Güzel Aksaray şehrimiz tarihin önemli olaylarına şahitlik etmiş bir kavşak yolu üzerinde bulunur. Gününüzde en işlem yollarımızdan olan E-5 yoluyla Batı ile Doğu’yu birbirine bağlar. Selçuklu ve Osmanlı döneminde de yine Orta Anadolu’nun önemli bir merkezi olarak tarihi rolünü ifa etmiştir. Aksaray şehri, Somunca Baba ve onun oğlu Baba Yusuf namı diğer Yusuf Hakiki Baba üzerine yapılan mühim araştırmalarda Aksaray ismi gündeme gelmektedir. Uluslar arası ilmi dergilerde Aksaray’ı ve hususun Baba Yusuf’u ve Divanı’nı çalışan bilim adamları yer almaktadır. Özellikle Osmanlı üzerine ciddi araştırmalarıyla tanınan “Archivum Ottomanicum” dergisi her sayısında birbirinden mühim ilginç konularla bilim dünyasına renk katmaktadır. Uluslar arası alan indeksli olan bu dergide çıkan bir makalede Aksaray şehri ve Baba Yusuf üzerine ciddi bir ilmi çalışma göze çarpmaktadır. Makalenin sahibi Yrd.Doç.Dr.Fatih Bayram, Fatih Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesidir. Fatih Bey, titiz ve bir o kadarda etraflı yaptığı çalışması İngilizce olarak tüm evrensel bilim dünyasına katkı sağlamıştır. Bu makale derginin 26.sayısında (2010) yayınlandı. Fatih Bey’in böylesine önemli ve bir o kadarda tarihe ışık tutan çalışmasından dolayı tebrik ediyor ve makaleyi özetleyerek siz aziz okurlarıma takdim ediyorum. Aksaray’ın Selçuklu tarihinde önemi büyüktür. Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan (1156-1192) Aksaray’ı inşa ederken bu şehrin camisiyle, kervansarayıyla, bedesteniyle tipik bir Türk kenti olmasına özen göstermişti. Haçlı Savaşları esnasında Selçuklu ordusunun karargâhı olan Aksaray’ın diğer bir adı da ‘Dârü’z-zafer’di yani zafer yurdu idi. Aksaray şehri Selçuklulardan günümüze kadar bir kültür pâyitahtı olma özelliğini sürdüregelmiştir. Osmanlılar İznikte ilk medreseyi kurduklarında Konya, Kayseri ve Aksaray’dan müderrisleri bu medresede ders vermek için davet etmişlerdir. Aksaray, Osmanlılar gibi Selçuklu vârisi olma iddiasında bulunan Karamanoğulları döneminde de Türk kültür ve medeniyeti önemli atılımlar gerçekleştirmiş; Moğol istilâsının getirdiği sarsıntı ortamından devlet adamlarının basîreti, âlimlerin ferâseti; ziraat ve ticaret erbabının da dilîrâne çabaları sayesinde erken kurtulabilmiştir. Aksaray, büyük mütefekkir Fahreddin Râzî (1149-1209)’nin ahfadından olan Cemâleddin Aksayî (ö. 1389)’nin yetiştiği muhit olarak da önemlidir. Zincirli Medresesinde müderrislik yapan Cemaleddin Aksarayî’nin Aksaray’ın ilim ve kültür ortamına getirdiği canlılığın bir benzeri de Somuncu Baba’nın Aksaray’a gelişiyle yaşanmıştır. Somuncu Baba’nın engin dünyasını bize yansıtan metinlerden biri de Baba Yusuf’un Divanıdır. Somuncu Baba’nın oğlu olan Baba Yusuf, XV. asır Anadolu Tasavvufunun önemli simalarındandır. Babasının ölümünden sonra Hacı Bayram-ı Velî’ye intisab eder. Eserleri Hacı Bayram’ın diğer müridi Eşrefoğlu Rûmî’nin Müzekki’n-nüfûsu gibi sade Türkçe ile yazılmıştır. Baba Yusuf, Mevlânâ ve Yunus Emre âşıklarındandır. Eserlerinde bu aşkın izlerini görmemiz mümkündür. Hakîkînâme’yi, Muhabbetnâme’yi ve Tasavvuf Risalesini okuduğumuzda Yunus’u okuyormuşuz hissine kapılırız. Bazen de Firdevsî’nin Şehnâmesi’ni ya da Nizamülmülk’in Siyasetnamesini okur gibi oluruz. Selçuklu-Karamanoğlu-Osmanlı hattının esrarengiz noktalarından birisini de Baba Yusuf’un satırlarında görmemiz mümkündür. Aksaray ve Aksaraylı bilim insanları üzerine Fatih Bayram Bey’in yaptığı böylesine başarılı çalışma yeni çalışmalara ışık tutar, kapı aralar. Genç ve istikbal vadeden genç araştırmacı ve akademisyen Yrd.Doç.Dr.Fatih Bayram Bey’i bir kez daha tebrik ediyor daha başka çalışmalarında muvaffakiyetler diliyorum. Aksaray valiliği ve belediyesine de tavsiyem bu tür çalışmalar yapan araştırmacı ve kademisyenlere zemin hazırlamak ve şehre davet ederek halka ve aydınlara Aksaray şehrinin tarihi yapısı hakkında bilgilendirilmesidir.