Bu nedenle bayramda, şunu yaptım, şöyle oldu gibi anektodlarım pek olmaz. O gün benim için, Hüzün olur. Özlem olur. Gözyaşı olur. Bir damla başlar, arifeden süzülmeye yanağıma, oradan yüreğimin en derinine. Ve içimin en güzel döşeğinde uyuttuğum Babam, uyanıverir ansızın.
Uzaktan, çok uzaktan izler beni. Yanıma gelmeyeceğini, gelemeyeceğini bile bile çocukça bir inatla beklerim gelmesini. Ona sarılamamak, elini öpememek öyle çok acıtır"ki canımı, baştan aşağı hüzün giyinirim, tüm cicili bicili bayramlıklara inat.
Ve içimin dili hiç olmadığı kadar çok konuşur, çok şey anlatır. Babamın uzakta duran hayaline.
Bayram namazı telaşı başlamadan direnirim güneşe, en çok da kendime. Sonra mı? Sonra, gün ışıyana kadar ağlarım, ağlarım, ağlarım. İşte ben Bayramımı böyle geçiririm. Hırçın, sus pus, babasını kaybetmiş tüm yetimler kadar kimsesiz.
Neyse, normal ayarlarıma dönsem iyi olacak.
Millet olarak yeterince üzüntümüz varken, Bir de ben sizi üzmeyeyim.
Aslına bakarsanız Bayramları, sevmeyişimin tek nedeni babamın yanımda olmayışı değil tabii. Özellikle bayramlarda Tatil promosyanlarının cazip kılındığı, hele ki işin iyiden iyiye tüketime yönlendirilip bir alış veriş yarışına dönüştürülmesi de sevmeme nedenlerimin arasında yer alyor. Samimi gelmiyor insanlar bana, sanıyorum en çok da, bu yüzden sevmiyorum bayramları artık. Bayram dendiğinde ilk önce tatil geliyor akla. Aylar öncesinden planlar yapılıyor, gidilecek yerler belirleniyor. Yoğun bir çalışma ortamından kurtulup dinlenebilmek için bütün hazırlıklar. Tatilde dinlenilir mi, yoksa yorgun gelip işe başlanır mı; bu da tartışılır.
Bayramlarımız hayatın neresınde duruyor dersiniz? Kaçımız yüzünde gerçek bir gülümsemeyle karşılıyor bayramları kapıda? Hadi itiraf edin. Hiç birimiz değil mi? Bayramlar amacını çoktan yitirmiş durumda.
Her sosyal ve inanç meselesinde olduğu gibi bayramlarında değişime karşı direnemediğini görüyoruz. Değişen yaşam, birbirinden uzaklaşan ve yabancılaşan insanımız artık bayramları da farklı bir ruh haliyle yaşıyor. Nerede o eski bayramlar dedirten, özlem duyulan eski ile şimdilerde eleştirilen yeni bayramları kıyaslamada fayda var.
Eski bayramlar, dayanışmanın, kardeşliğin ve paylaşma ruhunun daha yüksek olduğu bayramlardı. Sevgi, saygı, insana verilen değer en üst seviyede idi.
Bayramlarımız vardı eskiden, şelale misali sevgi taşan. Kırmızı papuçlarımızı koynumuza alıp, düşler ülkesinde yalınayak dansettiğimiz çocuksu rüyalar. Henüz kirlenmemiş masumiyetimiz, hayallerimiz, sevinçlerimiz.
Bayram namazından dönüşlerini beklediğimiz babalarımız, dedelerimiz vardı, ellerini öpmek için can attığımız.
Komşularımız vardı kapılarını çalmamızı bekleyen. Sokağımıza gelen dönme dolapları gördüğümüzde sevinçten attığımız çığlıklara gülümseyen yaşlılarımız vardı. Kırış buruş yüzlerinde nurlar saçarak.
Şimdilerde bayram yok, tatil var, ziline basmaya korktuğumuz kapılar. Yine mi geldi bunlar diyen, asık yüzlerini görmekten ürktüğümüz insanlar. Çocuklara bayram sevincini yaşatmak yerine tecavüz eden, öldüren katiller tecavüzcüler. Bayram seyran demeden sivillere, Askerlere kurşun sıkan, bombalar atarak öldüren kansızlar.
Neyse!
Her ne kadar bayramları, sevmiyorum desem"de kısa bir bayram mesajıyla yazımı sonlandırmak istiyorum. Millet olarak, çok zor bir dönemden geçtiğimiz aşikar. Aylardır toprağa verdiğimiz şehitlerimiz, hepimizin yüreğini dağladı. Onca acının ardından haliyle bilendik, bölündük. Gerçek düşmanı unuttuk, birbirimize düşman olduk. Bu sebeple, günlerin en müstesnası olan bayram, birlik ve beraberliğimizi yeniden inşaa etmemiz için iyi bir fırsat. Hadi bu bayram, el ele vererek, Ülkemizin ve halkımızın bölünmeyeceğini, böldürmeyeceğimizi tüm dünyaya gösterelim
Barıştan ve sevgiden yana mutlu bayramlar diliyorum.