Millet olarak aşırı sabırlı ve tedbirli hareket etmemiz, komşularımız ve dünya tarafından hep yanlış değerlendirilmektedir. Ülkemizde terörün bitirilmesini, bazı aklı evveller Avrupa Birliği ve yasaların değiştirilmesi sürecine bağlamıştı. Adım adım pek çok uyum yasası yayınlanmış olmasına rağmen, terör zincirlerinden kurtulup iyice azgınlaşmaya başlamıştır. Anlaşılan o ki, ceza yasalarının gevşetilmesi, sınırsız demokrasi terörü bitirmiyor! Terörü cesaretlendiriyor, terörü azdırıyor. Ülkemizde terör suçluları ve sanıklar ancak 48 saat gözaltında tutulabiliyor! Oysa İngiltere, terör olayları karşısında yasalarını düzelterek, gözaltı süresini 30 güne çıkarmıştır. Bizim ülkemiz gibi, sakıncalı Ortadoğu coğrafyasında yumuşatılmış yasalarla terörü önlememiz mümkün değildir! Terörle mücadele edebilmek için, güvenlik güçlerinin zincirlerinin kırılması gerekmektedir. TSK'nın sık sık gündeme getirdiği gibi, terörle mücadele için, özel eğitimli ve özel donanımlı profesyonel bir orduya ihtiyaç vardır. Kısa süreli eğitim almış birliklerle, ömrü dağlarda geçen teröristlere karşı başarılı sonuç almak kolay olmaz. Yaklaşık 23 yıldır bölücü terörle savaşıyoruz, zaman zaman çok başarılı sonuçlar aldık ama siyasi iktidarların ödün verici tutumları, terörü yeniden hortlatmıştır. Türkiye'yi tehdit eden terör sadece tek bir etnik yapıdan kaynaklanan bir sorun değildir. Terörün arkasında, Osmanlı'dan günümüze kadar emperyalist güçler vardır. Suriye, su paylaşımları yüzünden teröristleri barındırmış, ne zaman ki Türkiye'nin sabrı taşmış, bölücü başını sınırdışı etmek zorunda kalmıştı. Atatürk döneminde bölücüler 17 kez isyan çıkarmışlardı. Bu hep dış güçlerin desteği ile olmuştur. 1926 yılında dayatmalarla Misak-i Milliden vazgeçmek zorunda kalarak, Musul, Kerkük ve Süleymaniye'nin Irak'ta kalmasına katlanmıştık. Devletler Hukuku iyi tetkik edilirse, Irak Devleti üçe bölünerek ortadan kalkarsa, Türkiye'nin Musul, Kerkük ve Süleymaniye üzerinde yeniden hak talebi ortaya çıkabilir. Kıbrıs'taki soydaşlarımıza uygulanan soykırımları unutmuş değiliz. Türkiye 1964 ve 66'larda çıkartma yapabilecek güce sahip değildi. 1967'den 1974'e kadar 104 adet çıkartma gemisi yapılarak hazır hale gelmişti ve iki kutuplu dünyada ne ABD, ne de Sovyetleri kaale almadan Kıbrıs Türkleri'ni kurtarmıştı! Bu irade her zaman yöneticilerimizde olmalıdır. Türkiye gücünün ve büyüklüğünün farkına varmalıdır! Şehitlerimiz karşısında oluşan toplumsal hareketler takdirle karşılanmalı, bunun milli şuurun uyanmasında bir kamçı görevi icra edeceği akıldan çıkarılmamalıdır. Şehidlerimizin ruhu şadolsun, Allah milletimize sabırlar versin.