Günlerdir her yerde aynı konu konuşuluyor. 

İstanbul Fatih'te bir evde, yaşları 48, 54, 56 ve 60 olan dört kardeşin ölü bulunması. Hepsi yaşını baını almış insanlardı. İçlerinde sarılık hastası olanı ve müzik öğretmeni olanı da vardı. 

Daha neler yoktu ki. Maddi sıkıntılar vardı, yoksulluk vardı, psikolojik sorunlar vardı, depresyon vardı, kesilen elektrik, ödenmeyen kira, markete borç, vardı da vardı. 

Ne yoktu peki? diye sorarsanız, para yoktu, yaşam sevinci yoktu dahası onları bu çaresizliğin içinden çekip kurtaracak sıcak bir el yoktu. 

Ah o bir türlü  uzanamayan sıcak el, kimlere mezar kazmadı ki?

4 Kardeşin siyanürle intiharının ardından benzer  bir acı haber de Antalya'dan geldi. Antalya'da dört kişilik aile evlerinde ölü bulundu. Evdeki cesetlerin Selim Şimşek, (36) eşi Sultan Şimşek, (38) ile çocukları Ceren Şimşek (9) ve Ali Çınar Şimşek'e (5) ait olduğu tespit edildi. Şimşek ailesinin siyanür nedeniyle öldükleri üzerinde duruluyor. Selim Şimşek'in bir süredir işssiz olduğu ve yaşadığı sıkıntıları anlatan bir not bıraktığı belirlendi. Baba Şimşek'in intihar mektubunda "9 aydır işsizim. Herkesten özür diliyorum ama artık yapacak bir şeyim yok. Hayatımıza son veriyoruz" yazılıydı. 

Sizler bu konu hakkında ne düşünürsünüz bilemem ama, bana göre bu ülke'de büyük ölçüde yoksulluk var. Ve bu yoksulluk bir çok insanı sefaletten, ölüme kadar götürüyor..

Böylesi geniş bir yoksulluk çerçevesi içerisinde birbirine bağlanan ve birbirini hatırlatan pek çok olayı hatırlamak mümkün. 

O üzücü olaylardan bir kaçını sizler için derledim. 

--- Emine Akçay.

Adana'da eşi bir yıla aşkın süre işssiz kalan 26 yaşındaki Emine Akçay, 8 aydır kirasını ödeyemediği evde iki çocuğunun ısınması için saç kurutma makinesini çalıştırıp, diğer odada kendini tavana asarak intihar etti. 

--- 2.5 aylık Kübra Bakırcı: en temel besinleri almaya maddi gücü yetmeyen yoksul bir ailenin açlıktan ölen bebeği. 

--- 1,5 yaşındaki Muharrem Taş: hastalığı nedeniyle defalrca yardım istemesine rağmen ne bir ambulans ne de herhangi bir aracın hastaneye ulaştıramadığı ve en nihayetinde bir çuvala sığabilen cesedi babasının sırtında taşınırken dikkatleri üzerine çekebildi. 

--- Kırık camları naylonla örtülü tek odalı kerpiç bir evde soğuktan ölen 40 günlük Ayaz bebek. 

--- Çöpten alıp yedikleri salamın bozuk çıkması sonucu zehirlenen Çelik ailesi ve bu olaydan ötürü ölen baba Elvan Çelik..

--- Oğluna önlük alamadığı için intihar eden Cemal Can.

--- Atanamayan öğretmenler, ve basına yansımayan maddi imkansızlıkların altında ezilerek  intihar yolunu seçen  yüzlerce vatandaşımız. 

En kötüsü de ne biliyor musunuz? tüm bu yaşanan acılara rağmen hiç bir şey yapamamak. Elin kolun bağlı yeni bir intihar haberini beklemek. Bugün onlar,  yarın belki de biz. 

Halden hale girmek, batmak ve bataklığın içinde nefes alamamak her insanın başına gelebilir. İnsan zengin iken yoksul düşebilir, sağlık içindeyken hastalanabilir, yüksek bir iş başındayken görevden alınabilir vs. Dedim ya her şey biz insanlar için. O halde mutlak suretle bir şeyler yapılmalı artık. 

Ülkemizde bir çok yardım yapan kurum ve kuruluşlar var. Aş evleri, Hastaneler, Çocuk esirgeme kurumları, Vakıflar. Ama yetmiyor. Sürünmekte olan ailelerin statüleri,  yardım kurumlarının aradığı şartlara uymadığı için, bu aileler ne yapacaklarını şaşırıyorlar. 

Kirasını ödeyemediği için sokağa atılanlar var.  Bu gibi kimseler nereye gidebilirler. Kızılay bakmaz, Darüleceza bakmaz. Çocuk esirgeme bakmaz. 

Hepinize sormak istiyorum: Kim bakacak bu gibi kimselere? 

Var mı parlak bir fikri olan?

Benim bir tek önerim var. 

Mesela diyorum ki: Ülkemizde iyiliklere köprü olan tüm hayır kuruluşlarını tek çatı altında toplayan "Çaresizler Vakfı" kurulsun. 

Bu aşamadan sonra bir  üst kurul belirlensin ve bu üst kurul marifetiyle aralarında bir iş bölümü yapılsın. Hizmet edilecek alanlar belirlensin. 

Mesela: bir dernek sadece çocukların sorunları ile ilgilensin. Okul masrafları, burs vs. Bir başka dernek, zor durumda kalmış ailelerin gıda ihtiyacını karşılasın. Öteki dernek ödenemeyen faturaların bir kısmını ödesin. 

Kısacası zor durumda olan ailelerin en can yakan ihtiyacı ne ise, o ihtiyaç doğrultusunda yardımlar yapılsın. Tabii yapılacak olan tüm bu yardımlar, bizlerin yapacağı bağışlarla ve Devlet'in desteğiyle olacak. Tabi bu durumda herkes elini taşın altına koyacak.

Ya da, "Çaresizler Vakfi'" devlet bünyesinde kurulsun. 

Koşulsuz, şartsız- çaresiz ailelerin  belirli ihtiyaçları karşılansın. İşsizse evin babası, ona uygun iş bulunsun ve o işe yerleştirilsin.

Ödenemeyen kiralar, faturalar taksitlendirilsin ve  ödeme tarihi uzatılsın. Bugüne kadar yapılan yardımların nereye, kimlere gittiği araştırılsın.  Devlet kapısında çalışan dayısı, amcası, arkadaşı, dostu vs vasıtasıyla ihtiyacı olmadığı halde yardım alarak, gerçek yardıma muhtaçların hakkını gasp edenlere yapılan yardımlar kesilsin. Evinde doğalgaz olmasına rağmen kömür yardımı alan ve bu kömürleri el altından satan gözü doymazlar cezaya çarptırılsın. 

Devlet'in malını, parasını çalan, dolandıran ensesi kalınların önü kesilsin.

İşte o zaman bu çaresiz ailelere yardım önü açılır. 

Bıyık altından güldüğünüzü görmüyorum sanmayın. 

Evet biliyorum boş bir hayal benim ki. Ama inanın bana, gönül bunları diliyor ve kalemime yaz diye komut veriyor. 

Ayrıca kim bilir? belki de bir gün bu hayallerim gerçeğe dönüşür ve yüzlerce yoksul aile rahata kavuşur.