Uzun ve zorlu geçen bir kışın ardından baharla birlikte havalar ısınmaya, tabiat da uyanmaya başladı. Kış uykusundaki canlılar uyandı, kuşların göçü başladı, bitkiler canlandı, kırlar ağaçlar çiçeklerle bezendi.
Artık günler uzuyor, geceler kısalıyor, bütün canlılarda bir hareket var. Etraf yiyecek peşinde koşan, tatlı bir üreme telaşı içinde yuva yapan kuşlar ve böceklerle cıvıl cıvıl. Şair de bahara, “dişidir doğurur” diye ne kadar güzel bir anlam katmış. Üretimin, berekentin başlangıç işareti olduğundan, bahar bütün kültürler, binlerce yıldır törenlerle, şenliklerle karşılanır. Bahar tıpkı aşk ve sevgi gibi, şarkıların şiirlerin ana teması olmuştur. “Daha hayatının baharında” ifadesinde olduğu gibi gençlik ve güzelliğin anlatımında da kullanılan bahar, olumlu her iş ve faaliyetleri anlatmak için de sıfat olarak da kullanılmaktadır. Gergin ortamlarda, işbirliği ve anlayışın hakim olduğu dönemlere “bahar havası” dendiği gibi.
Geçen yıl Kuzey Afrika’dan Arap Yarımadası ve Ortadoğu’ya atlayan Arap Baharı; her ne kadar bir bahar havası gibi ortaya çıkmasa da, demokrasi, insan hakları gibi evrensel değerler açısından, Araplar için modern yaşam biçimi olarak kabul gördü. Son bir yıldır Suriye’de Beşar Esad’ın sert ve zalim müdahalesi, ABD ve Birleşmiş Milletler’i harekete geçirse de kabak Türkiye’nin başında patlayacağa benziyor. Zira Türkiye’nin Suriye ile 900 km uzunluğundaki sınırı, Esad’dan kaçan ve onları kovalayanlar bakımından oldukça hassas bir durumdadır. Esad’ın askeri müdahaleyi durdurmasına rağmen, bu hassasiyetin Esad rejimi durdukça artarak devam edeceği de ortadadır.
Suriye halkının bir an önce gerçek baharı yaşaması, Onlar kadar bizim de en halisane dileğimizdir.