gelecekte ne kadar önemli olduğunun anlaşılmasına yeterlidir.” 

MATRUŞKA BEBEKLER GİBİ

Özetle söylemek gerekirse, Mossad’ın, İran’ın nükleer beyni Fahrizade’yi hedef alan operasyonu, Sünni İslam ülkelerini İsrail’in çatısı altında toplama girişimleri, ABD’nin Girit’teki askeri üssüne yığınak yapması, Yeni İpekyolu’nun Batı’ya açılan kapısı Kafkasya’da Dağlık Karabağ merkezli hareketlenmeler, Fener Patrikhanesi’ni ökümenik sıfatı kazandırma çalışmaları, Libya’ya insani yardım götüren gemilerin Hamburg Fırkateyni tarafından basılması, 10 Aralık’ta yapılacak Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nde Türkiye’ye yaptırımlar uygulama hazırlıkları birbirinden bağımsız gelişmeler değildir. Akdeniz’e en uzun kıyısı olan Türkiye’nin, “Herşeyden önce kendi çıkarlarım” demesiyle bağlantılıdır. 

Türkiye ile Yunanistan’ı savaştırma planları, Türkiye’yi Sünni İslam Alemi’nden koparma çabaları, Türkiye’nin Asya-Pasifik cephesine yönelmesini önleme girişimleridir. ABD’deki bir çevrenin, Türkiye’nin Yeni İpekyolu’na verdiği desteği bitirebilmek, Çin’in yürüyüşünü engelleyebilmek amacıyla, Trump’ın, görevi devretmeden önce İran’a savaş açmasını istemekteler. Bir sabah, İran’ın nükleer tesislerinin bombalandığına ilişkin bir haberle uyanmamız hiç de uzak bir olasılık değildir. 

İçerde ve dışarda yaşanan gelişmeler bileşik kaplar gibi birbirleriyle bağlantılıdır. O nedenle, çevremizde yaşanan her gelişmeyi arka planındaki gerçek dinamiklerle birlikte değerlendirmek durumundayız. Şimdilerde yaşanan gelişmelerin odak noktası Akdeniz. Hesaplarımızı, değerlendirmelerimizi özellikle Doğu Akdeniz’de yaşananlara odaklanarak yapalım. 

Mossad’ın, 2 yıl önce Netanyahu’nun hedef gösterdiği Fahrizade’ye yönelik  suikastinin içerde ve dışarıda önemli yankıları olacaktır.