Pandemi ile birlikte diğer sektörler gibi yayıncılık sektörü de ciddi bir krizin içinden geçiyor. Salgının sebep olduğu küresel çapta oluşan ekonomik bunalım, Türkiye’deki E-Ticareti nasıl etkiliyor? Global anlamda ticari yapıyı kökten değiştiren ve gün geçtikçe önemi daha çok artan E-Ticaretin sektör bazındaki geleceği nasıl görünüyor? Bu başlıklar altında sektörünün sorunlarını detaylı bir şekilde ele aldığımız, APERATİF KİTAP YAYIN DAĞITIM VE TİC. A. Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Doğan ile elektronik ticaret noktasında sektörün geldiği son durum minvalinde, APERATİF KİTAP ve Erdoğan Kitap Dağ. Paz. ve Tic. Ltd. Şti. kuruluşunu, dününü, bugününü ve yarınını konuştuk…

Sizi tanıyabilir miyiz? Yayıncılık sektöründe farkındalık oluşturmayı amaçlayan bu uzun soluklu yolculuğunuza nasıl ve ne zaman başladınız?

1999 yılından beri kitap satıcısıyım. Devlet, ders kitaplarını ücretsiz vermeye başladıktan sonra sektörde müthiş bir savrulma oldu. Çünkü tamamen ikinci el kitap alım ve satımı yapıyordum. Sektör sekteye uğradıktan sonra kültür kitapları ikinci el ve normal kitap satmaya başladık. Aynı zamanda ders kitapları dağıtımından sonra yardımcı ders kitaplarına, Pazarda talep oluştu. Öğretmenler, okulda yardımcı kaynak kitapları istedi. Ben de öğretmen arkadaşlara dedim ki; “Ben iyi samimi bir satıcıyım, dürüst bir satıcıyım, okula gelirsem menfaat ön planda olur, menfaat ön planda olunca da bütün samimiyetim kaybolmuş olur. Ne yapalım, ben özgür iradeyi savunan bir insanım. Kıyas ve kıstas yapıp, doğru ürünü doğru kişiden doğru fiyata almayı isterim. Alternatifleri olmayan iş kabulüm değildir. Bu minvalde Gaziantep’te bir E-Ticaret sitesi açalım siz oradan bakın fiyatlara sipariş verin ben motosikletle getireyim.” dedim. 

 Ve Alternatifkitap.com u açtık.

 Bu şekilde çok da istediğimiz gibi bir talep olmadı. Yalnız o dönem kurduğumuz Alternatiffkitap.com 2005-2006’lı yıllarındaydı. Bir müddet zaman geçtikten sonra Türkiye çapında yeni yeni siparişler almaya başladık. Büyük bir özveriyle bu siparişleri hazırlayıp, ilgili kişilere göndermeye başladım. E-ticarette en büyük sıkıntı güven sorunuydu. İnsanlar, insanlara güvenmiyordu. “O zaman ben dürüst bir tüccarsam ben insanlara güveneyim.” dedim. Binlerce kişiye kitapları gönderdim. Kitapları teslim aldıktan sonra hesap numarama ücretini yatırmalarını istedim. Yeni bir platform ama bağnaz, bencil, metanın dışındaydı; dostluk, arkadaşlık, güven tabanlıydı. 

Bir ürünü E-Ticarette sattığın zaman insanlar anında olaya en kötü senaryoyla bakıyorlar, seni üçkağıtçı olarak tanımlıyorlar. Siparişi tamamlayamadığında, gönderememe olasılığını ortadan kaldırmak için, ürünleri elde tutmaya başladım. Öz sermayem yetmediği için borçlandım derken 2009’lu yıllarda bu borçları ödeyemez duruma geldim. 

Daha az stok, daha çok ürün, istihbarat ve daha uygun şartlarda ürün almak için İstanbul’a taşıdım E -Ticareti. İstanbul’da da hedefime ulaşamadım, borçlar arttı da arttı. 2009’dan 2015 yılına kadar zarar ve borçları çevirerek ticaret yaptım. 2015-2016 arası ilk defa kâr etmeye başladım. 

Bu zaman zarfında hiçbir müşterimi üzmemeye çok gayret ettim, hatta bir müşterim üzüldü diye oturup yarım saat ağladım. Bütün opsiyonlarımı değerlendirdiğimi ve sonuçta üzgün olduğumu, sınava hazırlanan öğrencilerin gecikme sorunu yaşadığında sorunu satıcıya bağladığını ve çalışma modunun düşeceğini öngördüm ve bunun olmaması için çok dikkat ettim. Hazırlık kitapları çok çabuk basılan ve biten ürünlerdi. Bir saat sonra firmada dahi ürün elde kalmayabiliyordu. 

Bir KPSS öğrencisi, bayram arifesinde sipariş verdiği için kitaplar kendisine bayramdan sonra ulaştı, oysa o bayram esnasında kendisine ulaşabileceğini varsaymış. Onun mağduriyeti benim bütün dengemi bozdu. Bunun tekrar etmemesi için anında, derhal, çok hızlı bir şekilde Ankara’ya şube açtık. Yeni bir sistem kurduk ve oradaki bütün ürünleri o yazılıma koyduk. 

Türkiye’de ilk defa senkronize bir şekilde işlem yapan bir firma olduk. Siparişler tek merkeze düşerken stok durumuna göre çıkış şubesini seçiyorduk. Özellikle E-Ticaret platformunda gecemi-gündüzümü diri tuttum, çünkü doğabilecek bütün senaryolardan ben mesuldüm. Çok hassas, çok dürüst bir satıcı olduğum için çok yıprandım. 

Yazılımsal ve sistemsel bazda teknik sorunlar ile karşılaştınız mı?

Yazılım sisteminin belli bir hukuki altyapısı olmadığı için bir gün sunucu hizmeti aldığımız kişinin başkasının alt kiracısı olduğundan, o kişi de borcunu ödemediği için verilerimize el konuldu. Sonra arkadaş, o firmanın kiracısı oldu, ücretimizi bir aylık peşin ödediğimiz halde ay sonuna varmadan sistemi kapattılar. Biz her şey olabilir düşüncesi ile sitemizin yedeğini almıştık.

Bir günlük veri kaybıyla indirdiğimiz bilgileri, başka bir ilde, başka bir sunucuya indirdik ve çalıştırdık. Bu durumda kimseyi mağdur etmediğimiz gibi krizi kimseyi mağdur etmeden, kendi içimizde mükemmel bir şekilde yönettik. 

Sizin E- Ticaretteki başarılarınızı örnek alıp, yolunuzdan gitmek isteyenler oldu mu?

E-Ticareti ilk yapanlardan ve gerekli bilgi ve beceriye sahip olduğum için bazı firmalar bilgi talebinde bulundular. Biz de hiç kimseden hiçbir bilgiyi eksik etmedik. Yeter ki, bu bilgiler ona ulaşsın ve o kişiler bu bilgiler ışığında doğru bir ticaret yapsın, ülke insanına katkıda bulunsun istedik. İşi yeni öğrenen kişiler bizim gibi değillerdi, daha hırslılardı. Fazlaca para odaklı oldukları için güç ve ticareti kendilerine çektiler. Hizmet edeyim derken, hezimet ettiler. Bu firmalardan bir tanesine “Rekabeti fiyatlarda değil, hizmette edelim; ayrıca arama motorlarına reklam veriyorsun ve o paralar yurtdışına gidiyor, ben ülkemin parasının yurtdışına gitmesini istemiyorum. Ayrıca müşterilerin senden çok şikâyetçi, bizim ise tek bir şikâyetimiz yok.” dedim. O kişi “Ben parama bakarım, müşteriyi anlamam.” dedi. “Ya olur mu? Sonuçta sen de her yerde bir müşterisin, sana nasıl davranılmasını istiyorsan, sen de öyle davran.” dedik. “Ömer Abi, ne kadar çok şikâyet varsa, biz o kadar büyük bir firmayız.” dedi. Nasihatin fayda vermeyeceğini anlayınca “O zaman yolun açık olsun.” dedik. Akabinde tek bir şikâyetimiz yokken Google üzerinden defaatle ve defaatle “ucuzkitapal.com şikayet” arama yapılmış, yani kibarca uyardığımız kişi, bizi karalamak adına böyle bir terbiyesizliği yapmıştı. O günden sonra ucuzkitapal.com şikayet olarak sonuç çıkmakta idi.

E-Ticareti kullanan ilk kişilerden olduğunuzu ifade ettiniz. Bu platformda olan firmalar, zaman zaman yeni ekonominin bir boyutu olarak hayatımıza giren E-Ticarette, teknik problemler ve elektronik ortamdaki verilerine yönelik siber saldırılara maruz kalabiliyorlar. Siz hiç böyle bir problem yaşadınız mı?

Bundan 6 yıl önce bazı kişiler, sitelerimize siber saldırıda bulunarak çökerttiler. Bu olay 6 ay kadar aralıksız sürdü. Yapılan her algoritma değişikliği ister istemez kayıplara ve negatifliklere sebep olduğu için yer yer bulunduğumuz konumdan çok geriye düştük. Teknoloji çok hızlı geliştiğinden dolayı sistemlerimiz onuncu yılda bunu kaldırmamaya başladı. Ne yazık ki E-Ticarette devlet tarafından desteklenemiyorsun, yetmiyor rakip firmaların siber saldırılarına maruz kalıyorsunuz. Sen ne kadar dürüst olursan olsun güven duymuyorlar. 

Bu badireleri atlattıktan sonra biz şunu anladık ve gördük ki; yakın zaman da, ülkemiz bir üst ticaret merkezi olacak. Çin ve Londra üzerinden bir tren yolu projesi mevcut. Bu proje içerisinde Türkiye yapay zekâ, nesnelerin interneti ve 5-G gibi teknolojilerle tanışacak. Bizim altyapımız bunu kaldıramaz, ayrıca çok yorulduk ve yıprandık; güzel bir teklif gelirse doneleri ve şirketi satmayı düşündük. 2018 yılında yeni bir yazılımla APERATİF KİTAP YAYIN DAĞITIM VE TİC. A. Ş. açtık. 

Diğer şirketi de kimsenin mağduriyetine izin vermeden, siteleri ve siparişleri A sitesinden B sitesine geçirerek hiçbir siparişi mağdur etmedik. O tarihten sonra Erdoğan Kitap Pazarlama değil de Aperatif Kitap Pazarlama Dağıtım Anonim Şirketi’nin müşterileri oldular. 

Biz parayı ikinci planda tuttuk, ülkemizi ve insanımızı hep önde tuttuk. Maalesef bunun şu an bir alıcısı yok. Çünkü insanlar doğruyu ve yanlışı ayırt etmekte zorlanır hale geldiler.  Doğru yapan “Evet, benim yanlışlarım var.” diye kendini yererken; yanlışı yapan, fazlasıyla cüretkâr olmakta.

Peki, pandemi ile birlikte geleneksel ticaretin olumsuz etkilendiği, E-Ticaretin ülkemizde ve küresel boyutta güçlü ve büyük bir ivme kazandığı bir gerçek. Bu durumun sektöre yansıyan olumlu ve olumsuz tarafları neler oldu?

2019 ve 2020’li yıllarda firmalar ya ortak olundu ya da küresel çaptaki firmalara satıldı. Bu küresel şirketlerin ek olarak pandemi ile insan sağlığı üzerinde bir algı ve korku operasyonuyla küçük esnaf ve E-Ticaret olmayan birçok sektör kapatıldı. 

Ayrıca ciro kayıpları yetmezmiş gibi kargo firmaları 2018 ve 2019 yılları arasında kargo fiyatlarına yüzde 50 -150 oranındaki zamlarına dayanacak gücü kalmadı. Bu platformlar ise kendi kargo firmalarını bünyelerinde açarak nispeten başta zarar görseler de fırsata çevirmeyi bildiler. 

Ayrıca arama moturu firmasına, kalan pazarı da tamamen ele geçirmek adına veryansın reklamlar vermekte. Müşteri yönlendirmesi tıklanmaları Çok uygundu şimdilerde onlarca kat arttı. Arama motoruna reklam verenler, vermeyenlerin veya yeteri kadar veremeyenlerin müşterilerini kendileri aldılar. 

Bir de arama motoru değişikliğe gitti. Ucuz Kitap Al “Ucuz ve kaliteli kitap al!” sloganıyla yola çıktı, ismi prim yaptı ve rakip firmaların da “Ucuz kitap al!” kelimesi ile reklam vermelerini sağladı. Yani bizim görsel, basılı medyaya verdiğimiz reklamlar neticesinde sitemizden ürün alacak bir kişi, rakip firmaları “Ucuz kitap al!” olarak ön plana çıkardığı için onlar bizim müşterileri kendilerine çektiler satış yaptılar.

Dün hiç olmayan firmalar, bizim ismimizi kullanarak satış yaptılar. Bunlar tabii ki hayatın etik olarak olmaması gereken gerçekleri ama biz bu platformları insana faydalı olması için kullanırken, onlar adım adım insan algısını yönetebilecek şekilde, hatta bir ülkede demokratik bir seçimi sabote edebilecek şekilde kullanmaya başlamışlardır. Ülkemizin bir arama motoru olmadığı için, bir sosyal medyası olmadığı için ister istemez yabancıların platformunu kullanmak zorunda kaldık. Biz bunu kullandıkça Big Data’nın gelişimini sağladık, yapay teknolojiyle bizim her türlü dijitalle izimiz, onların algoritmasına bir kazanç olarak yansıdı. Ve bunu gören firmalar, E-Ticaret sektörüne girdiler.

Bunu bir tık öteye taşıyarak pazar yeri diye tabir edilen platformlar açtılar. Bizim gibi satıcılar, istemeyerek daha ilk başta pazar yerlerinin parlamasına sebep olduk, her türlü lojistik hizmetini sağlamış olduk. Elde ettiğimiz verilerin ve satış donelerinin   bize değil de bize rakip olmasını istedikleri kitap dahi satmayan yerlere teklif ettiklerini gördük.  

Bu da yetmezmiş gibi şu an sektör olarak korsan kitaplarla karşı karşıyayız. Ve tarihte ilk defa korsan kitap legal olarak satılmakta, bandrolü bile olmakta. İlk başta “Benim sorunum değil.” diyerek ilgili yerler kapanmadı.

Kamuoyu baskı arttığında da küçük firmaların kapanacağı ve araştırılmaya gidileceği belirterek derhal bütün platformlardaki ürünlerimizi satışı kapattı.  Bizim de bir ay boyunca satışlarımız kapandı. Sorduğumuzda ise öğrendik ki, “Korsan satışı engellemek için” “Biz kaç yıllık E-Ticaret firmasıyız, korsan kitap satışı yapmıyoruz, neden bana sormadan kapattınız?” dediğimizdeyse bir muhatap dahi bulamadık! Neymiş? Onların legal ekibi varmış, oraya mesaj atılacakmış. 

Bizden fatura bilgilerini istediler. Ya arkadaş, fatura bilgileriyle korsan kitap olup olmadığını nasıl anlayacaksınız? Biz, o platformdan gelecek talepleri karşılamak adına stoklarımızda binlerce kitap bulundurmaktayız. Ürünü temin edemediğimiz zaman kitap başına belirtilmiş bir tutar, ceza ödüyoruz. 

Biz kitapçıyız, yüz binin üzerinde ürün datasıyla uğraşıyoruz. Benim legal olarak sattığım ürünlerin karşısına korsan olarak satan kişilerin fiyatı aşağı kırmasından münasebetle bizi onlarla mücadele etmeye algoritma olarak davet ettiler. “Sen de satacaksan bu fiyata gelmen lazım, hatta daha da altına satman lazım.” dediler. Bu ürünün gelişi belli, maliyetim belli, piyasası belli, ıskontosu belli, hatta sen bunların benden faturasını da istedin, karşılaştır hesapla gör.

Sen bu verileri elde ettikten sonra, ilgili ürünlerin satışını yaptırarak elde ettiğin datalar ışığında hangi ürünün daha çok sattığını görerek, pastanın büyük bir bölümünü yine kendi lehine kullanırken beni bir kez daha kenara ittin. Ben, o ürünün satımını sağlamak için dünya kadar efor sağlarken, bir de kitapçılıkla âlâkası olmayan kendi arkadaşlarına bu çok satanları tevil edip, onların bu işten kazanç elde etmesine ve sektör dışındaki insanların, bu sektöre darbe vurmasına sebep oldunuz. Önce bizim pazarımızı aldınız, sonra rekabet oluşturup, o pazara bizi çektiniz. Ve “Hukuki olarak biz sorumlu değiliz.” dediniz. Yetmedi, korsan kitapla beni karşı karşıya mücadele edecek şekilde getirdiniz. Ben zaten hayatta kalma savaşı verirken ve bu haneme bile zarar yazılırken; bir gün benim tüm ürünlerimi kapatarak bir ay boyunca satışlarımı durdurdunuz! Bu kayıp benim bir yılıma mâl oldu. Şu an ödememiz gereken çekler var, lakin satışımız yok. 

Dürüst insanlar, ülkede bir kıymet görmediler, sahtekârlar, para odaklılar daha çok tercih edildi. Bunu müşterilerin mağduriyetlerini çeşitli platformlardaki feryatlarında görüyoruz. Bu sektörü biz bebek gibi büyüttük. Neyin ne şekilde zarar vereceğini elbette çok iyi biliyoruz. Pandemiden sonra küçücük pazarımızı reklamlarla kaybedince kara kara düşünüyoruz. Devlet kontrolü olmayan milli bir E-Ticaret platformu olmayınca hırslı insanların önü daha da çok açıldı. Biz dürüst tüccarlar olarak bunlarla ne kadar mücadele ettiysek de sorgulanan yine biz olduk, tabiri caizse dayak yiyen yine biz olduk, zarar gören biz olduk. Bu mücadele nasıl olur? Ahlaki ve hukuki bir zeminde olur. Adamda ahlak olmazsa nasıl olacak? 

Şimdi küresel çaptaki tüm firmalar, yerli firmaları satın almaya ya da yok etmeye geldiler. Ve şu an biz biliyoruz ABD , milyonlarca esnaf işsiz kaldı, milyonlarca aile evini, arabasını bankalara verdi.  Şu an aynı tehlikenin ramağındayız. Bu feryatları kamuoyuna taşıyan insanlar, devletin ilgili kademelerine ulaştığında karşılığında Rekabet Kurumu Başkanlığı -basından öğrendiğimi söylüyorum- 5 kişiyi görevlendirdi, bütün E-Ticaret yapan firmalar, ki buna biz de dahiliz; Rekabet Kurumu’na yaptığımız bütün satışları E-Pazardaki cirolarımızı yıl yıl resmi evrakla ilgili yere ulaştırdık. 

Daha sonra bu kurumun başındaki kişinin Rekabet Kurumu’ndan ayrıldığı ve bir E-Ticaret firmasına transfer olduğu konuşuluyor. Şimdi böyle bir ortamda tabiri caizse satıcı, vatandaş mağdur edilirken, ülkedeki dengeleri tamamen kendi lehlerine bozarken ve pandemide ağır yaralar alan esnafı daha da zor duruma soktuktan sonra bir E-Ticaret firmasına girmesi ne hukuki ne de ahlaki bir durumdur. Yerli ve milli firmalar, bu ülkenin geleceğinin teminatıdır, yabancıların elindeki bir piyasa ve ticaretse bir sömürü ülkesinde olabilecek bir durumdur. Yine basından öğrendiğimiz kadarıyla bu ticaretin merkezi İstanbul’dadır. Rekabet kurumundan ayrılan kişiye sadece kendisine özel Ankara’da bir ofis açılmıştır. Peki sorarım size! Kendisi bu ofiste ne yapıyordur? Vazifesi nedir? Kimlerle görüşüyordur? Ve vitrinde bu kişi varken, firmanın diğer çalışanları şaibe altında değil midir? Tehdit altında değil midir? Firmaların ticari sırları elindeyken, gayri ahlaki olarak nasıl bir yaptırıma maruz kalacaklarını ben hayal dahi edemiyorum.

Adalet bakanlığı, ayrıca korsan kitap satan tüm firma sahiplerini tespit etmeli, kendi platformunda bu satışı yapılan tüm ürünleri, pazar yerleri derhal toplatmalı, ürün değişimi veya para iadesi yapılmalı. Sadece satıcının hesabını kapatıyorlar. O kişiler başka bir isim ile tekrar tekrar hesap açıyorlar ve bu suç devam ediyor. Neymiş, pazar yeri sorumlu değilmiş. Bal gibi de sorumlusun. Sattırıyor musun? Evet! Parasını alıyor musun? Evet! Komisyonundan kâr ediyor musun? Evet, bir de korsan kitabı kendin taşıyor musun? Evet! Müşterinin mağduriyetini karşılıyor musun? Hayır! Bu husus da da kanuni düzenleme şart olmuştur.

Bunların dışında ek olarak yaşamakta olduğunuz, belirtmek istediğiniz, özellikle altını çizmek istediğiniz başka sorunlar var mı?

Evet, pazar yeri olarak tarif edilen yerler için kitap bir amaç, araç değil. Araç olduğu için haksız bir rekabetle fiyatının çok altında, hatta zararına satılmakta. Sorulduğunda ise “Bu, benim reklam giderim, kimse karışamaz.” denilmekte. Oysaki oradaki ürünler, piyasanın tüm dengesini bozmakta.

Peki, bu sorunun giderilmesi için nasıl bir çözüm öneriniz var?

Ya o platformların kitap satışına kapatılması lazım ya da öteden beri yayıncıların istediği sabit fiyat satışı gelmesi lazım. Nedir sabit fiyat? Bir ürünün üreticisi bir fiyat veya bir ıskonto belirleyecek, dağıtıcısı bir fiyat ve ıskonto belirleyecek, parakendecisi bir fiyat ve ıskonto belirleyecek ve nihai tüketici için ürünün fiyatı her yerde, her platformda aynı olacak.

Devletimiz, kültür hayatına katkıda bulunmak için kitaptaki KDV’yi kaldırdı ve biz yayınevleri ve satıcılar olarak KDV’den muaf olduk. Bu hususta devletimize kitaptaki KDV’yi kaldırdığı için buradan teşekkürlerimizi ve minnettarlıklarımızı bildirmek istiyoruz.