15 Amerikalı Yahudi ailenin sahip olduğu 24 şirketin kontrolündeki hâkim medya ve çok zengin mahalli bir medyaya sahip olan bu 295 milyonluk büyük âdemi merkeziyetçi toplumda; Kürtajdan "tarihin sonu'na, ırkçılıktan "pax Americano'ya kadar her konuda çelişkili görüşler, hararetli tartışmalarda konu edilir. Ancak Amerikan halkının çoğunluğunun katıldığı tartışma konusu sadece dörttür ve ilginçtir: * Fast food fiyatları. * Gaz fiyatları (Amerikalılar benzine gaz der.) * Hollywood filmleri. * Baseball, basket maçları ve ponpon kızlardır. Amerika'nın geleceği hakkındaki muhtelif görüşleri ideolojik farklılıklar da körükler. Fakat ABD'de esas karar vericiler sadece 1500 kişidir. ABD'nin geleceği hakkındaki yapılan münakaşaların yoğunluğu, içinde bulunduğumuz yüzyılın "Amerikan asrı" olduğuna ki bu deyimi ilk kez 1941 yılında kullanan Henry Luce'den bile daha önce, inanmış bulunan bir milletin ortasında cereyan etmesinden ileri gelmektedir." (H. Grunwald, İkinci Amerikan Yüzyılı, Time, 8 Ekim 1990) "Gelecekte tarih yazacak kimselerin bu deyimi ne kadar doğru bulacakları bilinemez, fakat sahip olduğu muazzam psikolojik ve kültürel güç sayesinde Amerikan halkının duygularına "HERKESTEN FARKLI" hatta üstün oldukları inancını vermiştir; böyle duygularda bir kere benimsenince artık bunlardan kopmak zordur." (Paul Kennedy, Preparing for the Twenty-First Century 1993, Türkçe'si Fikret Üçcan, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ocak 1995, s.376) Askeri güce dayalı kuvvet alanında ABD'nin eline Çin ve Rusya'da dâhil, hiçbir devlet su dökemez. Ancak böylesine kaba bir güç Vietnam'da yenilmiştir. Amerikan ordusu kara savaşında beceriksizdir. Paul Kennedy'nin de dediği gibi bugün için görünen hadise, Truman zamanındaki milliyetçi havadan hatta Sputnik tecrübesinin sebep olduğu şaşkınlıktan bile çok daha farklı bir rüzgâr estiğidir. Amerikalıların gelecek hakkında bir ya da iki nesil öncesine göre çok daha fazla endişe içinde olduğu apaçıktır. Soğuk savaş ve abartılı Sovyet tehdidi, Cumhuriyetçi ve Demokrat diye fark göstermeksizin Amerikalıların çoğunluğunun birleşmesinde siyaset çimentosunu oluşturmuştur. Günümüzde tedavüle sürülen, özellikle 11 Eylül'den sonra hız kazanan "fundamentalist İslamcı terör" Sovyet tehdidinin sağladığı "siyaset çimentosu" olabilecek mi? Şimdiden görünen bunun olmayacağı yönünde. Amerika'nın ulaştığı muazzam askeri güç kapasitesi sayesinde milletlerarası ilişkilerde yerini sağlamlaştırmasına rağmen, bu özelliğinin Birleşik Devletler için her bakımdan hayırlı olduğu söylenemez. Savunma harcamalarının "savunma anlayışı"nın ötesine taşarak, hegemonik güç tesis etmeye yönelik olması ve kabul edilebilir rakamların üstüne çıkması Amerikan ekonomisini tahrip etmektedir. Amerika'nın tehdit algılaması tamamen askeri konsept üzerine oturtulmuştur. Bu açıdan ABD'nin gayri askeri tehditlere karşı koyma yeteneği oldukça zayıf ya da azdır. Amerikalılar, "Sovyet tehdidi'nin ortadan kalkmış olmasının tadına bile doğru dürüst varamamışken" ABD'nin küresel çapta oynayacağı beklenen, varsayılan rolünün iyice belirsizleşmesi" Ortadoğu, Asya, Güney Amerika ve hatta Avrupa'da anti-Amerikancılığı tarihte emsali görülmemiş bir boyuta taşımıştır. ABD'nin "liderlik etmekte, elinin mahkûm olduğu" yönündeki Mesihçi inanışı, Amerikalıların sırtına birtakım ek külfetler yüklemektedir. Bu argüman, Birleşik Devletler halkının içerideki ihtiyaçlarına ayrılacak kaynakların başka alanlara aktarılmasına sebep olmaktadır. Ve Amerika'da demokrasiyi kendine özgü dış siyaset ilkelerinden uzaklaştırmaktadır. İş bununla da kalmamakta; ABD hazinesi 1980'de 1 trilyon dolar dış borca sahip iken 2005 sonunda bu rakam 9 trilyon dolardır. Borcun çoğunluğu da "küresel sermaye" olarak tanımlanan bir grup güç simsarı 'kara aileleler'e dir. devamı yarın...