Bir duyguyu bir düşünceyi anlatmak çeşitli yollarla olur. Kimi dilinin inceliklerini kullanarak kendini ifade ederken, bir diğeri işe beden diliyle girer...Tabii “Dayak cennetten çıkmadır” deyip gözünün üzerine bi dane indirmek değil kuşkusuz...
Beden dili ilk saniyelerde ifade edilen önemli bir ipucudur, iletişimin nereye gideceğini belirler...Ya bir sıfır öne geçer ya da bir sıfır mağlup başlarsınız...
Bazıları duygularını uzun vadede anlatır...Resim yapar, heykel yapar veya beste yapar ya da müzik aletiyle anlatır içinin güzelliklerini veya kederlerini...Bazıları küfür eder severken...
Dilinin inceliklerini kullanan yazıya da döker maharetini...
Roman’ların her türlü duygu ve düşüncelerini anlattığı yer için ise dans demiştim geçtiğimiz haftalardan birinde...
Aslında dans için söylenecek öyle çok düşünce var ki. Çünkü varoluşumuzla birlikte gelişim göstermiş...Ritmik hareketlerin herhangi bir tınıya cevap veren şekli değil midir dans? Bence tüm insanoğlunun yaptığı tek anonim ortaklıktır...
Yüzyıllar içerisinde dinsel, folklorik ya da toplum dansları olarak karşımıza çıkar. Aslında dans bir sanattır...Her sanatın doğal olarak geçirdiği evre dansta da vardır. Klasik ya da modern dans olarak da sunulur...
Dans evrensel bir kelime olarak her lisanda anlaşılır. Dansı şu veya bu topluma mal edemezsiniz çünkü evrenseldir...
Bilinçli  dans gelişiminin 1789 Fransız Devrimiyle olduğunu söyleyebiliriz...
Country dansları, sonra her bir hareketin ayrı bir anlatımı olan “Kadrıl” dansı, “Vals”in Viyana’da popülaritesi sonra “Polka”, “Mazurka”, 20. Yüzyılın başlarıyla beraber “Tango”nun eşsiz zerafeti, Boston ve “Two Step”, caz müziğinin yarattığı “Fox Trot” sokaklarda gelişti, sonra “Samba” “Pasadoble” buna çok hızlı ve hareketli “Çarliston” “Rumba” arada bir sürü dans şekli girerken “Kokoraça” “Blues” “Rock and Roll” “Twist” gibi dansların hızı kesilmedi.
Gençliği harekete geçiren danslar müzikle beraber değişik sınıflandırmalara girdi. Latin Amerika, Caz dans gibi... Sonra yarışmalar, federasyonlar başladı.
Dans aslında medeni bir ihtiyaç olmalıdır. Çünkü insanı ritm duygusunun gelişmesine ek olarak fiziksel ve ruhsal yönden rahatlatır. Oryantal yaparak zayıflayan birçok bayan görmüşümdür. Ayrıca sosyalleştirir, medeni cesareti artırır...Şamanlar tabiat olaylarına ve savaş hazırlıklarına dans ile başlarlarmış.
Bizler bir coşku sonucu veya bir kıvancı paylaşmak üzere yapmayı tercih ederler...Düğünlerde Kasap Havası, Horon, Halay bu vesileyle alır başını dağ tepe gider. Eskiden limonata- kurabiyeli düğünlerin sonunda  oynayanlar, bir sandalyeye zor çöküp  biribirilerine şöyle derdi; Ne oynadık beee...Beğendiği kızı dansa kaldırıp evlenme teklifi edildiği örnekler yaşamıştır, şu yaşlı dünyamız...
Dans bağ kurar, kurulmuş bağları güçlendirir. Adrenalini artırır...
Bir de bu dansları abartıp silaha sarılıp havaya ateş edenler var ya, hala yerçekiminden haberleri yok valla yeri gelmişken lafımı esirgemeyeyim...Yuh olsun magandalar...
Nerede kalmıştık? 
Ha dans bir iletişim şeklidir. İç dünyanın dışa vurumudur, özgürlüktür. 
Dinsel ayinlerde, gelenek görenek anlatımında tarih boyu çok yol kateder. Vodoo ayinlerindeki dansları Discovery Channel da görmeyen varsa görmesin bırrr uykularınız kaçar...Senegal Balesi dans gösterisinde bir insanın, durduğu yerden nasıl  bu yüksekliğe sıçrayabileceğine şahit olursunuz.
Bizim lise yıllarımızda The Temptation yürüyüşüyle başlayan türlere, Break Dans, Lambada, Electric Boogie, Tekno Dans, Reggie, Hip-Hop  eklene eklene bugünlere geldi. Michael Jackson Dansı ayrı bir ekol tabii...
Arada unuttuğum bir sürü dans çeşidi çıkmıştır. Kusura bakmayın o zaman ben çocuk büyütüyordum. Kızımı kucağımda ancak reggie yapabiliyordum.
Gelelim sona...
Son yılın dans ünlüsü pek anlamadığım sallamlarda Kore’den çıktı...Gangnam Style...Hiç derdimiz yok gibi, müziği duyan elini “Al Sana” yaparak sallanıyor . Dedik ya bu da bir anlatım. Kore’li amcam hepimize birşeyler anlattı. Yakından görmek için bi dünya emek, bi dünya para verdik, parayı aldı, bize el işareti yapıp “Yetenek Sizsiniz” de de kudurdu. Adam Türklerin bu denli dans manyağı olduğunu bilmiyordu kesin.
Evet Gangnam Style ile gözüne kadar sıkıntıya boğulmuş gençlik global dünyaya mesaj veremediğini anlayınca başladı yine sallanmaya...Her kafadan bir hareket...Anormal anormal... Amaç şaşırtıcılık.
Adı mı ne?  Harlem Shake! Tarzı mı?
Şimdiki nesile çok uyan bir anlatım tarzı taşıyor.
Dünya bitmiş kimin umurunda, dans, aşk, sevgi...Çiçek Çocuk günümüz versiyon...
Aslında Harlem Shake'in kökeni 1981 yılına kadar dayanıyor. "Al Bm" adlı zat  New York'un Harlem mahallesinde bu üst vücut dansını keşfetmiş. Ancak gençler şimdilerde sanal alemde izleyebilme olanağı bulmuşlar, çünkü yeni eklenmiş.  
Çanakkale’de Truva Atı’nın önünde yapanları izledim. Bizde sadece üst vücut değil heryer sallanıyor. Amuda kalkıp yapanlar da var. Bir agresiflik var ama yavaşlatılmış bir türü...Anlayınca anlatırım, sıkı takipteyim.
Bundan sonra ki dans  türünü, kimse niyetlenmesin, kısmet olursa ben yaratacağım.
Adını koydum da hareketleri çalışıyorum.
Dansa uyma, danstan geri kalma...
Açıklama: Her dans sana göre değildir. He Heh...