Ünlü işadamı Rahmi Koç'un işlerini oğlu Mustafa Koç'a devretmesinden sonra, kendisine daha geniş zaman ayırması ve 40 metrelik bir yelkenliyle dünya turuna çıkacak olması, kutlanacak bir davranıştır.

Bu tür zengin bir insan denizle boğuşmak yerine, 7 yıldızlı transatlantiklerle dünyayı dolaşabilir ve kendisini hiçbir riske atmayabilirdi.

Eski kuşak Türk işadamları sadece çalışmayı ve üretmeyi düşündüler, yaşamak hiç akıllarına gelmedi.

Rahmetli Vehbi Koç'u binbir zorlukla ikna ederek Ege'de bir mavi tura çıkarmışlar ve ondan sonra denizciliğin ve turizmin değerini kavradığı söylenir.

Baba Koç'un ilk mavi tur gezisinden sonra Koçlar'ın turizm şirketi SETUR'un kurulduğunu duymuştum.

Dünya denizlerinde dolaşan dev transatlantiklerle yolculuk, bir şehrin içinde yaşamaya benzer.

Bu gemilerde her türlü konfor var. Her çeşit satış mağazası, sinema salonları, kafeler ve modern bir bulvarda bulacağınız her şey.

Birkaç tane yüzme havuzu, güneşlenme ve gezinti terasları.

Akşam yürüyüşünüzü yapabileceğiniz 200-300 metre boyunda cadde!?

Evet yanlış okumadınız, sağlı sollu mağazaların süslediği adeta bir cadde. Böyle bir gemiyle dolaşmak rahat olmasına, deniz üstünde yüzmesine rağmen size denizi hissettirmez!?

Bir sahil kasabasında oturan, denizi ne kadar hissederse, böyle bir transatlantikte yolculuk yapan kişiler de denizi o kadar hissederler.

Oysa denizi yakından ve içten hissedebilmek, yosun ve deniz kokusunu özümseyebilmek için küçük bir teknede olmalısınız.

En küçük teknede, denizi en çok hissedeceğiniz ve yaşayacağınız ortama sahip olursunuz.

Dalgaların üzerinden seken bir teknenin size vereceği hazzı, büyük bir gemide veya bir transatlantikte asla hissedemezsiniz.

Bu nedenledir ki Rahmi Koç'u kutluyor ve tebrik ediyorum. Davranış ve cesaretinin tüm işadamlarımıza örnek olmasını diliyorum.

Ben de amatör bir kaptan olarak deniz tutkusunu her an yüreğimde hissediyor ve sizlere engin mutluluklar diliyorum.

Neş'eli bir kulübe, kederli bir saraydan daha güzeldir.

Türk Atasözü