Sürü gibi herkesin aynı şeyi yaptığı, aynı şekilde giyindiği, aynı dünya görüşüyle aynı fikirlere sahip olduğu bir insan grubu içinde yaşamak, bir grup koyunla beraber otlamak gibidir.

Gün gelir sürü başı yolunu şaşırır uçurumdan atlar, diğerleri de sorgusuz sualsiz ardı sıra atlar.

Kimi zaman hırstır, ihtirastır, kimi zaman fakirlik ve toplumsal baskılardır bizi sürüye dahil olmaya iten.

Toplum seni belli bir kalıba sokmaya çalışır. O kalıba gireyim derken kendinden uzaklaşırsın. Özünü kaybedersin.

Kendini insan zanneden evcil bir köpek oluverirsin.

SENİN NE OLDUĞUNU BİLİRLER DE, SEN KENDİNİ BİLMEZSİN.

Bir gruba dahil olmak kişiye güven verir. Hal ve hareketlerine gereksiz bir özgüven gelir. Bilir ki arkası sağlamdır. Bir telefonuna bakar anında 100 kişiyi olay mahalline yığması. Yüksek mevkilerde tanıdıkları, o tanıdıklarla hasbelkader çekilmiş boy boy fotoğrafları vardır.

Mason locası, tarikat, cemaat gibi herkes birbiri ile ticaret yapar, herkes birbirini kalkındırır. Birbirine kız verir, kız alır.

Çok güzel şeylerdir bunlar. Refah düzeyin, toplumda saygınlığın hızla yükselir. Cebin para görür. Marabayken, Bey olursun.

Bu öyle bir imtiyazdır ki, kişiye hata yapma serbestliği tanır. Sen hatanı yap, Allah nasıl olsa affeder...

EN BÜYÜK GÜNAHLAR KAPALI TOPLUMLARDA İŞLENİR.

Ve düzen bozulmasın diye hep gizlenir. Herkes bilir, ama gizlidir :) Hasır altı edildikçe de ahlaksızlık normalleşir. Çıplaklar kampı gibi; bakarsın, görmezsin.

Derken bir akıllı dile gelir, iş ayyuka çıkar.

O zaman "Ben yapmadım, o yaptı" diye herkes dökülmeye başlar. Birbirlerine çamur atmakta yarışa dursunlar, sonuçta çamur herkese bulaşır. Bu sefer de "Bende de çamur var ama ondan daha temizim" diye kendini ayrıştırmaya çalışır grubun asil üyeleri. 

Tüm toplum çamura bulanınca, arada temiz kalmış bir kaç kişi göze batmaya başlar. Temiz olanları temizledikten sonra diğerleri mutlu, mesut, çamur içinde yaşamaya devam ederler.

Böyle toplumlarda en temiz olan çobandır. Zaten işin asıl yükünü çoban köpeği çeker.

Çoban emreder, köpek sürer, sürü gider. Sürü içinden bazıları çobanın gözdesidir. Onlar zarif zarif, salına salına giderler. Gelene, geçene hep o gösterilir, ondan övgü ile bahsedilir. O sürünün görünen yüzüdür.

Çoban onu bebeklikten alır, koynunda büyütür. Okşar sever, eliyle besler, iyice semirince de keser. İlk harcananlar, en gözde olanlardır. 

Tecelli vakti yaklaştıkça çoban, koyunu ile arasına duygusal olarak mesafe koymaya başlar.

Öyle ya, çoban da olsa, o da insan. Onu da Allah yarattı. Duyguları var, vicdanı var.

Kolay mı; el bebek, gül bebek büyütmüşsün, lafını ikiletmemiş, seni hiç üzmemiş, dere, tepe, dağ, bayır her yere peşinden gelmiş. Yememiş yedirmişsin, sütünden, yününden, istifade etmişsin. İnsan nasıl kıyar gözdesine. Onun için soğutmaya çalışır yüreğini.

Araya mesafe koyar ki, o da soğusun. Bıçak altına yatarken "Bana bunu da mı yapacaktın, beni kesmek için mi büyüttün" diye serzenişte bulunmasın.

Gerçi "Senin zamanın geldi, seni kurban edeceğim" dese, "Başım gözüm üstüne" der kendi ayaklarıyla giderler kesimhaneye sürüdekiler. Ama olsun yine de bir dalavere çevirmek gerek. Giden gider de, kalan vicdan meselesi yapar belki...

Sürü içinde, hep aynı rutinden sıkılıp başı boş takılmak isteyen bir iki tane muhakkak ki çıkar. Onlar da, zamansız öten horoz misali, makus talihine erer vaktinden önce.

Elbet sürüdeki herkes bu hazin sonu yaşayacak, gün gelip çobanın gözdesi olacaktır.

Eğer bir toplum içinde yaşıyorsan, YA ÇOBAN OL, YA SÜRÜDEN AYRIL. Allah'ın verdiği kaderi, kısmeti çobanın hükmüne bırakma.

Kimse, kimseye benzemek zorunda değil. Kimsenin takdirini kazanmak, övgüsüne mazhar olmak zorunda değilsin.

Vicdanı hür, fikri hür bir birey olarak yaşa.

Topluma değer katan, toplumu oluşturan bireylerin farklılıklarıdır.

Çeşitlilik olan yerde güzellik vardır.

Özenle hazırlanmış bir arajman, bir deste gülden çok daha güzeldir. Siyahın beyazdan, yeşilin maviden, sarının kırmızıdan alacağı vardır. Bu ne güzel bir renk cümbüşüdür.

Yalancı mıyım?