(MUTLU BAYRAMLAR)

Hem burukluğa hem de sevince ortak olan bir güzel ay. Açıkçası burukluğumuz bu güzel ayı geride bırakmamız, sevincimiz ise bu güzel ayın ardındaki eski bayramlar gibi olmasa da bayram sebebiyledir. Ben televizyonların, sosyal medyanın hayatımızda bu kadar etkili olmadığı, iletişim kablolarıyla sarmalanmadığımız dönemlerde akrabalarla, aile büyükleriyle bir araya gelinen bayramları yaşadım. Köylerden şehirlere yoğun göç, ataerkil toplum yapısının bozulması, Yoğun iş stresleri ve modern çağın sıkıntılarından bunalan aileler bayram tatillerini yıllık izinleri gibi görmeye başladıkları için artık akrabaların bir araya gelmeleri gibi bir durum kalmadı. Özellikle gençler ve çocuklar maalesef bu yakın ilişkileri yaşama şansını pek bulamıyorlar. Bulsa da o fırsatı oralı olmuyorlar.

Bu mübarek günde makalemin henüz başındayken ve tuşlara basma seyrimin hemen ön safhasında öncelikle bu Ramazan Bayram’ın da çıkarsız, riyasız Türkiye’nin dört bir yanında onlarca çocuk sevindirdiğimiz bir ekip var ki tamamen alın teri, tamamen yürek bağı, tamamen gönül yolu… Bu yolda elini, kolunu, varlığını, desteğini esirgemeyen; Saygıdeğer İzmir Aliağa PETKİM Yöneticileri ve çalışanları, Sevgili dostum güzel gönüllüm bu yolda meziyetlerini saymakla bitiremeyeceğim Bahar ve ailesi, Sayın Bürokrat Büyüklerim, Yılların hiç bir zaman dostluğumuza zarar vermediği, her yerde yanımda yamacımda olan üniversitenin bana bıraktığı en güzel değerlerden yüce gönlünü sevdiğim Sevgili Dostum Figen Gündoğdu, Sevgili kalemdaşım, yol arkadaşım Yazar Elif Üçyıldız, hayatımdaki varlığından haz duyduğum hep beni dualarıyla iç huzura ulaştıran Zeynep Öztemur, Sevgili Derya Demirtaş Hanımefendi, bu yolda emeği geçen, vesile olan herkese teşekkürü borç bilirim. Son dakikaya kadar inadına iyilik inadına güzellik diyerekten gözünü budaktan esirgemeyen güzel insanlar, muhteşem bir organize ve yüzleri gülen heyecandan sabaha kadar uyuyamayan onlarca evlatlarla, anaların bin yığın duasını almanın verdiği gönül huzuruyla o mübarek bayramı karşılamış bulunuyoruz. Baş tacımsınız…

 Sizin de muhakkak hissedip bildiğiniz gibi Bayram en çok çocuklar için vardır.  Çünkü en çok çocuklar sever bayramı. Ve bayram da en çok çocukları… Bayram dendiği zaman yüzünde mutlu ve uzaklarda kalan bir çocukluğun hüznüyle gülümsemeyen kimse yoktur eminim. Belki de şu satırları okurken bile “Nerede o eski bayramlar” dediğinizi duyar gibiyim. Alınan bayramlıklar bayram sabahına kadar asla giyilmezdi. Ailenin erkekleri bayram namazına giderler ve evdeki erkek çocuklarını da götürürlerdi. Ramazan Bayramı öncesi oruç tutmaya büyük önem verilir ve çocuklar da oruç tutmaları yönünde teşvik edilirdi. Sonrasında gelen bayram sabahında ailece yapılan kahvaltının tadına doyulmazdı. Bayramlar eskiden akrabaların bir araya geldiği, özlem giderildiği tadına doyulmaz günler demekti. Günümüzde bu anlamını biraz yitirmiş gibi bir hal aldı.   Bayramlar hep çocukluklarını anımsatır insana. Hayatın hengâme ve telaşıyla henüz tanışmamış, ev geçindirme ve sorumluluk nedir bilmeyen çocuklar mutlu olur bayramlarda. Büyüklerinki kadar kalabalık ve samimiyetsiz değildi çocukların zihinleri ve büyüklerinki kadar kararmamıştı henüz çocukların kalpleri.  Bir çocuk için bayramın çok derin anlamları vardı. Mesela harçlık demekti bayram. Hediyelerle donanmak, cepleri şekerlerle doldurmak demekti. Kırmızı pabuçlardı. Harçlıklar toplanmadan evvel hayaller toplanır, tek tek kâğıtlara hayaller yazılır ve toplanan harçlıklar hiçbir zaman yetmezdi hayalleri satın almaya. Neyse ki hayal kurmak o zamanlar bedavaydı ve sahiciydi.

 Bir bayram anım gelir aklıma o zamanlar köyde oturuyoruz. Yaş ya 9 ya da 10. O zamanlarda şimdiki gibi her şey sebil değil, bir tane bluz ve pantolona sahip olabilmek için köyden şehire gidilecek o alınacak öncesinde haftalarca sevilecek yeni kokusu eskimeye başlayınca artık giyilecek. Babamız Allah var bizlere çok titizlenirdi muhakkak her bayram öncesi bayramlığımızı hazır ederdi. Çocuklar açısından bayramlık alınması ayrı bir mutluluk kaynağıydı. Ama o bayram nedendir bilmem mutlu olmamıştım sanırım ya alamamıştı ya da işlerinden dolayı es geçilmişti. Çocukluk bu ya çok üzülüp bayram günü hiç dışarı çıkmamıştım. Bunu hisseden baba yüreği durur mu? Sormuş anneme Aslı en çok ne isterdi? Annem demiş; Şimdi kendi yaşıtlarının altında sıktırmalı tayt varmış kalın kışlık( o zamanlar ramazan kışındı) onu çok istiyordu. 3 saat sonra babam elinde bir poşet içinde hiç unutmuyorum pespembe mercan rengine de yakın bir sıktırmalı tayt birde üzerine kızım genç kız mı oluyormuş bana küsüyormuş diyerekten ona uydurduğu çok uyumlu bluz. O anlar gelir aklıma akar yaşlar gözümden… Allah uzun eylesin ömrünü… Evet, şimdi büyüdük belki ama ruhum hep çocukluğun o saflığında. Benim yıllarca hafızamda yer edinen o sıktırmalı tayt, yeni jenerasyonu asla mutlu etmese de benim geçmişimden yadigâr kalan en büyük ve duygulu anılardandır. Ama şimdiki çocukların ve gençlerin bayramların bu yönünü çok iyi bildiklerini söyleyemeyiz.

Sahiden şimdi değişen bayramlar mı yoksa insanlar mı? Ben bayramlardan ziyade ısrarla insanların değiştiği kanısındayım. Zira zamana ve mekâna anlam katan insanın kendisidir. Değişimi bayramlara yormak en kolay çıkış yolu. Biz modern çağ insanları aynıyız lakin bayramlar çok değişti düşüncesi gerçekçi bir bakış açısı değil. Tek tuşla gönderilen o samimiyetsiz kalıp mesajlar, samimiyetsiz tatil planları eskiyi hiçe saymak bunu yapanlar sizlersiniz ve arkanızdan gelen nesil sizin rol modeliniz… Şayet Bayramlara yüklediğimiz özel bir anlam kaldıysa geleneklerimizi yaşatarak sevdirebiliriz evlatlarımıza.

 Mübarek Ramazan Bayramınızı en kalbi duygularımla kutlar, büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öperim.