Ne güzel de umutlanmıştık!.. Uzun zamandır göremediğimiz biçimde, üç büyük takımımızla birlikte Avrupa’da aynı kulvarda ilerleyecektik. Avrupa’nın en iyi 32 takımının arasında üç takımımız da aynı anda yer alacaktı... 
Galatasaray Astana karşısında iyi oynamamış olsa da, Şampiyonlar Ligi macerasına bir galibiyetle nokta koyamamış olsa da, rakibi karşısında Türk Telekom Arena’da aldığı beraberlikle adını UEFA Avrupa Ligi’ne yazdırmıştı.
Bu mutluluğun sevincinin iki gün sonrasında, Fenerbahçe Celtic karşısında, rakibinden üstün bir oyun sahaya koydu ve Markovic’in golüyle de öne geçti. Ancak ikinci yarıda, hem de hiç gereği yokken rakibine tekme atan Diego Ribas’ın gördüğü kırmızı kart sonrasında, uyuyan rakibini uyandırdı ve ağlarında beraberlik golünü gördü. Neyse ki doksan dakikanın sonunda sahadan beraberlikle ayrıldı ve o da gruptan çıkarak Avrupa yolculuğunda en iyi 32 takım arasına girmeyi başardı.
Fenerbahçe maçının bitiminden dakikalar sonra başlayan Sporting Lizbon Beşiktaş maçından da benzeri bir sonuç beklemiş ve Beşiktaş’ın gruptan çıkmasını beklemiştik. Çünkü dileğimiz, üç takımımızın da Avrupa’da yoluna devam etmesiydi. Ancak bu dileğimiz maalesef olmadı. Galatasaray ve Fenerbahçe’nin yaşattığı mutluluğu Beşiktaş’la duyamadık. Kaldı ki Beşiktaş, maçın ilk yarısında rakibi karşısında birkaç kez de golle burun buruna gelmiş, devreyi beraberlikle bitirmiş, ikinci yarının 15 dakikası geride kaldığında da Mario Gomez’le öne de geçmişti. Lakin Siyah Beyazlılar bu golün sevinç ve rahatlığını on dakika bile yaşayamadan ardı ardına goller yiyip, bir anda 3-1 geriye düştü. Kısa sürede yenen gollerin şokundan kurtulamayan Beşiktaş, hayli başarılı bir çizgi çizdiği grup maçlarının sonuncusunda, kelimenin tam karşılığı olarak, ‘pisi pisine’ yenilip evin yolunu tuttu. Yani Galatasaray ve Fenerbahçe’nin devam edeceği Avrupa serüveninden uzaklaşmak durumunda kaldı.
Üç silahşörlerden birinin yenik düşmesinin, yoldan çıkmasının verdiği üzüntüyü sanırım burada tekrarlamamıza gerek yok.
Bakın, hiç kimse kızmasın, üzülmesin ve de şu söyleyeceklerimi farklı algılamasın. Beşiktaş bu sezona en çok çabuk form tuttu. Bu durumu ligde de, Avrupa’da da çok yakından gördük. Şu bir gerçek, futbolda erken forma girmek her zaman iyi sonuç vermiyor. Beşiktaş’ın son iki üç maçını izlediğimizde takımdaki direncin göreceli olarak azaldığını ve teklemelerin arttığını görebiliyoruz. Bir de üstelik kaleci Tolga Zengin’in peş peşe hatalı goller yemesi Siyah Beyazlı takım için şartları daha da zor hale getirdi. Beyefendi kişiliği ve davranışlarıyla çok taktir ittiğim Tolga’da gözle görülür bir düşüş var. Bu düşüş de doğal olarak skor tabelasına yansıyor.
Takımın teknik patronu, futbol tarihimize geçmiş kalitede önemli bir kaleciydi. Tolga’nın durumunu ondan daha iyi anlayabilecek kimse yoktur diye düşünüyorum. Öğrencisiyle acil biçimde ve çok yakından ilgilenmesi gerektiği kanısındayım. Avrupa’yı bir kenara bırakalım, Tolga başta olmak üzere takımdaki bu düşüş böyle devam ederse, lig de elden gider ve altı yıllık özlem bir başka bahara kalır. 
Hatırlatması benden...