Bir yılı daha geride bırakmanın üzüntüsünü mu yaşamak lâzım, sevincini mi bilemedim. Geçen yılki yazılarımızı “Berbat bir yılı geride bıraktık” diye noktalamışız. Umarım 2021 birçoğunuz için daha iyi geçmiştir.

Türkiye’nin çok değişken ve kaygan bir gündemi var. Bir günde birbirinden önemli ve birbirine zıt birkaç olay olabiliyor. İyiye mi işaret, kötüye mi kestirmek zor. Herkesin yorumu da farklı. Tuhaf olan şu ki, muhalefetten iktidarın görüşüne 180 derece zıt bir söylem duymak da mümkün, iktidardan aynı şekilde muhalefetin zıddına farklı bir görüş dinlemek de…

Kim doğru kim yalan söylüyor sorusundan çok, kime nasıl güveneceğiz gibi bir şüphe bulutunun içine düştük. 

Politikacılardan vazgeçtik, eskiden yanımızda yöremizde bizim için “güvenilir” bazı insanlar vardı. Akraba, eş, dost, arkadaş… Pandemiden beri birbirimize öyle şüpheyle bakar olduk ki, insanlarla görüşmeye görüşmeye, sosyal hayattan uzak bir yaşam metaforu içinde gibiyiz.

Gerçi eğlence mekânları tıklım tıklım. Gençler pek de kovite movite aldırış etmeden günlerini gün ediyorlar ama, tedbir bâbında yaşam tarzını değiştirenler de az değil.

Akşamları televizyon kanalları Sağlık Bakanın ağzında günlük felâket haberlerini vermeye devam ediyorlar ama geçen yılki kadar korku yok toplumda… Hem de günlük olay ve ölüm sayısı daha fazla olduğu halde daha rahat hareket ediyor insanlar. Her şey zaman geçtikçe kanıksanabiliyor demek ki…

*     *     *

Önümüzdeki yıl bizi neler bekliyor bilmiyoruz. Geçen yıl bu sene başımıza gelecekleri biliyor muyduk? Hayır. Gerçi falcılar söyleyecek bir şeyler buluyorlar ama, doğru mu yanlış mı, takip eden de yok.

Geçirdiğimiz bir yıl içinde ülkemizde neler olmuş diye bir göz attım. Her aydan bir olay seçerek önemli gördüğüm bazılarını sizlerle paylaşayım: 

4 Ocak  2021 - Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenciler Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasına tepki göstererek protesto etmişler.

13 Şubat  2021 - Pençe-Kartal 2 Operasyonu'nun başlaması üzerine PKK, mağarada alıkoyduğu 13 kişiyi öldürmüş.

20 Mart  2021 - Cumhurbaşkanının Kararı ile İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmışız.

4 Nisan 2021 - Türk Deniz Kuvvetleri'nden emekli 104 amiral Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Kanal İstanbul projesi ve Atatürk ilke ve devrimlerine ikaz ve atıfta bulunan bir bildiri yayınlamış.

28 Mayıs 2021: Taksim Camii ibadete açılmış.

4 Haziran 2021 - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Karadeniz'de 135 milyar m doğalgaz bulunduğunu açıklamış.

28 Temmuz 2021 tarihinde başlayan ve 49 ile yayılan 299 orman yangınında 9 kişi ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmış ve yüzbinlerce hektar orman arazisi kül olmuş.

11 Ağustos 2021 - Batı Karadeniz bölgesindeki Kastamonu, Sinop ve Bartın'daki sel ve heyelanlarda 82 kişi hayatını kaybederken yüzlerce kişi yaralanmış.

20 Eylül 2021 - Türkiye Cumhuriyeti’nin başkonsolosluğu ve Birleşmiş Milletler nezdindeki daimi temsilciliğinin bulunduğu ABD'nin New York şehrindeki Türkevi hizmete girmiş.

29 Ekim 2021 – Uzun bir aradan sonra yeniden yapılan Atatürk Kültür Merkezi sanatseverlere kapılarını açmış.

12 Kasım 2021 - Türk Konseyi Devlet Başkanları 8. Zirvesi İstanbul’da toplanmış.

20 Aralık 2021 - Dolar 18,38 liraya kadar çıkmış, ertesi gün 12,46’ya inmiş

*     *     *

Bilmiyorum en çok hangisi ilginizi çekti. Geçen yıl pandemi pandemi diye inlerken bu yıl nedense onu ikinci plana attık. Hayat pahalılığı ön plana çıkmaya başladı. Derken etiketler her gün arttı arttı, dolar aldı başını gitti.

Önü alınamaz bir şekilde 10 liraya doğru yükselirken o eşiği atlayamaz filan dendi. Fakat sınırını aşınca anormal bir hızla 11, 12, 14, 16, 18… çıldırdı sanki.

Kimileri dövize yatırım yaptığı için; kimileri iktidar sallanıyor, ha düştü ha düşecek diye sevindiler. Olan tabii her zaman olduğu gibi sıradan vatandaşlara oldu. Fiyatlar aldı başını gitti. İnsanlar marketlerden bulabildikleri ucuz şeyleri adeta yağmalamaya çalıştı.

Tek akıllı vatandaş mı? Marketler, toptancılar, tedarikçiler de uyandı. Sattıkları malı aynı fiyattan alamayacaklarını düşünenler, piyasadan malları çekerek stok yapmaya başladılar.

Yüksek fiyatla bile mal bulunamaması vatandaşta panik havası yarattı. Bu şartlarda “seçim de seçim” “sandık her şeyi çözer” “dolar şıp diye düşer” diyenler de vardı.

Derken işte 21 Aralık’da dolar 18,38 olarak tavan yapınca insanlar varını yoğunu satıp dolar almaya kalkıştılar. Bankalarda kredi kuyrukları oluştu. Kredi çekip dolar almak isiyordu herkes. Çünkü kısa zamanda misli misli kazanmak iştahını kabartıyordu insanların.

O gün hükümet bir toplantı yaptı ve yeni bazı kararlar açıkladı. Ertesi gün dolar tepetaklak gitti. % 30’dan fazla değer kaybetti.

*     *     *

Böyle bir şaşkınlıkla giriyoruz yeni yıla, ya da eski yıldan çıkıyoruz diyelim. Tünelin ucu hâlâ karanlık. Kimileri bunun geçici olduğunu söylüyorlar. En kısa sürede dolar yine tırmanır diyorlar. Kimileri aksi görüşte

Hükümet kanadı dolara çevrilebilir mevduatla vatandaşlara döviz bazında faiz geliri garantisi verdi. Bankada parası olan için iyi bir çözüm. Her halükârda kazançlı çıkacaklar. Hükümet aslında dövizin artmayacağı varsayımıyla bu garantiyi veriyor.

Ama ya artarsa… O zaman sıradan vatandaşlar yine çıra gibi yanacaklar. Çünkü onların zararını telafi edecek bir sistem yok.

Muhalefet bunun bir seçim yatırımı olduğunu, geçici bir iyileşme yaşandığında hükümetin baskın seçimle yeniden iktidarı garantilemek istediğini düşünüyor.

Hükümet de belki muhalefetin dediği gibi geçici bir iyileşme peşinde, belki de devamlı bir iyileşmenin gayreti içinde. Bunu bilemiyoruz ki, tahmin de edemiyoruz.

Dünyaca ünlü iktisatçılar bile Türkiye’nin sistemine akıl erdiremediklerini söylüyorlar.

 Sizin anlayacağınız 2022 çok şeylere gebe. Bir erken seçim olabilir, seçimi Erdoğan kaybedebilir, ya da tekrar kazanabilir... Ne kadar net konuşuyorum bakın, iki şıktan biri mutlaka olacak diyorum. Falcılar bile üç şık ileri sürerler bilirsiniz.

Bu bana bir Nasreddin Hoca fıkrasını hatırlattı.

Hocanın iki oğlu varmış. Biri tarla bahçe işleriyle uğraşan çiftçiymiş, diğeri de tuğla-kiremit döken bir küçük esnafmış.

Hoca çocuklarını ziyaret ettiğinde oğullarına sormuş:

-- İşler nasıl evladım?

Oğlu cevap vermiş:

-- İyidir inşallah baba… Tarlalarımızın hepsini ektik. Rabbim güzel bir rahmet yağdırırsa bu sene bol ürün elde edeceğiz.

Hoca diğer oğluna da uğramış. 

-- İşler nasıl evlâdım. Oğlu:

-- Valla baba, elimizdeki imkânların hepsini kullanıp tuğla kiremit döktük. İnşaallah havalar güzel gider yağmur yağmaz, güneş bizim malları bir güzel kurutursa, epeyce kazancımız olacak, demiş

Hoca içinden mırıldanmış. 

-- Anladım anladım, ikinizden biri hapı yutacak ya, bakalım hanginiz demiş.

Tahminime göre bizim erken ya da zamanında seçimlerimiz de aynı olacak. Ya iktidar, ya muhalefet hapı yutacak… Ama bakalım hangisi?

*     *     * 

Bu fıkrayla yüzümüzde oluşan tebessüm dağılmadan yazıyı bitiriyorum ve bütün okuyucularıma Basın mensuplarına gönüllerince sağlıklı, huzurlu, mutlu yeni bir yıl diliyorum