Atalarımız çocukların büyüklere benzemesi ile ilgili derler ki; “küçük kalkar büyüğe bakar.” Bende diyorum ki çocuklar bize benzer, biz ebeveynler evde veya toplumda çocuklarımıza ne verirsek onlar da bizim bu davranışlarımızı örnek alırlar. Günümüz dünyasında tüketim toplumuna damgasını vuran doyumsuzluk ve her şeyi elde etme arzusu insanları sınır tanımaz bireyler haline getirmektedir. Gençlerin çalışmadan ve kısa yoldan zengin olma arzusu suç önlemede zaman zaman ailelerle birlikte devleti de zorladığı gözden kaçmamalıdır. Özellikle çocukları özgür yetiştirme iddiası ile çocuklara her istediğini veren ve çocuğa hayır demenin yanlış olarak kabul edildiği bir anlayışın hâkim olduğu bu tatminsizlik ve doyumsuzluk kültürün içinde otokontrolü yüksek bireyler yetiştirmenin zorluğu da aşikârdır. Ne var ki, içinde bulunduğumuz çağın bütün zorluklan bir yana, otokontrolü yüksek çocuklar ve gençler yetiştirilememesi durumunda suç oranla­rında ciddi bir azalma olacağını beklemek boş bir hayalden öteye gitmeyecektir. Bu nedenle, ülke çapında etkili ana-baba eğitimleri verebilecek kurslar açılmalı, çocuk sahibi olacak ailelere ebeveyn eğitimi verilmelidir. Böylece, otokontrolü yüksek bireyler yetiştirme hedefi milli bir mesele olarak görülmeli ve profesyonel bir şekilde ele alınmalıdır.

Bakın mübarek ramazan ayının yaklaştığı şu günlerde önemli bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim. Ülkemiz insanın yüzde 99’nun Müslüman olması büyük bir yüzde hesabıyla suç önlemede diğer ülkelere göre büyük bir yer tutar. İslam dininde insanın işlediği suçları ve yaptığı kötü davranışları gözetleyen ve aynı zamanda bunları kayıt altına alan bir meleğin bulunduğu inancı ve günlük namazların sonunda onun varlığını sembolik olarak hatırlatılan (selam uygulaması) inanan insanların suç işlemesini önleyici bir işlev görmektedir. Genel anlamda İslam dini örneğinde suç işleme ile dindarlık arasında ters bir orantısal ilişkinin olduğunu ifade etmek mümkündür. Batı'da ve Türkiye'de yapılan birçok çalışmada ibadet ile suç işleme arasında yakın bir ilişki olduğu ifade edilmektedir. Bu bağlamda suç ile ilgili istatistiksel veriler incelendiğinde Ramazan ayında birçok suç türünde önemli bir azalmanın meydana geldiği görülmektedir. Aynı şekilde dini ayinlere düzenli katılım gösterenler arasında suç işleme oranının bulunduğu toplumuna göre daha az oranda olduğu da görülmektedir. Yani bu kutsal ay da çocuklarımıza biraz daha sabırlı, saygın ve sevecen şekilde davranmamız bulunmaz fırsatlardır. Çocuklarımızı kötü alışkanlıklarda ve suça yönelmede uzak tutmak için çok çok özverili davranmalıyız.

Suç faillerine yönelik uygulamalar arasında devrim niteliğinde olanı, şüphesiz onarıcı adalet yaklaşımıdır. Onarıcı adalet perspektifi, failin cezalandırılmasından ziyade mağdurun ve toplumun onarılmasına önem veren bir yaklaşımdır. Türkiye Avrupa Birliği’nin etkisi ile onarıcı adalet uygulamalarını hayata geçirmeye başlamıştır. Suç önleme için bütün bu anlattıklarımızın en önemli kısmını özetlersek bin yıllardır, insanın insana işkence, tecavüz, hakaret ve ölümcül saldırı yapamaması için çalışmalar yapılmıştır. Dünya devletleri katrilyonlar tutarı bütçeler harcayarak güvenlik önlemleri almak için kurum ve kuruluşlar oluşturmuşlardır. Buna rağmen tam başarı elde edilememiştir. Eğer; aile, millet, devlet ve hükümetler suç önlemede işbirliği yapmaz ise; yine devletlerarası anlayış ve antlaşmalar olmaz ise biz yine toplacağız yine yakınacağız! Tarihte ibretler alınırsa; İnşAllah çocuklarımız gelecekte kendi evlatları ve torunlarına güzel örnek olur ve güzel hasletler bırakırlar.