Değişimden neden korkarız?

Yararlıya ve daha iyiye gidileceğini bildiğimiz halde neden olduğumuz yerde kalırız?

Değişime giden iradeyi ne tetikler?

Tetikleyen gücün sürekliliği sağlanabilir mi?

Sağlanabilirse ne olur?

İnsanoğlu hayatının bir yerlerinde, kim olduğunu, ne yapmakta olduğunu ve yaşamın amacını merak ettiği bir sorgulama dönemine girer. Bu sorgulama dönemi, sakinlik ve ruhun derinliklerine inebilme cesaretini gerektirir. 

Yaşam alanımıza kabul ettiğimiz akrabalarımız, arkadaşlarımız, aile üyelerimiz, romantik ilişkimiz, maddi durumumuz, kariyerimiz, eğlence hayatımız, sağlığımız, yaşadığımız çevre ve kişisel gelişim seviyemiz yeniden ziyaret edilmeyi talep eder. Böylece bu detaylı incelemeler ile sorgulama döneminden, farkındalık dönemine geçilir.

Cebimizde bizi hayatimizin o sorgulama dönemine kadar taşıyan bir harita vardır ve bu harita, bu yeni donemin ihtiyaçlarını artık karşılamamaktadır. Farkındalık dönemi, büyük çoğunlukla orta yaşlara denk gelir. Kariyerin ve maddi şartların hızlı gelişmesi; ilişkiler, sağlık ve kişisel gelişim alanlarında yaşanan ani ve köklü değişiklikler, bu dönemi daha erken yaşlara çekebilmektedir. 

Akışı değiştirme, boşluğu doldurma, hayatı daha anlamlı ve kaliteli yaşama, gerçek potansiyelimizi açığa çıkarma, yaşamdan daha çok keyif alma, daha huzurlu ya da daha sağlıklı yaşama, bir şeylere dur deme, artık harekete geçme ve başarma isteği bizleri sarar.

Bu yeniden doğumun hikayesidir, tüm sancılarıyla. Bir spiral yolda yolculuk başlamıştır, aynı konular farklı perspektiflerden tekrar tekrar ziyaret edilir. Kazanılan yeni bakış açıları, yeni algıları, yeni hisleri doğurur. Kişi bir soğanın halkalarının tek tek kesilmesi gibi, yargılarından, yeni döneme hizmet etmeyen koşullarından, üzerindeki ağırlıklardan kurtulmaya başlayacaktır. Lakin çoğunlukla sorgulama ve farkındalık döneminden çok daha çetin geçecek olan bir döneme girilir: Direnme Dönemi.

Kişi cevapları, kaldırması gereken her taşı yerinden kaldırıp altına bakarak, kendini gözlemleyip dinleyerek bulmuştur. Eski harita çöpe atılmıştır, yenisi çizilmiş masanın üzerine konulmuştur. Amaç belli, rota belli, yöntem belli ama hareket yok. Bu direnme donemi, bir sonraki donem olan değişime direniştir. İnsan aklı, yıllardır yürümekte olduğu yoldan ayrılmak istemez. 

Eski bilinendir, güvenlidir, rahatlıktır. Eski, yaşam amacımıza hizmet etmese bile, hızlı cevaplar verebildiğimiz, tepkisel davranışlar geliştirebildiğimiz yerdir. Emek istemez, zaman istemez. Sonucu iyi de olsa kötü de olsa, avucumuzun içi kadar bildiğimiz, tahmin edilebilirdir.

Yeni heyecanlıdır, güvensizdir, meydan okumadır. Yeni, yaşam amacımıza hizmet ettiğine inandığımızdır, yavaşlayacağımız ve hızlanacağımız anların öngörülebilir olmadığı, etki yaratacak davranışların düşünülerek sergilenmesi gereken yerdir. Emek ister, zaman ister. Sonucunun iyi olacağı sezilse de, belirsizdir ve risktir.

Kişisel gelişimin kilit noktasıdır direnme donemi, varış noktasına doğru son virajdır. Değişimden bu yüzden korkarız, bildiğimiz, tanıdık olanı, tatmin vermese de güvenli olanı bırakmamız gerektiği için. Zihnimiz betada olduğunda seçimlerimiz hep güvenliden yana olur, belirsizlik tahammülsüzlük yaratır. Yararlıya ve daha iyiye gideceğini bildiğimiz halde bizi olduğumuz yerde çakılı tutan güven arayışımızdır, tehlikede hissedişimiz, savunmada kalışımızdır. 

Direnme döneminden, değişim dönemine geçişi sağlayacak olan şey güvenlik hissini içimizde doyurmaktır. Başka bir değişle, alfa seviyesinde mümkün olduğu kadar kalabilmektir. Durumun getirdiği karanlık duygu durumundan kaçmamak, bir yargıçtan ziyade kendimize bir gözlemci olmak, en önemli çözümdür. Bunun için; doğayla mümkün olduğu kadar bağlantıda kalmak tavsiye edilir. Birçok farklı çalışma alanı, bugün kendi perspektiflerinden, insanın doğayla bağlantıda olmasının faydalarını anlatmaktadır. Yaşam alanları buna izin vermiyorsa bile, açık alanda yapılacak yorucu olmayan, insanın kendisi ile baş başa kalabileceği kısa yürüyüşler önemlidir. Yine direnme döneminde, özel bir not defterinin tutulması, insanın kendini gözlemlemesi ve kendi ile konuşmalarını derinleştirmesi açısından önemlidir. Canlandırma, nefes teknikleri, meditasyon ve yoga yine bizleri merkezimize, dengeye ve içsel odaklanmaya götüren daha ileri tekniklerdir. Bu tarz çalışmaları yapmaya da direnç gösteririz çünkü hep akılcı çözümler bulmak yolunda eğitilmişizdir ve ruhun da kendi ritmi ve yöntemi olduğunu çoğunlukla göz ardı ederiz. Direnme dönemi, böylelikle zihin direnci bypass edilip ruh takip ederek kırılabilir.

Değişim dönemi böylece tetiklenmiş olur, sürekliliğini sağlamak da bize iyi gelen teknikleri hangi istikrar seviyesinde devam ettirebildiğimizle ilgilidir. İstikrar, düzenli emektir. Direnme döneminde tuttuğumuz notlar, değişim döneminin çapalarıdır. Ve değişim dönemindeki irili ufaklı değişiklikleri hayatımıza katarak ve sürekliliğini sağlayarak da bir sonraki dönem olan dönüşüm dönemine hazır hale geliriz.