ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile dünya hakimiyetini hedeflediği bir sır değil.  

Bush yönetiminin bu projeyi yeniden ısıtıp gündeme getirmesi, kendi çıkarları doğrultusundaki küresel stratejinin bir parçası olması kadar, uluslararası konjonktürdeki değişimlerle de yakından ilgili.  

ABD'nin, Büyük Ortadoğu'daki küresel amaçlarının maskesi olarak kullandığı demokratikleştirme, modernleştirme operasyonları ile ilgili olarak yapmak istediği siyasal, ekonomik ve sosyal reformları gerçekleştirmesi pek kolay olmayacak gibi.  

Bugüne kadar bölgedeki rejimlerin çağı yakalamak, halklarının yaşam koşullarını iyileştirmek gibibir çabaları olmadı. Arap liderlerin pek çoğu, Batı yapımı bir demokrasiye, toplumlarının yabancı oldukları gerekçesiyle karşı çıkıyorlar.  

Büyük Ortadoğu'daki ülkelerde, yöneticilerin düzeni sürdürmek istemeleri, bölgede hakim kültürün hızlı değişime pek elverişli olmaması, buralarda yapacağı demokratikleştirme operasyonlarında Amerika'yı epeyce yoracak.  

Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ile Suudi Arabistan Kralı Fard, yayınladıkları ortak deklarasyonda, "dışardan reform dayamalarını kabul etmeyeceklerini" açık açık söylediler.  

İran'da son yapılan seçimlerde yaşananlar, mollaların, siyasi değişime izin vermeye hiç de niyetli olmadıklarını göstermiştir.  

Irak'ta da temsili bir yönetimin oluşmasını sağlayacak Anayasa çalışmaları Şii liderler tarafından engelleniyor.  

BUSH İSTANBUL'DA NELER SÖYLEYECEK?  

Bölgedeki Arap liderlerin direnmesi, ABD'nin küresel hedefleri doğrultusunda ilerlemesini ne kadar engelleyebilir?  

Zaman gösterecek... Fakat, ABD'nin "yola çıktığını", projeyi uygulamaya koyduğunu biran olsun hatırdan çıkarmamak, yeryüzündeki siyasal ve ekonomik gelişmeleri bu gerçeğin ışığında değerlendirmek gerekir. Haziran'da İstanbul'da yapılacak NATO Zirvesi bu açıdan çok önemli. Başkan Bush'un bu konuda önemli açıklamalar yapacağı biliniyor. Belki açıkça söylenmeyecek, ama İstanbul'da yapılacak zirvede Nato Büyük Ortadoğu Projesi'ne eklemlenecek. Bundan böyle ABD, kendi küresel çıkarları doğrultusunda yapılacak operasyonlarda kendi ordusunu değil, Nato'nun askeri gücünü kullanacak! Gücünün yettiği ülkelerde siyasal operasyonlarını "kadife devrim"ler şeklinde gerçekleştirecek. Zorlandığı yerlerde, dünya barışını koruma adına Nato'yu devreye sokacak! Yani operasyonların" kanlı mı, kansız mı?" olacağına koşullar karar verecek.  

Başbakanın siyasi danışmanlarından Ömer Çelik, bu konuda yazdığı dizi yazısında, "ABD projesini haşin politikalar vasıtası ile değil, ılımlı yöntemlerle yapmalı. ABD'nin küresel güç olarak, demokrasi ve modernlikle dünyanın geri kalanını 'tanıştırma projesi' bir 'müdahade' olmaktan çok, 'küresel sorumluluk'un yerine getirilme yöntemi olmalıdır." (02.02.2004-Sabah)  

Evet, Başbakanımızın siyasi danışmanı böyle diyor.  

WHİTE MAN'S BURDEN  

Radikal'den Nuray MERT, Başbakanın siyasi danışmanı olarak Ömer ÇELİK'in BOP'la ilgili yorumunda kullandığı" demokrasi ve modernlikle tanıştırmak" ile "küresel sorumluluk" kavramlarına takılmış, "emperyalist söylemde bunlara, 'ilkelleri aydınlatma' ve 'beyaz adamın vazifesi' (White Mans's burden) denilirdi" diyor. Nuray Mert, Ömer Çelik'in başbakanın yanından hiç ayırmadığı bir danışman olması sıfatıyla dahasını da söylüyor:  

"Bu istikamette giderse, ABD dış politikası için AKP gerçekten büyük kazanç. Büyük oy desteği ile iktidar olmuş 'yeni' bir siyasal partinin ağzından siyasetinin reklamını yaptırmak, kolay bulunacak bir fırsat değil."  

"...AKP, ABD dış politikasının Türkiye'ye lanse edilmesi için mi, o kadar gürültü patırtı ile iktidara geldi? Tekrar edeyim, ne söylenerek ve söylenmeyerek iktidar olunduğu çok önemli. Aksi taktirde, parlamenter demokratik temsilin anlamı, ne için kullanılacağını söyleme lüzumu hissetmeden umumi vekaletname almaya dönüşür. Oysa, demokratik temsil, ilkesel olarak, umumi vekalet anlayışı ile taban tabana zıt.  

Ama kim düşünecek bunları? İktidarı olan Üsküdar'ı geçmiş; dahası 'aydın'ların çoğunun gözünü AB bürümüş. AB yolu açılsın da varsın demokrasinin anlamı üzerinde düşünmek geri kalsın." (Nuray Mert: 17.02.04-Radikal)  

Nuray Mert söylüyor bunları...  

Nuray Mert: Soyadını taşımayı haketmiş bir yazarımız.  

Devamı var...  

 

KÜPE: Harabesi olmayan ülkenin hatırası olmaz. Hatırası olmayan ülkenin de tarihi olmaz.  

Jeremy Bentham