Bir kısım siyasal İslamcı yazar-çizer takımının ve hatta bazı emekli generallerin,“ABD Irak’ta madara oldu” yollu vizyondan uzak öngörüleri kimseyi kandırmasın. Irak’ın işgaline karar verenlerin bu ülkeye sulh ve sükunet gelsin gibi bir dertleri yok. Onlar daha çok kan istiyorlar. Öyle ki, kan denizinde yüzecek bir Nuh’un Gemisi onların planlarına uygun. Amerika’nın birçok önde gelen entelektüeli, Immanuel Wallerstein gibi, çıkması muhtemel iç harpten bahsediyor. ABD’deki muhafazakârların kalesi The National Review dergisinde, ünlü muhafazakar devlet adamı William Buckley yazdığı bir makalede: “Amerika’nın Irak’taki hedefini gerçekleştirmekte başarısızlığa uğradığından artık kimse şüphe duymaz.” Diyor. Ünlü şair William Butler Yeats’in deyişiyle “artık her şey paramparça; merkez dağılmış durumda.” Immanuel Wallerstein, “Dünya sistemi felakete sürüklenirken, Amerika, bütün dünyada, düşman üstüne düşman kazanıyor. Neo-conların çılgın politikaları, ABD’yi beklenmedik bir iç savaşın eşiğine sürüklenmekle sonuçlanabilir… Şimdi de Cheney, Putin’i ve Rusya’yı hedef göstermeye başladı. Böyle yapmakla Cheney, “tapınağı” yerle bir eden ABD’nin Samson’u rolünü oynuyor. Oysa Cheney, ABD’de bir iç savaşın patlak vermesine yol açmakla başarıya ulaşabilir yalnızca” diye yazıyor. İki husus öne çıkıyor. İran’a bir nükleer saldırıda bulunup, bu bahane ile ülke yönetimini FEMA’nın ele alması. Diğer hususa gelince; her an 1929’un kara perşembesini hatırlatan, ancak bu kez küresel boyutta yaşanacak bir ekonomik krizi tetiklemek. Çünkü Amerikan ekonomisini, içinde bulunduğu durumda sürdürmenin imkanı kalmamıştır. Bunları komplo teorisi sayanlar çıkabilir. Ancak biraz araştırılınca doğruluğunun kolayca teyit edilebileceği görülür. Amerikalı vatansever entelektüellerin en çok korktuğu kurumların başında, Federal Reserv denilen Merkez Bankası konumundaki banka gelir. Bu bir şirket olup Amerikan Yahudisi ailelere aittir. Federal Reserv denilen bankada basılan dolarların dörtte üçünün hiçbir gerçek karşılığı yoktur. Yani enflasyon, hiper enflasyon ve deflasyon yaratmak mümkündür. Hele günümüzde ABD yönetimini ele geçirmiş olan Evanjelist-Kabalist şebeke için bu iş çocuk oyuncağı. Amerikan ve dünya ekonomisine yön veren Federal Reserve Bankası ABD’nin 12 eyaletinde bulunur ve hepsi de New York Merkez Bankası’na bağlıdır. Yine hiç biri kamu kuruluşu olmayıp özel şirkettir. Zaten ülkenin merkez bankası olması gereken yer olan başkent Washington D.C. de değil, Wall Street denilen para simsarları tefecilerin cirit attığı New York’tadır. Jim Marrs’ın “Gizli Dünya İmparatorluğu” isimli eserinde de yazdığı gibi, ilk merkez bankası kuruluş kararı, Morgan’ların Georgia eyaleti açıklarındaki Jekyll adasındaki özel malikanelerinde 1910 yılında; Rothschild, Rockefeller, DuPont, Habsburg, Warburg, Oppenheimer, Morgan, Bundy, Freeman, Collins, Astor ve Lord ailesi temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda alındı. Bu ailelerin ortak özelliği Illuminati denilen gizli dünya imparatorluğunun 13 tepe mensubu olmaları. Merkez Bankası fikrini ortaya Rothschild ailesi atmıştı. Ellerinde o kadar çok nakit var ki, borsa yada ferdi, şirket kredileri onlar için bir anlam ifade etmiyor. 1913 yılında ABD’nin bütün diğer ülkelere örnek teşkil edecek Federal Reserve Bank’ı kuruldu. Bu bankanın toplam hisselerinin yüzde 33’ü Chase Manhattan Bank (Rockfeller ailesi), yüzde 21’i Citibank’ın (Rockefeller ve Morgan ailelerinin kontrolünde) olmak üzere çoğunluk hisse yüzde 54, iki ailenin kontrolü altındadır. ABD ve uluslar arası para politikalarında son sözü onlar söylemekte. Özellikle İkinci Dünya Harbi’nden sonra ABD Merkez Bankası’nın aldığı her karar, Avrupa, Asya ve bütün dünya ekonomilerini derinden etkilemektedir. Merkez Bankaları kurulduktan sonra yukarıda zikrettiğimiz aileler devletlere daha rahat borç vermeye başlamışlardır. Bu aileler için bir ülkenin para akışını düzenlemek kadar tatlı bir iş olamaz.