“Cazibe; melek ve şeytanının yaşam denilen savaştaki fısıltılarıdır” 

Tenimizi oluşturan ince bir tülün “cazibemiz” olduğunu, 

Her tülün örgüsündeki düğüm sayısı, 

Cazibemizin etki sayısı, 

Kırmızıya çalan rengin ise; 

Şeytana yenilmişliğimizin skoru olduğudur.  

“Tende ki her hücrede;” melekler ve şeytanlar saklanırlar.

Birbirlerini dokunmadan “yaşamak “denen ritme göre, biri 

“Ayyaşa” diğeri “semazene” benzeyerek,

 Salınır dururlar.

Tenin sen de hüküm sürdüğü sürece,

Ruhun ya bir yangın yeri ya da bir düğündür. 

Caziben sana ya gelinlik ya damatlık,

Ya da kefen olacaktır.

Kefenin altında ruhunda sakladığın, 

Bir çift gözü “muska” gibi,

Sakladığın gücün verdiği esinti,

Seni diri tutacak.

Ve heyecanlanman; semaha dönerek olacak.

Bileceksin ki; 

Melek ve şeytan ruhunun derinliklerinde,

Kırılgan fay hattını bulacak,

Orası senin yalnızlığını biriktirdiğin, 

“Karakterin dediğin kumbaranı gömdüğün,” 

Yer olacaktır.

Kumbaranda ne kadar yalnızlık biriktirmişsen,

Sevdiklerini o kadar koruyacaksın.

Çünkü; “ruhun için yalnızlık çeliğe su vermeye benzer.” 

Kumbaran dolu ise,

Herkes sevdiğin olmak için, 

Beyaz bir diş izi ile dilekçe gibi göğüslerinden imzalanarak, 

Morumsu ruhlarında aidiyet hissi ile yanıp tutuşacaktır.

Yani yüreğin lal olup, düşün buza kesecektir…

“Cazibe; sıcaklığını hissettiğiniz nefeslerde yaşadığınız bir rüya,

Dokunduğun hayatta, 

Yönü bulmak için,

Geri dönebilecek bir iz,

Yüreğine saplandıktan sonraki,

Damlaların oluşturduğu,

Cazibe denen hançerden,

Duyduğun en son fısıltı; 

“Ruhumu yalanlarla besledim.”

“Gerçeğimsin.”  

Cümlesi olacaktır.

Cazibe;

Bazen zehir, 

Bazen ilaç, 

Bazen reform,

Bazen evrim, 

Bazen başlangıç 

Veya bazen sonuçtur.

Cesaret; gücünü akıldan alan  

Yönünü onura döndürebilmiş,

Kişinin cazibesi,

“Karakteri” dediği kumbarasıdır.

Ne kadar yalnızlık biriktirmişse sevdiklerini o kadar korur.

Saygıyla…