100 yıl önce Türklerin kaderinde siyah bir sayfaya kanla yazılan, gözyaşı, acı ve katliamlarla, açlık, hastalık, yağma, talan ve göçle korkunç bir mezalime dönüşen, uluslarası hukukun tarifiyle SOYKIRIMIN adıdır BALKAN SAVAŞI. Sebep ve sonuçlarıyla çok iyi anlaşılması gereken her döneme ibret olacak bir olaydır.     
Devleti yönetenler Balkan devletlerinin Osmanlı’ya karşı girdiği ittifakı görememişlerdir. Rusya ve yoğun savaş hazırlıkları içindeki Balkan Devletlerinin uyutucu propogandalarına kanılmış ve hatta savaş olmıyacağı ve olsa bile bugünkü durumun korunacağına inanılmıştı. “O halde çarpışıp ta kan akıtmaya ne gerek var” şeklinde bir inanç oluşarak milletin savaş azim ve gücü yok edilmişti. Oluşan olumsuz psikoloji nedeniyle Müslüman halk dahi devlete hizmetten kaçınmıştır.
Hristiyan vatandaşlar kilise ve manastırlar aracılığıyla manen bağlı oldukları Yunan, Sırp veya Bulgar Ordularına haber ulaştırmak, kılavuzluk etmek suretiyle yardımcı olmuşlardı. Lojistik hizmetler yok denecek kadar kötüydü ve bazı yerlerde asker açlıktan ağaç kabuklarını yemiş ve bu nedenle ölmüştür. Türkler bunu “Balkan Hacaleti” (Balkan Utancı) olarak adlandırmış ve unutmayı/unutturmayı tercih etmişse de geçmişin acılarından ibret almak ve üzerimizde bugün de oynanan benzer oyunlara karşı uyanık olmak gerekir.
08 ekim 1912’de Karadağ’ın saldırısı ile başlıyan Balkan Savaşlarında planlı ve sistematik bir şekilde Türk ve Müslümanları 550 yıldır yaşadıkları topraklarından, vatanlarından koparmayı ve etnik temizlik yaparak yok etmeyi amaçlayan vahşi bir SOYKIRIM yaşanmıştı. Bu etkenler sonucu 20.yy. Avrupa tarihinin en önemli göçü kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıktı.
1912-1913 Balkan Savaşında Türkler katledilmiş, camiler kiliseye dönüştürülmüş, halk Hıristiyanlığı kabule zorlanmıştır.
Daha önce 1702’de Karadağ’da tek bir Müslüman kalmamacasına kılıçtan geçirilmişti. 1804 Sırp ayaklanmasında da çiftlik sahipleri ve sipahilerin tamamının bir anda öldürülmesi, 1821 Yunan isyanının daha büyük boyutta toplu kıyımla başlaması ve bundan sonra , 1876 Bulgar isyanı ve 1903 Makedonya eylemlerinde de aynı yönteme yani etnik temizliğe başvurulmuştu.
Sırp-Bulgar-Yunan ve Karadağlıların, Türklere yaptığı katliamlar, uyguladıkları dinî ve sosyal baskılar, halkın mallarını ve evlerini yağmalamalar yabancı temsilcilerin de raporlarına yansımıştır. Buna rağmen Batı Basını bu soykırımı utanmaz bir arsızlıkla Türkler aleyhine çevirip katliamı Türkler yapıyor yalanıyla dünya kandırılmıştır. SOYKIRIM hareketlerinden şüphesiz en büyüğü 93 Harbi olarak geçen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndaki Rus ve Bulgar mezalimiyle 1912-1913 Balkan Harbidir.
Zalimler yalnızca Müslüman ahaliyi kıyımdan geçirmekle kalmayıp aynı zamanda islama ait izleri de ortadan kaldırmaya da çalıştılar. Kasabalarda ne bir cami ne de bir Müslüman evi bırakmıyorlar çoğu zaman da insanları camilerin içine hapsettikten sonra camiyi ateşe veriyorlardı. Kalanları ise minaresini yıkarak kiliseye çeviriyorlardı.
Balkan savaşında 1,5 milyon kadar (Mc.carthy’e göre 632 bin) Türk (Müslüman), Sırp , Bulgar ve Rumlar tarafından korkunç bir soykırıma uğratılarak katledilmiş, aynı sayıda kişi yerlerinden zorla çıkarılarak Trakya ve Anadolu’ya sığınmaya mecbur edilmiştir.
Balkan Devletlerinin hepsi, savaştan az veya çok kazançla çıkarken zarar gören sadece Osmanlı Devleti olup, Avrupa’daki topraklarının % 83’ünü, nüfusunun % 69’unu, 33 vilayet ve 158 ilçesini bunlara ilâveten devlet gelirlerinden önemli bir kısmı ile önemli ölçüde bir ziraat potansiyelini , silah ve mühimmat stoğunu kaybetmiştir.
Sonuç olarak; Türk ve Müslümanlara karşı uygulanmış olan "Balkan Soykırımının tüm dünyaya duyurulması ve anıtlaştırılması” için herkese çağrıda bulunuyor, bunu bir kampanyaya dönüştürelim diyorum.