Ey Türk Gençliği “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur!”

Sen hani asildin Türk evladı? Bir gel kendine silkelen!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, İdlib’de rejim güçlerinin hava saldırısıyla 27 Şubat’ta 34 askerin şehit düşmesi sonrası Türkiye’nin Esad’a 29 Şubat gece yarısı için verdiği süreyi öne çektiğini ve harekâtı 27 Şubat gecesi başlattığını açıkladı.

Hem Suriye'de değişim olsun, hem menfaatler sabit kalsın, hem de insanlar ölmesin… Hem barışı destekleyelim, hem de değişim için gereken bedelden çekinmeyelim. Ok yaydan fırladı. Kötülük ne kadar sıradanlaşsa da Türk’ün tarihi duruşu hak ve mazlumun yanında durup masada tarafları aşırılıklarından ve sıradanlıklarından uzaklaştırmaya çalışmak bile önemli bir çaba olarak eminim tarihe geçecektir. Akar harekâtın adını da ‘Bahar Kalkanı’ olarak duyurdu. Bahar’ı ne güzel ifade etmiştim hatırlıyor musunuz? Bu hafta inanın içimden hiç bir şey yazmak gelmiyor. Sırf bir şeyler karalamak ve okunsun da alkışlansın diye de yazmıyorum çok da uzatmayı düşünmüyorum.  Sözde vatan millet sakaryacılık yapıp sırf vatanseverliğim belli olsun adına sözde paylaşım yapıp vur patlasın çal oynasın yapanları izliyoruz. Gerek sosyal medyalarda gerek halktan izlediğim ve gördüğüm izlenim sahiden acı. Ne mi görüyorum? Çoğu bitsin gitsin şu matem de tekrar başlayalım yeme içme paylaşma derdinde. Hani bazen insanın ifade edebileceği kaleme kâğıda bu durumu anlatacak bir kelam bulamaz ya ben işte bunun zirvesini yaşıyorum.

Bu halkın gerçekleri var. Bayrağımızın renginin anlamının nereden geldiğini bilmeyen var. Hiç tarih okumayanlar var. Bu ülkenin bayrağının altında yaşayan çok gereksiz insanlar var. Komşumuz dostumuz akrabamız bir tabaktan oturup yemeğimizi paylaştığımız şehit aileleri var. Yarım kalan hayatlar, babasız kalan yüzlerce evladımız var. Öte yandan bu ülke şerefimiz şanımız hani yukarıda da bahsettiğim gibi çok uzatmayı düşünmüyorum. Siyasetten dem vurup bağıra çağıra kalem oynatan kalemdaşlarıma bırakıyorum meydanı.  Bu iş ne parti ne etnik köken ne de kişisel menfaat değil bu yaşananlar tarihimiz, şerefimiz. Biz bu şanlı vatanın sade bir ferdi olarak ne mi yapmalıyız?

Örnek aldığımız Başkomutanımız büyük ve ulu insanın dediği gibi;

Gençliğe Hitabe

“Ey Türk gençliği!”

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden, mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî, bedhahların olacaktır.

Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin!

Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.

Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler.

Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-u-zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur!

                                                                       Mustafa Kemal Atatürk