Bugün Cumhuriyet'in 84'üncü yıldönümünü; yurdu kasıp kavuran bölücü terörün amansız baskısı altında, ülkenin bölünmez bütünlüğü, halkımızın huzur ve barışı için gözünü kırpmadan canını, bedeninin bir parçasını feda eden kahraman evlatlarımızın yüreğimizi dağlayan acıları içinde kutluyoruz. Cumhuriyet Bayramını coşku ile kutladığımız bu günde yakın tarihimizde şöyle süratli bir gezinti yaparsak, bir asır önce Avrupa'nın HASTA ADAMInın, bugün dünya milletler camiasının güçlü ve şerefli bir üyesi haline geldiğini gururla tespit edeceğiz. Tabii bu günlere kolay gelinmedi. 1923 Türkiye'si adeta yangın artığı, harap ve virane idi. Balkan Harbi'nden beri aralıksız 10 yıl süren savaşlar, ülkenin bütün kaynaklarını kurutmuştu. Okul yok, yol yok, elektrik, sanayi, üretim hiç bir şey yoktu. 84 yıldır Cumhuriyet idaresi; dünyayı ve ülkemizi kasıp kavuran bütün olumsuzluklara rağmen, canını dişine takarak bu son Türk Yurdu'nu, yolla, okulla, elektrikle donattı. İğne ipliği bile ithal ettiğimiz günlerden her türlü makina ve teçhizatı, otomobili, uçağı, gemiyi ve her şeyi imal edecek dev bir sanayi yarattı. Bütün eksik ve noksanlarına rağmen, medeniyetin tüm icapları ve güzellikleri ile günlük hayatımızı renklendirdi, yaşam standardımıza kalite getirdi. Cumhuriyetin faziletleri saymakla bitmez. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki; hiç bir etnik ayırım gözetmeden, eşi menendi görülmemiş bir Kurtuluş Savaşını Türk kimliği altında kenetlenerek kazanan atalarımız, dedelerimiz; Cumhuriyeti yeni nesillere, bizlere, O'nu çağdaş uygarlık seviyesi üzerine çıkararak yaşatmak üzere emanet etti. Bu kutsal ve yüksek emanetin; her Türk evladının en kıymetli varlığı olduğu, en son hain bölücü eylemlerinden sonra bir kere daha ortaya çıkmıştır. Askerlik şubelerine müracaat eden gençlerimizin, ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ diye haykıran milyonlarca kadın, erkek vatanseverlerin bir yumruk gibi oluşturdukları muhteşem görüntü iyi değerlendirilmelidir. Türk Milleti atasının yadigarı kutsal emaneti, ne pahasına olursa olsun muhafaza etmek konusunda kararlıdır. Ve Türkiye Cumhuriyeti de bu kararlılığın icaplarını er geç yerine getirecek ve bölücü hainlere layık oldukları dersi verecektir. Bu derse hiç bir Türk Hükümetinin uzun süre bigâne kalması düşünülemez. Bugünkü iktidarın da kısa sürede gerekli kararları istihsal edeceği muhakkaktır. Bu arada bölücü hainleri, bugün sergiledikleri vahşete götüren sebepler tartışılmaktadır. Bizce terörle mücadelede koşullar ve kurallar dengesi terör lehine bozulmuştur. Güvenlik güçlerinin yetkisi bir formül bulunarak mutlaka artırılmalıdır. Terör suçlarına verilen cezalar kısmen kalkmış, mevcutlar da etkisiz hale gelmiştir. Örneğin masum insanları kurşuna dizen bölücü teröristlerin idamı niçin düşünülmemektedir? Terörle ilgili suçları kısa sürede sonuçlandıracak gerekli düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir. Terörle mücadele eden güvenlik güçlerinin tek elden yönetimi bir HARP PRENSİBİ'dir. Ve bu prensiple birlikte bölücü teröristlerin eylemlerine en seri ve şiddetli bir şekilde mukabeleye imkân veren iş ve işlemler sonuçlandırılarak güvenlik güçleri yetkilendirilmelidir. Operasyonlar kadar devletin kararlılığının ifadesinde ölçü olabileceği konusunda mutabakat sağlanan ekonomik tedbirlerle birlikte, hukuki, sosyal ve diplomatik ve diğer tedbirlerin vakit geçirilmeden alınması gerekmektedir. Halk ayağa kalkmış, bölücü teröre ve destekçilerine ders verilmesini beklemektedir. Hükümetler halkları için vardır.